2.5

168 30 83
                                    

son 2.

İyi okumalar!

**

Çağın'ın büyük ısrarına karşı gelememiş hep birlikte mangal yapmak için ormana gelmiştik. Bu işin sonunda ormanı yakmazsak karnımızı doyurabilecektik.

Ağaçlık alanın az olduğu bir yer bulup eşyalarımızı bir kenara bıraktık. Görev dağılımı yapmak için Çağın hepimizin önüne geçti. Elinde ne zaman bulduğunu bilmediğim bir sopa ile havalara girmişti.

Öksürerek konuşmasına başladı. "Evet arkadaşlar, buraya toplanma amacımızı hepimiz biliyoruz." gözlerimi devirerek konuşmasına devam etmesini bekledim. Baygın bakışlarımı görünce kollarımdan tutarak beni kolunun altına aldı.

"Sen gel bakayım yamacıma."

"O kolu oradan çek bakalım aslanım." diyen kardeşim Berk beni kolumdan tutup yanına çekti. Berk neyine güvenerek bunu yapıyorsun canım kardeşim? Küçücük boyun var.

Çağın tekrardan beni kolunun altına aldı. Yüzünü buruşturarak Berk'e 'Senden iğreniyorum.' bakışını attı.

İkiside beni çekiştirmeye devam ederken söylediğim şeyle Berk beni bırakıp yerine geri döndü.

"Oha, resmen paylaşılamıyorum!"

"Paylaşılamazsın çünkü fotoğraf değilsin." diyerek kendi esprisine kahkahalar atarak gülmeye başladı Beril.

Berk ellerini açmış sabır dilenirken, Beril cebinden çıkardığı bozuk parayı Berk'in eline koydu.

"Bu 5 lira ne?" diye sordu Berk.

"5 lirayı da beğenmiyorlar artık, buna da zam gelmiş." diyerek parayı Berk'in elinden geri alıp aynı eliyle Berk'e nah hareketi çekti.

Çağın'a baktığımda didişmelerinin bitmesini bekliyordu. Herkes sessizleşince Çağın ağzını bir şeyler söylemek için araladı. O sırada Ege elinde benzin bidonuyla koşarak yanımıza geldi. Ege kim mi? Çağın'ın bir numaralı en yakın arkadaşı.

"Yettim yettim." elindeki benzin bidonunu yere bırakıp dizlerini tutarak nefeslenmeye başladı. "Yorulmuşum lan!"

Aklımdan geçen soruyu Çağın sordu. "Oğlum, benzin ne alaka?"

"Mangal ateşi yakacağız ya ondan yolda gelirken aldım." gülmemek için kendimi sıkarken bakışlarımı başka tarafa çevirdim.

"Ege mal mısın amına koyayım, biz buraya mangal yapmaya geldik orman yakmaya değil." Çağın'ın dediği şeyle kendimi daha fazla tutamayarak kahkahalarla gülmeye başladım.

"Ben hayatımda mangal mı yaptım nereden bileyim? Ayrıca internette gördüm Ruslar benzinle mangal ateşi yakıyorlardı." diye kendini savundu.

"İşe yarıyor muydu bari?" soruma karşılık verdiği cevap daha çok gülmeme sebep oldu.

"İşe yaramaz mı? İşe yaradı tabii. Mangalla birlikte çadırları bile yanmıştı."

Çağın dikkati üzerine çekmek için elindeki sopayla yere vurdu. "Arkadaşlar lütfen cıvıtmayalım. Mangal ciddi bir mesele."

"Mangal ne kadar ciddi bir şey olabilir ki." kendi kendime konuşurken Çağın'ın yanımda olduğunu unutmuş, kötü bakışlarının hedefi olmuştum. Sevimli bir şekilde gülümseyerek Çağın'a baktım. Yüzündeki o ifade gitmiş, yerine gülümseme gelmişti.

"Berk ve Beril siz ikiniz ateşi tutuşturabilmemiz için kozalak, dal, tahta, çıra ne bulursanız toplayın getirin." diyerek ellerine bir poşet verdi.

"Ege, sen de masayı kur. İyi duydun değil mi? Masayı kırma, masayı kur." Ege dudaklarını büzerek yanımızdan geçti.

"Ben ne yapacağım?"

"Sen bir şey yapmayacaksın," sırıtarak masaya yürümeye başladım.

"Çünkü biz yapacağız."

Oflayarak yanına geri döndüm. "Ne yapacağız?"

"Hazır kardeşin de yokken," dudaklarını büzerek bana yaklaştı. Koluna vurarak benden uzaklaşmasını sağladım. Yaptığım harekete güldü ve kolunun altına çekti. "Şaka yapıyorum ya. Öpmek istesem haber vermeden yaparım biliyorsun."

Yanaklarımın kızardığını hissederek kafamı aşağı eğdim. "Utandın mı kız?"

"Ne utanması, güneşten oldu." dediğime inanmadığını belli eden bir sırıtış kondurdu yüzüne.

"Gel biz seninle hamak kuralım." kafamı sallayarak onu onayladım. En azından hamağı kurduktan sonra dinlenebilirim.

Çağın'la iki tane uygun ağaç bulduktan sonra hamakla ağaçların yanına gittik. "Ağaca sen çıkar mısın?" diye sordu.

"Ben mi? Sen neden çıkmıyorsun?"

"Şey ya." ensesini kaşıyarak ağaca baktı.

"Yüksekten mi korkuyorsun?" ağaçtan bakışlarını çekip bana döndü.

"Yani, biraz. Biraz değil. Birazdan fazla."

"Anladım çok korkuyorsun."

Yanında durduğu ağaca giderek basabileceğim yer var mı diye baktım. Vardı. Hamağın bir ucundaki ipi alarak ağaca çıkmaya başladım.

"Dikkat et, düşme." sağ ol ya çok yardımcı oldun.

"Tutarsan düşmem." göz kırparak son adımımı attım.

"Bana pek güvenme."

"Düşmene asla izin vermem demen gerekiyordu."

"Bizde böyle." gözlerimi devirerek son düğümü atarak inmek için ayağımı aşağı sallandırdım.

"Atlıyorum tut." Çağın durmamı söylemek için ağzını açtığı sırada kucağına çoktan atlamıştım.

Belime sarılan ellerini hissettikten sonra bacaklarımı beline doladım.

"Küçükken bana tarzan diyorlardı." havalı görünmeye çalışarak göz kırptım. Kafasını iki yana sallayarak bana güldü.

"Ya tutamasaydım? Neden atlıyorsun kızım?" 

"Tutamayacağını bilsem atlamazdım zaten salak."

Kucağından atlayarak indim. Diğer ağaca aynı hızlı çıkarak hamağın iplerini sıkıca bağladım. Çağın'ın beni beklediğini görünce kucağına atladım.

"Tuttum."

Ona cevap vermeden yanağına öpücük kondurarak kucağından indim. Hamağı denemek için yanından geçtim. Hamağı elimle kontrol ettikten sonra üzerine oturdum. Elimden her iş geliyor, çok güzel bağlamışım.

Çağın'a baktığımda yanağını tutarak bana baktığını gördüm. Küçücük öpücüğümle bu hale geldiğini görünce gülmeden edemedim.

Çağın sen bana gerçekten aşıksın.

**

bölüm sonu.

eğlence devam etsin diye burada kestik!

karnım ağrıyordu ama dayanamadım yazdım

seviliyorsunuz<3

sevilmeye ihtiyacım var |texting✓  Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin