Korkakların Evi Yıkılsın!

191 21 4
                                    

Bismillahirahmanirahim



Özgürlük şarkısı gibisin yüreğimde ey Suriye

Bağıra çağıra seni haykırasım var

Kimsenin umursamadığı yetim bir çocuksun Suriye

Bağrıma basıp yaralarını tek tek sarasım var



Korkuyor ve ağlıyordum. Bu akşam eve misafirler gelecekti ve o misafirlerin önünde çarşafımı giyemezdim. Ne yapacağımı bilemiyordum. Göğsüm daralıyor, acımı dahi umursamıyordum. Yanımda durup beni teselli etmeye çalışan Affan ağabeyimi dahi görmüyordu gözlerim. Çıkamazdım, bana farz olan tesettürüme sarılmadan namahrem gözler önüne çıkamazdım. Babamın bana ne yapacağını bilmiyordum, gene de yapamazdım. Olmazdı!

"Bugünlük giyme." Affan ağabeyime bana küfür etmiş gibi baktım. "Ölürüm de öyle çıkmam!" Kararlılığım üzerine hızla kalkıp önüme geçti. "Delirdin mi Âmine!" Kararlıydım. "Babamın sana ne yapabileceğini tahmin bile edemezsin!" Güldüm. "Söz konusun Alemlerin Rabbi olan Allah'ın emri ise ölümü seve seve kucaklarım." Kararlı halim ile sinirlendi. "Allah ölmeni mi istiyor yani?" Gözlerinin içine baktım anlamasını istercesine. "Ölümün bir yok oluş değil, bir uyanış olduğunu haber veren Rabbim, ölmemi değil, şehadet şerbetini içmemi istiyor. Zira şehitler ölü değildirler."

Elini saçlarına geçirip çekti. "Ben bir de aptal gibi Fatıma için korkuyorum. Aslında korkmam gereken sensin!" Düşünmeden sarıldım. "Korkma, Allah kulunu zayi etmez." Derin bir nefes alıp sarıldı. "Tamam ama başka bir şey düşünelim. Misafirlerin önüne çıkmana engel olalım." Onayladım. Misafirler gelmeden bir şeyler düşünmemiz gerekiyordu. Gerçi ben, akşamı kılarken ettiğim duanın karşılıksız kalacağına hiç inanmıyordum. Rabbimden medet umarak bir şeyler düşünmeye çalıştım.

Aklıma gelen fikir ile gülümsedim. "Tebeşir!" Heyecanıma anlam veremedi. "Tebeşir tozu yutarsam ateşim çıkar." Reddetti. "Bu kadar kısa zamanda ateşin çıkmayabilir. " Tekrar düşünmeye çalıştım. "Ağabey, gidip babamla konuş. De ki, Âmine yediği dayak yüzünden ayağa bile kalkamıyor. Çok üzülmüş olmalı ki yataktan çıkamıyor. Misafirler onu böyle görmesin. Kabul edecektir. Kapımın önünden bile geçmediği için sorun olmaz." Onayladı. Ki yalan da değildi, onca sızıya rağmen nasıl hala ayakta kalabildiğime şaşırıyordum. Çıkan ağabeyim ile yatağıma uzandım.

Tekrar odama gelmeyeceğine emindim, onlara uyuduğumu bile söylemiş olabilirdi. O yüzden karanlığa sığınıp gözlerimi yumdum. Misafirlerin gelişlerini duymak bile istemiyordum. Büyük ihtimalle babamların asker arkadaşları ve onların hanımları ile kızları gelmişlerdi. Onlardan tiksiniyordum, görmek bile istemiyordum. İmsak vakti girmeden önce uyanmak için erkenden uyumayı düşünsem de uyanamama ihtimalinden korktuğum için ayağa kalktım. Yatsı on beş dakika önce okunmuştu. İşittiğim seslerle misafirlerin geldiğini anladım.

Namazımı kıldım ve yatağım uzandım. Bir süre sonra yarı uyanık, yarı uykulu olduğum sıra odamın kapısı açıldı. İçten içe kilitlemeyi unuttuğum için kendime kızsam da saçımı okşayan elin sahibinin Affan ağabeyim olduğunu düşündüm. Ta ki duyumsadığım sigara kokusuna kadar. Affan ağabeyim sigara kullanmazdı. Aklıma babam gelince kalbim hızla attı, nefes alamadım. Daha sonra babamın buraya asla gelmeyeceğini hatırladığımda aklımda kalan tek seçenek Renas ağabeyim oldu.

"Bir insan hiç mi değişmez. Başını belaya sokmadığın bir günün var mı senin?" İşittiğim ses ile sanki bir el kalbimi sıktı. Dolan gözlerimi aralamasam da içimden inleyerek ağladım. Aklıma gelen sahneler ile boğazıma koca bir yumru oturdu. Bu adam vicdansız bir askerdi. Aynı zamanda belli etmeden beni koruyan, bileğim çıktığında eve kadar sırtında taşıyan, babamdan para istemeye korkuyorum diye her sabah anneme bana vermesi için para veren adamdı. Yanaklarımdaki ıslaklıkla ağladığımı anladım, anlamasından korkmadım. Parmakları ıslak yanaklarımı sildi.

YA İSTİKLÂL YA İZMİHİLÂLHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin