Bismillahirahmanirahim
Çaresizlik nedir bilir misin? Kalbin kanatlanıp gittiği yere bedeninin gidememesidir.
= Şems-i Tebrizi =
Üşüyordum, kendimde değil gibiydim. Ne duran arabayı, ne de beni kucağına alıp bir eve sokan Muaz'ı algılayabiliyordum. Ağlıyordum, ağlamaktan ziyade gözyaşlarım yanaklarımdan aşağı süzülüyordu. Aklıma bir sürü sahne geliyordu, saç diplerimdeki acı tazeliğini koruyordu. Muaz bir şeyler söylüyordu, anlamıyordum. Beni bir yatağa yatırdı, bir şeyler söyledi. Sadece gözlerinin içine bakmakla yetiniyordum, koyu mavi gözleri telaşlıydı. Elleri yüzümü buldu, ağırlaşan göz kapaklarım ile gözlerimi yumdum.
Gözlerimi açtığımda yabancısı olduğum bir evdeydim, başıma ağrılar giriyordu. Aklıma gelenler ile oturur vaziyete geçtim. Saçım açıktı, üstüm değiştirilmiş, üzerimde geniş bir tişört vardı, kolumdaki sargı görünüyordu. Sargısı değiştirilmişti. Gözlerim hemen yanımda, kafasını yatağa yaslayarak uyuyan Muaz'ı buldu. Alnını kapatacak kadar uzun saçı ve ona eşlik eden uzun sakalları vardı. Koyu mavi gözleri hariç pek de ilgi çeken bir yanı olmayan adamı izlemeyi bırakıp odaya göz gezdirdim. İçeride bir yatak, tekli bir koltuk ve yanında sehpa, küçük bir giysi dolabı, köşede dolu bir kitaplık dışında hiçbir şey yoktu. Perdeler kapalı olduğu için saatin kaç olduğunu bilmiyordum, etrafta saat yoktu.
Susamıştım, sehpanın üzerindeki sürahiden su içmek için ayaklandım. Ayağa kalkacağım üzere hissettiğim acı ile bacaklarıma baktım, şaşırdım. Altımda bana büyük gelen, ipleri sımsıkı bağlanmış bir eşofman vardı. Kendimi, bunu yapanın kocam olduğuna ikna etmeye çalışıp kalktım. Muhtemelen bacağım aşınmış olmalıydı, umursamadım. Zor da olsa kendimi tekli koltuğa atıp su içtim. Sağ tarafta bulunan kapının banyo olduğunu düşündüm, öyleydi. İçeri girip işimi halledip sıcak suyun olup olmadığına baktım. Üzüldüğümden olacak adetim kesilmişti, gusül almalıydım.
Sıcak su vardı, banyodan çıktım. Uyuyan adama bakma gereği duymadan güneşliği çektiğimde gözlerimi kamaştıran güneşten kolumla kurtulmaya çalıştım. "Hayırlı sabahlar." Arkama döndüm, yorgun bakan kocama cevap vermedim. "Acıktın mı?" Acıkmıştım, onayladım. "İki gündür hiçbir şey yemedin." Şaşırdım. "İki gün mü?" Onayladı. "İki gündür uyuyorsun." Adetimin kesilmediğini, zamanının bittiğini anlamıştım. "Saat kaç?" Kolundaki saate baktı. "On." Gözlerimi sımsıkı yumdum, derin bir nefes alıp araladım.
"Yemek yapmasını biliyor musun?" Onayladı. "Çok açım, sen yemek pişir. Benim yıkanıp namaz kılmam gerek." Üstelemeden onayladı. Bana kıyafetlerimi gösterip çıktı. Kıyafetlerimi alır almaz banyoya girdim. Onun şampuanını kullanarak yıkandım, gusül aldıktan sonra giyindim. Önce sabah namazının sünnet ve farzının kazasını kıldıktan sonra altı rekat da kuşluk namazı kılıp odadan çıktım. Bir artı bir olan odadan çıkıp mutfağa girdim. Salonda sadece kahverengi koltuk takımı dışında hiç bir şey yoktu, koltuklar bile zor sığmış gibiydi. Mutfak da küçüktü, oysaki bizim mutfağımız kocaman olurdu. Dolaplar eskiden kalmış demir dolaplardı, tabaklar da öyleydi. Gözlerim demir bardaklara, eski ve kirli olan ocağa döndü. Genel olarak evi kirliydi.
Temizlemeyi aklıma kazıyıp bana arkası dönük olan adamın yanına ilerledim. Bulgur pilavı yapıyordu, elinden alıp kendim yapmaya başladım. Beni izlemesini umursamadan ocağı temizledim, ardından yemeği koyup mutfağı temizledim. İşe ilk malzemeleri aldığım dolabı silmekle başladım. "Yeni uyandın, yorma kendini." Yüzüne bakmadım. "Kirli bir yerde duramam, rahat olmam." Tüm mutfağı temizledikten sonra yer sofrasını kurup yemeği tabaklara doldurdum. Yaptığım ayranı da bardaklara boşalttım. Yemekten hemen sonra yatak odası ve salonu da temizlemeyi aklıma not ettim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YA İSTİKLÂL YA İZMİHİLÂL
Ficção AdolescenteBeni kucaklayan bedenle uyandım. "Muaz?" Boynuna sarıldım. "Benim, geldim." Dayanamadım ve sesli ağlamaya başladım. Salona geçince beni bıraktı, sımsıkı sarıldı. "Çok özledim." Ben de çok özlemiştim. "Ne çok özlemişim." Ağlıyordu. Yüzümü avuçlayıp y...