Bismillahirahmanirahim
Şehadet kokar her bir yanın, insanın
Sen unutulmak istenen bir yurtsun Suriye
Kana bulanmış her bir yerin, karışın
Sen haykırılmayan bir şiirsin Suriye
Sabah namazımızı kıldıktan sonra bahçede oturmaya başladık. İkizlerimiz bahçede oynarken biz de onları izliyorduk. "Artık bir evimiz yok." Zeyd'e baktım. "Bulunur elbet." Onayladım. "Şimdilik burada kalalım, sonrası Allah kerim." Yapacak başka bir şey yoktu, hak verdim. Uzun zamandır bu evde kalıyorduk, biraz daha kalmamızda bir sakınca olmazdı. "Tekrar gidecek misin?" Gözlerimin içine baktı, oyuna dalmış ikizlerimize göz gezdirip yüzümü avuçladı. Parmakları yüzümü avuçlarken gülümsedi. "Gideceğim." Sertçe yutkundum, yüreğimdeki tuhaf hissiyatla onayladım.
"Yüzünün çok güzel olduğunu biliyor musun?" Utandım, gözlerimi göğsüne indirdim. Böyle sözlere alışık değildim, nasıl karşılık vereceğimi de bilmiyordum. Alnımdan öptü, gözlerine baktım. "Özlemimsin." Gözlerindeki sevgi şükür sebebimdi, gülümsedim. "Seni bekleyeceğim." Bekleyecektim. Alışamadığım beklemelerim vardı, kavuşmaları cennete sakladığım. Bazen özlemlerimi hiç düşünmezdim, düşündüğüm takdirde acı çekerdim zira. Kalbimdeki en büyük özlemlerden biri de annemdi. Beni göğsüne çekti, bahçede olduğumuz için örtmemi istemediği saçlarımı okşadı.
Verdiği güven hissi ile gözlerimi yumdum. Bir kadına verilebilecek en büyük nimetti, kafasını omuzuna yaslayıp yükünü paylaştığı bir eş ve Rabbim bana bunu iki kere nasip etmişti. Aklıma gelen Muaz ile sertçe yutkundum. Onu hep hayır ile yad edecektim. "Baba, sen de bizimle oynasana." Halid'in isteği ile benden ayrılan Zeyd, yanlarına gidip toprağa oturdu. Birlikte oynayan ailemi izledim. Çok güzellerdi, dilimde hüküm süren Elhamdülillah kelimesine tutundum. Öğle namazına kadar oturduk, ardından hep beraber kıldık. Namazdan sonra bahçedeki malzemelerle çocuklarımıza oyuncak yapmaya çalışan Zeyd'i bırakıp yemek için mutfağa girdim.
Yemek pişirdikten sonra onları çağırdım, yemek yedik. Ben sofrayı toplarken Zeyd de ayakkabıları eskiyen ikizleri alıp çarşıya çıktı. Bahçeyi temizledim, ortalığı topladım. Biraz Kur'an'ı Kerim okudum. Kur'an'ı Kerim'i yerine bırakacağım sıra çalan kapı ile bahçeye çıktım. Gelen kişi hanım olursa eve alacak, erkek olursa kapıyı bile açmadan yollayacaktım. Bu yüzden sadece kafamı örtmekle yetindim. "Kimsiniz?" Sessizlik hüküm sürdü, kaşlarım çatıldı. "Kimsiniz?" Cevap yoktu, üçüncü kez tekrarladığımda bir ağlama sesi duydum. Ardından ise cılız bir ses. "Benim Âmine." Duyduğum ses ile kalakaldım.
Aklıma bir çok şey geldi, en çok da canım yanarken ona sığınmalarım. Korkarken bile beni korumaya çalışan birinin sureti ilişti göz kapaklarıma. En kötü zamanlarımda yanımda olan, yanımda olmasını istediğim kadını düşündüm. Ağladım, sesi bile özlemim olan kadın ile ağladım. "Anne, sen misin?" Ağlıyordu, sesini duyabiliyordum. Ağlamaktan konuşamıyor gibiydi, aklıma çocuklarım geldi. Toparlandım, kapıyı aralayıp içeri girmesini söyledim. Girdi, ağlayarak bana baktı. Onu izledim, değişmişti. Bembeyaz olan saçları, yaşlanan yüzü ve zayıflamış vücudu. Çocuk gibi ağlamaya başladım.
Önce ben gitmiştim, veda bile edemeden. Ardından ağabeyim gitmişti. Renas ağabeyim de ayrılmıştı yanından ve o evlatlarına olan özlemi ile can çekişiyordu. "Anne." Bana sımsıkı sarıldı, ona sımsıkı sarıldım. Özlemimi dindiren Allah'a hamd ederek sarıldım anneme, kokusunu soludum. "Çok özledim." Kaybetmekten korkarcasına sarıldı, hıçkırıyorduk. "Canım çok yandı annem." Gelmişti yanıma, kokusu çalınmıştı burnuma bu yüzden tüm acımı onunla paylaşmak istiyordum. Kimseye diyemediğim, kendime bile itiraf edemediğim acılarımı paylaşmak istedim. İsyan etmek için değil, içimin rahatlaması için.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YA İSTİKLÂL YA İZMİHİLÂL
Teen FictionBeni kucaklayan bedenle uyandım. "Muaz?" Boynuna sarıldım. "Benim, geldim." Dayanamadım ve sesli ağlamaya başladım. Salona geçince beni bıraktı, sımsıkı sarıldı. "Çok özledim." Ben de çok özlemiştim. "Ne çok özlemişim." Ağlıyordu. Yüzümü avuçlayıp y...