Doğru Bildiğim Yoldan şaşmayacak, Korkmadan İlerleyeceğim!

169 20 3
                                    


Bismillahirahmanirahim



Bitecek bu acı, dinecek bunca özlem

Her karış toprağın İslam kokacak, sabret!

Zafer yakındır, yakındır beklediğimiz günler

Her karış toprağında Allah anılacak, Allah anılacak sabret!





İkizlerimin elinden tutmuş, Affan ağabeyim ile Zeyd'i izliyordum. Hazırlıklarını yapmışlardı, gideceklerdi. Ben ise sadece izliyordum, ağlamıyordum. İçim acısa da ağlamayacaktım, Zeyd'e bunu yapmayacaktım. Koluna siyah bir şey bağlayan ağabeyim, durmadan ağlayan karısına doğru ilerledi. Yüzünü avuçlayıp göz yaşlarını sildi. Yasemin, kocasından ilk defa ayrılıyordu, ne kadar acı olduğunu biliyordum. Gerçi bir kadının bu duruma alışması o kadar zordu ki. Ben daha hiç alışamamıştım.

"Ağlama." İkizlerim Zeyd'e koşup sarılınca Affan ağabeyimleri izlemeye devam ettim. Omuz silken Yasemin'in alnından öptü. İkisi de çok üzgündü, ayrılık kolay değildi. Bu yüzden gözlerim ikizlerimle konuşan Zeyd'i buldu. Sabah erkenden onlarla konuşmuş, ikna etmişti. "Çabuk gel baba." Muaz'ı onayladı. "Hem ben daha Halid'i hiç yenemedim ki." Zeyd onu öptü. "Halid'i yenmen hiç kolay olmayacak." Halid'in saçlarını okşadı. Babasının sözleri ile gururlanan Halid, gülümsedi. Eğilen Zeyd'e sarıldılar, Zeyd ile göz göze geldim.

Gülümsedim, gülümsedi. Derin bir nefes alıp ayağa kalktı. İçimde tuhaf hisler vardı, Zeyd gidene kadar ağlamamak içim çabaladım. Sümeyye'nin yanına gönderdiği çocuklarımızdan sonra yanıma geldi. Ağabeyim burada olduğu için utanıyordum, lakin o bize arkasını dönmüş, Yasemin ile konuşuyordu. Zeyd, yüzümü avuçladı, gözlerimin içine baktı, alnımdan öptü. Sustu, sustum. Ne diyebilirdim ki?

Bana sımsıkı sarıldı, karşılık verdim. "Seni özleyeceğim." Sertçe yutkundum. Ben de özleyecektim, alışmıştım. Alışkanlığımın zamanla sevgiye döneceğine emindim. Kulağına fısıldadım. "Ben de." Tekrar sessiz kaldık. İlk defa ayrılıyorduk ve ne söylememiz gerektiğini bilmiyorduk. Ayrıldı, yüzümü avuçladı. Gözlerinin içine baktım, beni seviyordu. Bunu onun gözlerinden anlayabiliyordum, başka bakıyordu. Gülümsedim. Bana bu sevgiyi armağan eden Allah'a şükrünü nasıl eda edebileceğimi bilmiyordum.

Yüzünü avuçladım, alnından öptüm. "Seni burada bekleyeceğim." Yanaklarını okşadım. "Bizi düşünme, iyi olacağız inşAllah. " Onayladı. Ayrıldık, Yasemin'den ayrılamayan ağabeyime baktım. Karısından ilk defa ayrılıyordu, zorlanıyor olmalıydı. Gözlerim Zeyd'i buldu, o da karısından ilk defa ayrılıyordu. İlk defa olmamasına rağmen beni hala acıtmaya devam eden bu hissin onları nasıl yaktığını anladım. Ağlamamak için sertçe yutkundum, yeri izleyen Zeyd'in elini tuttum. Şaşırdı, bana baktı. "Kocamı bu evde, özlemle bekleyeceğim." Gülümsedi.

Bize doğru dönen ağabeyim ile utandım, Zeyd'in elini bıraktım. Onlara bakmadan arkasını dönen Zeyd, ikizlerimizi izledi. Zor da olsa Yasemin'den ayrılan ağabeyim Sümeyye ve ikizlerimin alnından öpüp çıktı. Zeyd de ikizlerimizin alnından öperek sarıldı, alnımdan öpüp dışarı çıktı. Direnmeyi bıraktım, ağladım. Evime baktım, tekrar oğullarımla yalnız kaldığım evime. Ağlayan Yasemin'in yanına gittim, sarıldım. Karşılık verdi, sakinleşmesini bekledim. Sedirde oturduk, sakinleşmesini söylüyordum. Oysaki ben de ağlıyordum. Hem Zeyd'e hem de ağabeyime...

Gitmişlerdi, gitmeleri gerekiyordu. Biliyorduk, savaş çözüm değildi. Kalıcı çözümler lazımdı. Lakin elimizde kalıcı bir çözüm bulacak kadar yeterli donanım yoktu. Kazanamayacağımız bir savaşa girme derdinde değildik, lakin şimdilik elimizden savaşmak dışında bir şey gelmiyordu. Ümmetin çoğunluğu kendi derdindeydi.

YA İSTİKLÂL YA İZMİHİLÂLHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin