Bismillahirahmanirahim
Suriye'de kadınlar hep ağlardı
Canları acır, sessizce ağıt yakarlardı
Ağıtları duyanların yüreğini dağlardı
Suriye'de kadınlar hep ağlardı
Yıl 2017
"Hayır anne, Halid yanlış okudu." Muaz'a baktım. "Doğrusunu sen oku bakalım." Gözlerini kapatıp kardeşinin yanlışını düzelten Muaz'ın alnından öptüm. Sonunda ikisi de sureyi ezberleyince bir sonraki sureyi ezberlemeye başladık. Dört buçuk yaşına basan çocuklarımın hemencecik ezberlemesi beni mutlu ediyordu. Otuzuncu cüzün ezberi neredeyse bitmek üzereydi. İkisini de alınlarından öptüm. Acıkan çocuklarıma yemeklerini verip onları izledim.
Muaz'ın gidişinin üstünden dört yıl geçmişti, dört yıldır onu bir kere olsun görmemiştim. Şikayetçi değildim, hamd olsun Rabbime girdikleri tüm şehri birbirine katan Daeş belasından da kurtulmuştuk. Humus'a giremeyen örgütün yaptıklarını haberleri izleyen komşularımdan öğrenmiştim. Muhalifler, Esed ve diğer muhalif gurup birleşip Daeş'i sonunda topraklarımızdan atmıştı. Her namazımda şükrediyordum Rabbime.
Muaz hakkındaki haberleri ağabeyimden alıyordum. Bazen aylarca haber gelmiyordu ondan. Çok özlemiştim, merak ediyordum lakin bekleyecektim. Onun da bizi çok özlediğini biliyordum. Büyüyen ikizlerimizi görünce çok mutlu olacaktı. Kendisi gibi koyu mavi gözleri olan Muaz ve Affan ağabeyim gibi kara saçlara sahip olan Halid'i görmesini çok istiyordum. Yemeklerini yiyen yavrularımın alnından öptüm, kokularını içime çektim. "Dışarıda biraz oynayabilir miyiz?" Onayladım.
Sofrayı toparlayıp evi temizledim. Okunan ezan ile namaz kılacağım sıra kolları ve yüzleri ıslak ikizlerim geldi. "Biz de namaz kılacağız." Seccadelerini önüme serdiler. Hep beraber namazlarımızı eda ettik. Kur'an'ı Kerim okuduk. Yavrularımıza Kur'an'ı Kerim okumasını öğretmiştim. Halid'ten daha iştahlı olan Muaz, beni gururlandırıyordu. Her namazımda Rabbim'den ona, Muaz b. Cebel'in ilminden vermesini diliyordum. Onun tersine daha sert olan Halid'ime de Halid b. Velid gücünü vermesini istiyordum.
Onların babaları Muaz'dı, babalarını onlara hep anlatıyordum. Nasıl bir babaya sahip olduklarını bilmeleri gerekiyordu. Bahçeye çıktık, hep beraber bostanla ilgilendik. Etrafımda koşturan yavrularım ile şükrettim Rabbime. Kapı aralandı, içeri giren Affan ağabeyime gülümsedim. Sümeyye'yi ikizlerle oynaması adına bıraktı, Yasemin'e sarıldım. "Hoş geldiniz." Sedire oturduk, onlara Halep kahvesi pişirdim. "Senin kahveni özlemişim." Gülümsedim. Hatice teyze benden çok daha güzel yapsa da Affan ağabeyim hep benden isterdi.
Gözlerim bahçede oyun oynayan çocuklarıma kayınca derin bir nefes aldım. "Muaz'dan bir haber var mı?" Kafasını olumsuz yönde salladı. "Bir yıldır herhangi bir haber gelmedi." Gözlerim doldu. "İyidir, değil mi?" Gülümsedi. "İyidir tabii. Bak Daeş'i de çıkardılar topraklarımızdan." Aklıma gelen Renas ağabeyim ile sertçe yutkundum. "O...nasıl?" Anlamıştı. Gülüşü büyüdü. "Renas mı?" Onaylayıp yere baktım. "Geri döndü, şu an evinde." Ağladım. "Muaz niye dönmedi?"
"Bugün yarın döner, sonuçta Daeş gitti." Yasemin'e baktım. Gelir miydi artık, diner miydi yüreğimi yakan özlem? Kokusu burnumu sızlatıyordu, onun olması gereken ev bomboştu. Koyu mavi gözlerinin bakışı, yüzümü avuçlaması, sımsıkı sarılması... "Burası Esed'in elinde olduğu için güvenilir bir yol arıyordur." Gelse bile birkaç gün sonra gidecekti, biliyordum. O birkaç gün bile yeterdi, gelmesini istiyordum. "Süleyman ölmüş." Şaşırdım. "Haberlerde gördüm. Daeş tarafından öldürülmüş." Sevindim, artık kadınların ırzına dokunamayacaktı. "Elhamdülillah."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YA İSTİKLÂL YA İZMİHİLÂL
Ficção AdolescenteBeni kucaklayan bedenle uyandım. "Muaz?" Boynuna sarıldım. "Benim, geldim." Dayanamadım ve sesli ağlamaya başladım. Salona geçince beni bıraktı, sımsıkı sarıldı. "Çok özledim." Ben de çok özlemiştim. "Ne çok özlemişim." Ağlıyordu. Yüzümü avuçlayıp y...