3. 'Pusuda Kalanlar'

457 31 26
                                    

"Ruhun mu ateş, yoksa o gözler mi alevden?
Bilmem bu yanardağ ne biçim korla tutuştu?
Pervane olan kendini gizler mi hiç alevden?
Sen istedin ondan bu gönül zorla tutuştu.

Gün, senden bir ışık alsa da bir renge bürünse; Ay, secde edip çehrene yerlerde sürünse;
Her şey silinip kayboluyorken nazarımdan,
Yalnız o yeşil gözlerinin nuru görünse..."

Hüseyin Nihal Atsız

•••

Bölüm şarkısı
'tükeneceğiz'
Sezen Aksu

•••

Kolumdaki çantayı açtığım kapının yanına koymuştum. Ne zordu canım şu nöbetler. İllallah ettiriyordu. Odama geçip üzerimdeki formayı çıkarmış yerine rahat bir pijama takımı giymiştim. Kuzularla dolu olması dışında bir problem yoktu canım. Sabahın körü hem evdeyim sanki kim görmüştü aa. Banyoya gidip işimi halledecekken duş almam gerektiği gelmişti aklıma. Aman daha yeni üstümü değiştirivermiştim. Sonra hallederim deyip elimi yüzümü yıkadım. Mutfağa geçip en hızlısından bir tost yapmıştım. Tostum makinada oluyorken kahvemi de makineye koymuştum. Onların olmasını beklerken telefonumu elime almıştım. Canım İphone 6s'im. Acaba kaç yıldır benimleydi?
Değiştirmek lazımdı bunu da. Allahım yetişkin olmak ne zormuş. İlkte artistlik yapıyordum yalnız yaşamak falan ama çok zormuş yahu.

Tostu servis tabağına alıp kahvemi de kupama doldurmuştum. Salona geçip televizyonu açmıştım. İzleyeceğim şeye karar verip hazırladığım tostu yemeye başlamıştım.

Yemeğim bittikten sonra telefonu elime alıp gelen mesajlarda göz gezdirirken canım dostlarımın bir aydır arayıp sormadığı bana işinin düştüğünü ve yazdığını gördüğümde delirmeme ramak kalmıştı. Zaten arkadaşlıktan saymıyorsun ulan ne diye işini bana yaptırmakta uğraşıyorsun yani anlamadım. Bana geliyorlardı. Sağdan soldan hemde!

Oflayıp telefonumu da kahvemi de alıp salonun balkon tarafına çıkmıştım. Balkonda eve geldiğimden beri duran ikinci el iki tane tekli koltuk ve sehpa vardı. Kahvemi sehpaya koyup tekli koktuklardan birine oturmuştum. Saat sabah 10 olmuştu. Telefona bakmaktan sıkıldığım için salona doğru adımladım. Kitaplıktan bir kitap alıp balkona geri gittim. Oturup kitabımı okumaya başlamış bir yandanda kahvemi yudumluyordum.

Gözlerimi etrafımdaki seslerle birlikte açmıştım. Hafif bulanıklığı elimi gözümü oyarcasına ovalarken geçirmeye çalıştım. Gözlerim sonunda etraftakileri netleştirirken karşımdaki koltukta koca cüsseli birinin olduğunu gördüm. Dikkatli baktığımda bunun o Ela komutan olduğunu gördüm.

"Noluyor ula-" diye ayaklanırken bir anda kolumu tuttu ve 'şhşh' diyerek işaret parmağını büzüştürdüğü dudağına vurmaya başladı. Susmam gerektiğini anlamıştım tamam ama neden oğlum? Hem bu adam neden buradaydı?

"Tamam dur ula." diyerek kolumu çekmiştim.

"Sen kimsin? Ne işin var burada? Niye susmam gerekiyor? Hem sen nasıl girdin içeri? Cevap versene kardeşim!" diye sakince taramalı tüfek gibi konuşurken kalktığı koltuğa geri oturdu. Masadaki kitabı elime almıştım. Ne olur ne olmazdı. Herifin niyeti başka olurdu falan şimdi. Ay saçmalama Leyla! Türk askerinden mi korkacaktın sanki.

Can UğrunaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin