Fazla uzun bir aradan sonra yeni bölümle karşınızdayım. Bana saydırmış olabilirsiniz. Haklısınız da. Umarım beni affedersiniz. Özür dilerim tekrar.
"Her şeyi anladım. Ama neden ilk iş günümde beni yalnız bırakıyorsun teyzecim?" "Tatlım işlerim olduğunu söyledim. Hem çocuk değilsin ki ilk gün seninle geleyim." "Tamam, tamam. Neyse kapatıyorum." "Gelişmelerden haberdar et beni." "Merak etme. Görüşürüz." Harika, dün yaşadıklarımın şokunu hala üzerimde taşırken birde bu iş çıktı başıma. Telefonu kapatıp kotumun cebine sıkıştırdım. Kapıyı itip içeri geçtim. İçeri girmemle yoğun kahve kokusunu aldım. Etrafta koşturan çalışanlardan birini durdurup yeni olduğumu söyledim. Kolumdan tutup mutfağın arkasında ki bir odaya götürdü. Kafenin isminin yazılı olduğu bir tişört ve adımı yazıp takacağım kimlik kartı verdi. Beni ön tarafta bekliyor olacağını söyledi. Kafamı salladım ve kapıyı kapatmasının ardından kendi tişörtümü çıkarıp kafenin tişörtünü giydim. Çekmeceden bir kalem alıp karta adımı yazdım ve tişörtüme taktım. Odadan çıkıp yaka kartından adının Cemre olduğunu öğrendiğim kıza doğru yürüdüm. Beni görünce elindekileri yanındaki kıza verip bana döndü. "Ben Cemre.1,5 yıldır burada çalışıyorum. İlk hafta biraz zorlanabilirsin ama öğrenirsin. İstersen yardımcı da olurum." Konuşmasını bitirip elindeki tepsiyi başka bir çalışana verdi ve bana döndü. "Çok isterim. Ne kadar hızlı olursam o kadar iyi çünkü." Kafasını sallayıp gülümsedi. Temel birkaç şeyi gösterdikten sonra işe dönmesi gerektiğini söyledi. "Bugün, gördüğün gibi, burası çok kalabalık ama eğer çıkışta işin yoksa sana bunları daha ayrıntılı bir şekilde anlatabilirim." "Harika olur." "Tamam, o zaman." Gülümseyip önümdeki tepsiyi aldı ve hızla uzaklaştı. Arkamı dönüp önümde duran aletlere baktım. Yapabilirsin Alex, yapabilirsin.
Geçirdiğim 4 saatin sonunda sadece 2 kere yanlış sipariş almanın mutluluğuyla mutfağa yürüdüm. Cemre ve adını bilmediğim bir kız sohbet ediyorlardı. Kız beni görünce selam verip giyinme odasına doğru gitti. "Ee, nasıldı ilk günün?" "Cemre'nin sorusu üzerine gülümsedim. "Aslında beklediğimden daha iyiydi. Sadece 2 kere yanlış sipariş ve birde 1 kere dökülen kahve." "Vay, gerçekten hızlı öğreniyorsun. Bu gidişle benden daha iyi bir garson olacağa benziyorsun." Kafamı kaldırıp 'Ciddi misin?' bakışı attıktan sonra gülmeye başladım. Cemre yerinden kalkıp arka tarafa gitti. 2 dakika sonra elinde temizlik bezleriyle başımda dikiliyordu. "İlk günden mi? Gerçekten mi?" Kafasını sallayıp birini bana attı. "Yenisin diye sana bir iyilik yapıyorum. Sadece masaları sil yeter tamam mı?" Kafamı sallayıp selam verir gibi eğildim. Gülümsedi ve bulaşıkları yıkamaya başladı. Bende mutfaktan çıkıp masaların yanına geldim. İlk masada ki eşyaları kaldırıp silmeye başladım. İkinci masaya geçmiştim ki kapının açıldığını duyup arkamı döndüm. Elindeki poşetlerle masaların arasından geçmeye çalışarak yanıma gelen Eda'yı görünce bezi masanın üzerine bırakıp elindekileri aldım. Poşetleri masanın üzerine koydum. Eda elindekileri yere bırakıp yanıma geldi ve bana sarıldı. Bende geçte olsa karşılık verebildim. Geri çekilip üzerimdekileri inceledi. "Tişörtün yakışmış ama garson bir sevgili ister miyim bilemiyorum." İlk önce gülümsedi ama daha sonra söylediğinin farkına vardı. "Bunu gerçekten söyledim mi?" "Evet, evet söyledin." "Tanrım, içimden konuştuğumu sanıyordum." Kızaran yanaklarına bakıp gülümsedim. "İlk iş günü nasıldı peki?" Konuyu değiştirmesine sevinip sandalye çektim ve oturmasını söyledim. "Gayet iyi. Şimdiden birkaç şey öğrendim. Sanırım yakında sana layık bir garson olabilirim." "Kes şunu. Ağzımdan çıktı işte." "Biliyorum, sadece şaka yaptım. Senin günün nasıldı?" "Sıradan. Sabah bildiğin gibi maç vardı. Salondan çıkıp bir şeyler yemeye gittim. Birde, Can dün gece geri dönmüş." Can ismini duyunca başımı kaldırıp Eda'ya baktım. "Neler konuştunuz peki?" "Pek konuşmak denemez aslında. Sanırım işleri ters gitmiş. Bende sana yemeğe geldiğimi söylediğimde bağırmaya başladı. Sonra da çıkıp gitti zaten." "Benim yüzümden aranız bozuldu yani?" "Hayır, seninle alakası yok. Aramız 2-3 haftadır iyi değildi zaten. Sanırım ayrılmalıyız. Bilmiyorum, kafam karışık." "Ayrılmak istemende benim payım var mı peki?" "Hayır dedim ya, seninle alakası yok. Eğer dün ki öpücük yüzünden böyle düşünüyorsan, at kafandan bunları. Dün istedim ve yaptım. Aslına bakarsan şimdi de istiyorum ve yapacağım." Dediklerini anlamaya çalışırken dudağıma yaklaştı. Tam öpeceği sırada düşen bir bardak sesiyle ikimizde kafamızı mutfağa döndürdük. Cemre sırtını bize dönük halde elindeki 2 tepside duran bardakları kontrol etmeye çalışıyordu. Birden arkasını dönüp bizi öyle gördü. Ayağa kalkıp yanına gittim ve elindeki tepsilerden birini aldım ve tezgâha koydum. Eda'da arkamdan geldi. Cemre'de elindekini bırakıp bize döndü. "Cemre, bu arkadaşım Eda. Eda bu da Cemre. Burada çalışıyor." Eda elini Cemre'ye doğru uzattı. Cemre ise beklemediğim bir şekilde Eda'ya sarıldı. Eda kısa bir şaşkınlık yaşadıktan sonra karşılık verdi. Cemre geri çekilip bana döndü. "Allahım, sen eşcinselsin. Hep bir eşcinsel arkadaşım olsun istemiştim. Şimdi 2 taneye sahibim. Teşekkürler." "Ağzım açık bir şekilde onu dinledikten sonra kafamı sallayıp konuşmaya başladım. "Sen yanlış anladın bizi. Yani evet ben eşcinselim ama Eda öyle değil. Hatta erkek arka.." "Bende seninle tanıştığıma memnun oldum Cemrecim." "Kafamı bu kez lafımı bölen Eda'ya çevirdim. Omuzlarını kaldırıp gülümsedi. Cemre gülümseyerek bize baktı ve boş bir tepsi alıp bize döndü. "Benim mutfakta işlerim var. Siz aşk böcekleri keyfinize bakın." Söylediklerine cevap verecekken Eda eliyle ağzımı kapattı. Cemre mutfağa girerken son kez dönüp bize baktı ve göz kırptı, sonra da içeri girdi. Eda'nın ne yaptığını anlamaya çalışırken dudaklarımın üstünde bir sıcaklık hissettim. Gözlerimi, ne zaman kapattığımı bilmiyorum, açtığımda Eda'nın gözleriyle karşılaştım. Geri çekilip tezgâha oturdu. "Ne yapmaya çalıştığını sorabilir miyim acaba?" "Seni öptüm. Eğer anlamadıysan tekrar edebilirim." Gözlerimi devirip konuşmaya devam ettim. "Öncelikle sen eşcinsel falan değilsin. İkincisi senin bir arkadaşın var ve önüne çıkan her kızı öpemezsin." "Öncelikle, her kızı öptüğüm falan yok. İkincisi erkek arkadaşım artık erkek arkadaşım değil. Üçüncüsü seni öpmek hoşuma gidiyor." "Öyle mi küçük hanım?" "Küçük olan sensin." "Hayır, sensin. Çocuk gibi davrandığının farkında mısın bilmiyorum ama ani kararlar alıyorsun. Bence biraz dinlenip, düşünmeye ihtiyacın var." Tezgâhtan inip yanıma geldi ve ellerimi tuttu. "Düşünmeye falan ihtiyacım yok Alex. Ben kararımı verdim ve bu karar hayatımda aldığım en akıllıca karar." "Neymiş o en akıllıca kararın?" "Seni seviyorum ve sevgilim olmanı istiyorum. Kararım bu. Sence nasıl?" "Gerçekten delirmişsin sen. Etrafındakiler ne düşünür diye endişelenmiyorsun onu anladım. Hadi Can'ı da karıştırmayayım. Ama beni sevdiğine bu kadar çabuk nasıl karar verebildin acaba?" "Sen salondan içeri adımını attığından beri seni seviyorum. Yani uzun zamandır. Anlamadığım neden bu kadar aşırı tepki verdiğin. Eğer beni sevmiyorsan açıkça söyleyebilirsin. Seni rahat bırakırım." "Seni sevmediğimden değil, sadece ne bileyim, fazla hızlı gibi geldi bana." "Demek sende beni seviyorsun. O zaman sorun yok." Ellerini belime dolayıp bedenini benimkine yasladı ve kafasını omzuma koydu. Bende ona sarıldım. "Zaten hayır desen bile bırakmaya niyetim yoktu. Yani başına bela olurdum." Kafasını kaldırmasa da gülümsediğini anlamıştım. Bende gülümseyip kafamı omzuna koydum. Bir süre öyle kaldıktan sonra Cemre'ye çıktığımı haber verdim. Masada duran poşetleri alıp Eda'yla birlikte taksiye bindik. Onu eve bıraktıktan sonra teyzemin evine gittim. Eve gelince teyzemin çoktan uyumuş olduğunu gördüm. Duş alıp yatağa girdim. Yaşananlardan sonra uyumam çok zamanımı almadı. Yarın mutlu bir sabaha uyanacağıma adım gibi emindim.