"Sabah feci bir baş ağrısı ile uyandım. Gözlerimi ovuşturdum ve etrafa bakındım. Bir dakika. Burası benim odam değil. Ve aşağıdan gelen kadın sesinin de komşum olmadığına eminim. Ama sanki tanıdık geliyordu. Kapının aniden açılmasıyla irkildim. Sonra kafamı kaldırıp gelenin kim olduğuna baktım. Siktir. Bakalım şimdi ne yapacaksın Alex."
"Demek uyandın ha?"
Şaşkınlıkla bana gülümseyen teyzeme baktım. Burada ne işi vardı? Beni nasıl bulmuştu?
"Bu kadar şaşırman normal. Şimdi nerden buldu bu kadın beni diyorsun dimi?" Ağzımı açamadığım için kafamı sallamakla yetindim. Gülümsedi ve yatağın ucuna oturdu. "Sen birden ortadan kaybolunca annen çok telaşlandı. Bunun için seni affetmeyecek bunu bil. Aramadığım kimse kalmadı. Sonra aklıma buraya gelmiş olabileceğin geldi. Ama biliyorsun ki burası çok büyük. Bende bazı arkadaşlarımdan rica ettim." O bazı arkadaşlar bunları yapabiliyorsa bende onlardan istiyorum. "Şimdi neden birden ortadan kaybolduğunu ve dün gece barda ne aradığını anlat." Yatakta doğruldum ve ayaklarımı kendime çekerek oturdum. Derin bir nefes alıp olan biteni anlattım. Bu süre boyunca yüz ifadesinin hiç değişmemesi beni biraz korkutmuş olsa da bitirdiğimde gülümsedi ve yanıma oturdu. "Öncelikle elini yüzünü yıkayıp aşağıya iniyorsun. Kahvaltı yapıyoruz ve beni iş yerine götürüyorsun." Tam ağzımı açacakken "İtiraz kabul etmiyorum. Çabuk ol." deyince çaresiz kalkıp banyoya girdim.
Kapıyı itip içeri girdik. Teyzem bana korku dolu gözlerle bakıyordu. Biraz etrafı gezdikten sonra beni durdurdu. "Burada çalışamazsın." "Ne, ama nede.." "Neden mi? Etrafına bir bakar mısın Alex? Gerçekten burada 1 ay dayanabileceğini düşünüyor musun? Şimdiye kadar tek parça kalmana şaşırmalısın bence. Git patronuna söyle. Daha fazla burada kalmak istemiyorum." "Teyze sana karşı gelmek istemem ama benim işim bu ve iyi para kazanıyorum. Ayrıca dediğin gibi tek parçayım. Yani becerebilirim merak etme." "Senin fikrini almam hata." Arkasını dönüp büyük adımlarla yürüyerek patronun odasına girdi. Peşinden koştum. Odaya girdiğimde patron bana 5 saniye kadar bakıp önündeki kâğıtlara döndü. Teyzem kahverengi koltuklardan birine oturmuştu. Patron elindeki kâğıtları teyzeme gösterdi ve sonra ortasından yırtarak çöpe attı. Benim ağzım açık izlerken teyzem ayağa kalktı. 'Güle güle' diyip elimden tutarak odadan çıkardı. Salondan çıkana kadar tek kelime etmedik. Dışarıya çıktığımızda derin bir nefes alıp teyzeme döndüm. "Nasıl ikna ettin beni kovması için?" "Önemli değil. Önemli olan şuan güvende olman. Gerçekten ne kadar tehlikeli olduğunu göremedin mi? Hastalığını bile bile. Her neyse, eğer istiyorsan senin için kısa zamanda bir iş bulabilirim. Ama burada değil. Eve dönmeliyiz." "Her şeye evet derim ama hiçbir yere gelmiyorum. Bulacaksan burada bul." "Peki, neden acaba?" "Neden olduğu önemli değil." "Tekrar buraya dönmeyeceğini nerden bilebilirim?" "Dönmeyeceğim. Merak etme. Sadece, hiçbir yere gitmiyoruz. O kadar." Teyzem bana baktı ve uflayarak yürümeye devam etti. Gidemezdim buradan. Emily'yi tam anlamıyla unutamamışken olmazdı. Ve birde Eda vardı. Dün ki olaylar için özür dilemeliydim ondan. Eve vardığımızda oturma odasına geçip kendimi ikili mavi koltuğa attım. Teyzem gelip karşıma oturdu. "Neden dönmemek istiyorsun bilmiyorum ve sebebini en kısa zamanda öğreneceğim. Dönmeyelim tamam ama sana bulacağım işi yapacaksın." Kafamı sallayıp gülümsedim. Yanına gidip sarıldım. Gülümseyip sarıldı. Telefonum çalmaya başlayınca ani bir hareketle kendimi koltuğa attım. Elime alıp açarken ayağımı masaya vurdum. Teyzem gülmeye başladı. Telefonun öbür ucundan gelen sesle kendime geldim. "Merhaba." "Edaaa. Merhaba." "Rahatsız etmedim umarım. Salondan ayrıldığını duydum. Umarım kötü bir durum yoktur." "Aa şey, hayır, yok. Teyzem.." Ne diyeceğimi düşünmek için 2 saniye bekledim. "Teyzem beni ziyarete geldi ve bilirsin işte, onunla zaman geçirmek istiyorum, bu yüzden kısa bir süreliğine ayrıldım." "Teyzemin delici bakışlarını görmezden gelmeye çalıştım. "Senin adına sevindim. Umarım tanışma fırsatı bulurum. Kendine iyi bak. Çabuk dön, özletme kendini." "Son söylediğiyle yüzümde fark etmeden bir gülümseme oluştu. Telefonu kapatıp arkama yaslandım. "Kimdi o?" "Salonda tanıştığım bir kız. Adı Eda." "Hımm. Senin için önemli biri herhalde bu Eda hı?" "Ne, nerden çıkardın, sadece arkadaşım." "Yüzünde ki kocaman sırıtış ve kızaran yanakların sana katılmıyorlar canım." "Teyzee!" Gülerek ayağa kalktı ve mutfağa gitti. Arkasından onu takip ettim. "Seninle tanışmak istiyor. Yani eğer sorun yoksa." "Ne sorunu tatlım, kız arkadaşınla tanışmak isterim." "Heyy, kız arkadaş nerden çıktı öyle. Sadece arkadaşım, aramızda bir şey yok. Olamaz da zaten." "Neden, çirkin mi?" Kahkasına göz devirerek devam ettim. "Hayır, çok güzel." Teyzem bana dik dik bakarken hatamı anladım. "Yani, şey işte. Sevgilisi var, erkek." "Bu seni engeller mi?" "Ne?" "Bak, kızdan gerçekten hoşlandıysan o da seni seviyor mu öğren. Ve eminim sen sevgilisinden daha çekicisindir." "Ben, bilmiyorum teyze. Ah, ne zaman davet etmeliyim peki?" "Bu akşama ne dersin?" "Fazla erken olmaz mı sence?" "Bence geç bile kaldık." "Sen öyle diyorsan öyle olsun." "Bana güven." Teyzeme gülümseyip odama çıktım. Eda'yı arayıp haber vermeliyim değil mi? Rehberden adını bulup aradım. 2. Çalışında açtı. "Hey Eda. Şey diyecektim. Sana da uygunsa Teyzem seninle tanışmak istiyor. İşin yoksa bize gelsene." "Tamam, olur.8 gibi uygun mu?" "Tabi, bekliyoruz." "Tamam. Görüşürüz." "Görüşürüz." Gülümseyip telefonu yatağın üstüne bıraktım. Bakalım dolapta giyebileceğim bir şeyler bulabilecek miyim?