HEJA

442 21 6
                                    

Aralık 1995, Diyarbakır

"Haydi hayırlı geceler evlatlar. Siz oturun, sohbetinize devam edin. Rabbim huzurunuzu daim etsin." Dizlerine yasladığı ellerinden destek alan Jiyan Ağa, ayaklandı.

Behram ve eşi Hevdem, arkadaşları olan Zerya ve Ferzan'a ziyarete gelmişlerdi. Hem yeni evli olan Zerya ve Ferzan çiftine tekrar hayırlı olsun demek için hem de büyükleri de ziyaret etmiş oluruz diye düşünmüşlerdi. Zaten bu dörtlü bir araya gelmek için bahane kovalıyordu. Çocukluktan beri hep birlikte büyümüşlerdi.

Jiyan Ağa'nın ayaklanmasıyla, herkes bu güzel duaya amin diyerek ayağa kalktı. Kimse Jiyan Ağa'ya saygıda kusur etmiyordu. Daha doğrusu edemiyorlardı... Jiyan Ağa'yı, Diyarbakır'da neredeyse tanımayan yoktu. Tanıyanlar da asla saygıda kusur etmezlerdi.

Jiyan Ağa' nın karşısına çıkan düşman bile tir tir titrerdi.

"Hayırlı geceler bav (baba). Hepimizin huzuru daim olsun inşAllah, " dedi Ferzan içtenlikle. Babasını severdi Ferzan

Babası, bir ağa olarak törelerine sıkı sıkıya bağlı bir adamdı. Sözü namusuydu. Özünde iyi olmasına rağmen kuralları sertti, katıydı. Töre ne derse en doğrusu oydu her zaman onun için.

"Amin kuré min, amin, " dedi Heja Hanımağa, oğlunun sırtını sıvazlarken. İşte bu kadını herkes içtenlikle sever ve saygı duyardı. Çok zorluk çekmişti Heja Hanım. Yaşantısının zorluğu, daha kırk yaşlarında olmasına rağmen yüzünde yer etmiş kırışıklıklarından anlaşılıyordu. Her bir çizgisinde farklı bir yaşanmışlık, farklı bir acı vardı...

Herkes Jiyan Ağa'ya ve Heja Hanımağa'ya iyi geceler diledikten sonra, ikili odalarına doğru yol aldı.

Bu sırada ortamda koyu bir sohbet başlamıştı bile...

*

"Ee canım sizde bir şey yok mu kaç ay oldu evleneli?" dedi Zerya, arkadaşı Hevdem'i dürterek.

Jiyan Ağa ve Heja Hanımağa odalarına çıktıktan sonra, Soykan konağının diğer fertleri de saat ilerledikçe müsaade alarak odalarına çıkmışlardı. Geniş oturma odasında sadece bu dörtlü kalınca çalışma odasına çıkmaya karar vermişlerdi. Çünkü büyük odayı ısıtması biraz zordu ve hava bu gece fazlasıyla soğuktu.

Şimdi ise erkekleri, çalışma odasında iş konuşmak üzere yalnız bırakmışlardı. Bu arada yeni bir demlik çay hazırlamak için hanımlar mutfağa inmişlerdi.

Çayları döken Hevdem konuştu, "Yok valla canım. Benimki de bekliyor dört gözle bir oğlan ama bakalım, hayırlısı her şeyin."

"Hayırlısı, hayırlısı... Elbet olur inşAllah vakti geldiğinde," dedi Zerya. Bir yandan da çerezleri tabaklara dolduruyordu.

"Ee asıl sana sormalı Zerya Hanım, nasıl gidiyor evlilik? Sizde bir şeyler var mı?"

Sırıtan arkadaşına baktı Zerya, "Kız dur bakalım bizim daha yeni, azıcık tadını çıkaralım." dedi göz kırparak. Daha evleneli neredeyse bir ay kadar anca olmuştu. Zerya'nın babasının sıkılığı yüzünden kocasıyla evlenmeden önce pek görüşememişlerdi. Biraz yalnızlığın tadını çıkarmak istiyorlardı.

İkilinin kahkahaları doldurdu odayı.

"Hadi, çayları soğutmadan götürelim. Yoksa çeneye başlar, beyler," diyerek elindeki gümüş çay tepsisiyle mutfağın çıkışına yöneldi Hevdem.

Zerya'da elindeki çerez tabaklarını bakır bir tepsiye yerleştirdikten sonra Hevdem'in arkasından, mutfaktan çıktı. İkilinin adımları, çalışma odasına doğru yöneldi.

Merdivenleri dikkatli bir şekilde çıkan hanımlar, çalışma odasının önündeydiler. Belki mühim bir mesele konuşuyorlardır diye düşünüp önce kapıyı çaldılar. Ferzan Bey'in 'gel' komutuyla içeri girmişlerdi.

"Bizim babalar yapmamış ama gel biz bunu yapalım Ferzan, ne dersin? Aramızdaki bağ hep kuvvetli olur bu sayede, inşAllah." Suratındaki gülüşü ekaik etmeden, siyah boncuklu tesbihini elinde çevirirken arkasına yaslandı Behram.

Aile dostluğunun hep bu şekilde kalması için bir anlaşma önermişti Behram Bey, Ferzan'a.

Elindeki gümüş tepsiyi beylerin ortasındaki masaya bırakırken, "Neyi yapmamış bizim babalar Behram?" diye merakla sordu Hevdem, kocasına.

Kocasını düşünceli bir şekilde gören Zerya' da merak etmişti bu sorunun cevabını. O da, bakır tepsideki çerez tabaklarını sehpalara dağıttı ve beylerin tam karşısında bulunan koltuğa, Hevdem'in yanına oturdu.

"Ya ben diyorum ki çavreşamın, kimin ilk oğlu olursa diğerinin ilk kızıyla beşik kertmesi yapalım. Aile bağımız daha da kuvvetlenir valla." Kirli sakallırını kaşıdı, Behram.

"Dur bakalım Behram, daha meydanda olmayan çocuklar için hüküm verme. Zamanı gelince bakılır duruma," dedi Hevdem. Zerya'da arkadaşının bu düşüncesine katıldığını belirtmişti.

"Gel sen, he de cano. Hanımlara kalsa iş uzar, gider. Zaten birbirlerini istemezlerse bozarlar nişanı. N'olacak sanki, zorla evlendirmiyoruz ya."

Behram Bey, kendinden fazlaca zengin olan Ferzan'la ortaklığı bir gün bozulur diye korkuyordu. Allah vardı, Ferzan sayesinde zengin olmuştu. Var olan zenginliğini kaybetmek istemiyordu bu yüzden kendisini garantilemesi lazımdı.

"Düşüneyim Behram. Öyle, he deyince verilecek bir karar değil," dedi Ferzan ve düşüncelere daldı.

Behram'la ortak olduktan sonra işler iyice artmıştı. Bunun bozulmasını Ferzan'da istemezdi. 'İstemezlerse atarlar nişanı' diye düşündü. Ama şimdilik bu düşüncesini kimseye söylemedi.

*

"Behram," diye seslendi Ferzan toplantı odasından çıkmak üzere olan arkadaşına. "Hele gel de konuşalım az."

Şirkettelerdi. Az önce bir toplantıdan çıkmışlardı ve işler hiç iç açıcı değildi. Bazı hisselerini kaybetmişti, Ferzan. Hesaplarda, gözle görülecek derecede fazla bir kayıp vardı. Behramın, özel hissseleri ve ortaklıktan payına düşen hisseler hâlâ duruyordu. Ne kaybettiyse kendinden kaybetmişti, Ferzan. İşte tam bu noktada aylar önce Behram'ın söylediği anlaşmaya gitmişti Ferzan'ın aklı.

"Buyur Ferzan'ım, " diyerek adımlarını tekrar toplantı odasının içine yöneltti, Behram.

"Otur hele bir. Konuşacaklarım var."

Sandalyeyi çekip tam Ferzanın karşısına oturdu, Behram. "Eğer hisse meselesiyse hallederiz cano sı..." Behram'ın sözünü keserek konuştu Ferzan.

"Beşik Kertmeyi kabul ediyorum. Kimin ilk oğlu olursa diğerinin ilk kızıyla nişanlıyoruz, " dedi Ferzan, istemeye istemeye. Zenginlik değildi derdi ama eşi ve Allah'ın izniyle doğacak çocuklarının rahat bir yaşam sürmesini istiyordu. Eşinin ailesi, zengindi. Koca evine gidince fakirleşti dedirtmek istemiyordu. Geleceklerini, garantiye alması gerektiğini düşünüyordu. Ve öyle de yapacaktı.

"Heyt be Ferzan'ım, valla en iyi kararı verdin. Bak eminsin di mi bunu söz olarak kabul ediyorum. İlerde sıkıntı çıkmasın."

"Çıkmaz, çıkmaz. Eminim. Bizde söz, ağızdan bir kere çıkar."

Ferzan'ın bu sözüyle yıllar önce, çocuklar daha dünyada yok iken bir hüküm verildi.

Bir söz, iki kurbana sebep oldu.

Beşik Kertmesi...

*

Merhabaa:) İlk kurgumla yakında sizlerleyim inşallah.

Bölüm hakkındaki görüşleriniz?

Satır aralarında, düşüncelerinizi benimle paylaşmayı ve yıldıza basmayı unutmayın. 

Hemen şuraya da başlama tarihlerinizi alayıımm.

Sevgilerle...

-S.

25.04.2023

HEJAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin