Uzun bir aradan sonra tekrar selamlar:) Umarım bir daha böyle uzun bir ara vermeden peş peşe bölümler yazabilirim. Beni yorumlarınızdan mahrum bırakmayın. Her bir yorumunuz, düşünceniz benim için çok değerli.
Keyifli Okumalar!
*
Dediği şeyle boş bakışlarım yüzünde dolaşmaya başladığında ciddi olup olmadığını anlamaya çalışıyordum. İfadesi hem bir o kadar ciddi hem de bir o kadar tedirgindi. Onun da bakışları yüzümü turlamaya başladığında ikimizden de bir çıt dahi çıkmıyordu.
Kısa bir sürenin ardından sessizliği bozarak, "Ne yani?!" diye aniden çıkışmamla kaşları alnında derin bir yarık oluşturmak istercesine çatıldı. "Koskoca ağasın, istesen bütün Diyarbakır'ı dize getirirsin bulduğun çözüm bu mu?"
"Niye?" diye sordu umarsız bir tavırla. "Beğenemedin mi?"
"Beğenemedim!" diyerek gümüş saatin sardığı bileğini tutan elimi geri çektiğimde makyajsız yüzümü rahatça sıvazladım, boşta kalan eli de diğerinin yanına giderek belimi buldu. "Ya sabır!" Koltuktan kalmak için hamle yaptım ama belimdeki elleri buna izin vermedi. "Bıraksana!" dediğimde bir yandan da ellerini kendimden ayırmaya çalışıyordum.
Ayy Hüm, ahtapot gibi sarmış adam bizi.
"Hayır, bırakmayacağım," dedi tok ve tavizsiz sesiyle konuştuğunda. "Sadece şimdide değil, bundan sonra hiç bırakmayacağım."
"Allah Allah, niyeymiş o?!" diye yükseldiğimde dudaklarında bir tebessüm belirdi. "Ben öyle istiyorum."
"Allah'ım," dedim gözlerimi sakin olmaya çalışmak için kapattığımda. "Sen bana sabır ver Ya Rabbim."
"Amin."
Keyifle konuşmasıyla aniden gözlerimi açtığımda sırıtışı hızla kayboldu, yüzü ciddi bir hâle büründü. "Bırakamam," dedi sakin ses tonuyla konuşarak belimdeki ellerini iyice sıklaştırırken. "Neden anlamıyorsun?"
"Neyi?"
"Yıllarca bu anın hayaliyle yanıp kavruldum ben. Sen, bana bir adım gel diye üç yıl bekledim." Dudaklarım istemsizce aralandığında devam etti. "Şimdi sen geldin bana. Belki hayalimdeki gibi değil ama geldin. Sen bana bir adım attın ben sana kilometrelerce koşarım." Derin ve titrek bir soluğu ciğerlerine çektiğinde bir eli belimden koparak yanağıma çıktı, saatinin soğuk metalini boynumda hissettim. "Çözümüm değil bu, isteğim. Seninle olabilmek için bahanem bu benim."
Konuşmak için dudaklarımı hareket ettiğim sırada yanağımdaki elinin baş parmağıyla susturdu beni. Alnını alnıma yasladı. "Ne sana bir şey olmasına izin veririm, ne de seni üzecek olayların olmasına. İster benimle ol..." dedi gür çıkan sesiyle, sonra sesini tonunu alçaltarak devam etti. "...ister olma, seni tehdit edenleri, buna cesaret edenleri bulacağım. " Başını hafif geri çektiğinde gözlerime baktı uzun uzun. "Bulacağım ve sana yemin olsun hiçbirini sağ bırakmayacağım."
*
Sevgi, bir kişiye ya da bir şeye karşı duyulan ilgi. Sevgi, saf ve temiz. Sevgi belki de bir çıkar.
Hayatınızda yer etmiş birini sevebilirdiniz, belki de ilk defa konuştuğunuz kişiyi sevmiş olabilirdiniz. Ya hiç yüz yüze bile gelmediğiniz, yıllarca uzaktan gördüğünüz birini sevebilir miydiniz? Aranızda kilometrelerin hakim olduğu birini, onu hiç tanımadan da sevebilir miydiniz?
Agir'in birkaç saat önce, üstü kapalı bir şekilde yaptığı aşk itirafındaydı aklım. Bana yakın davranmasının amacını zorunluluk olarak görebilirdim, belki alışmak için olabilirdi ya da belki de babamdan almak istediği intikama kurban yapmak istiyor olabilirdi beni. Ama gerçekten sevebilme ihtimali aklımın en ücra köşesinden bile geçmemişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HEJA
Teen FictionYıllar önce verilmiş bir hüküm. Bu hükmün kurbanları Heja ve Agir...