2. BİR SÖZ, İKİ KURBAN

136 7 5
                                    

Selamlarrr :)

Lütfen, oy ve yorumlarınızı eksik etmeyin.

Keyifli Okumalar!

Aile.

Evlilik ve kan bağına dayanan, karı, koca, çocuklar, kardeşler arasındaki ilişkilerin oluşturduğu toplum içindeki en küçük birlik.

Bu kavrama bir o kadar yakın, bir o kadar da uzaktım.

Sanırım bu kavrama yakındım çünkü, uzakta da olsalar bir ailem vardı. Sadece sözde de olsa, kan bağına dayanan bir ailenin olması insana yetmez miydi?

Yetmezdi.

Bu kavrama fazlasıyla yakındım çünkü, hayatımda; her anımda yanımda olup bana hep destek olmuş biri vardı.

Yakındım çünkü, hayatımda; mutsuzluğumla üzülen, mutluluğumla gülen, huysuzluklarımı her daim çeken, hastalandığımda başımdan ayrılmayan, yorgun olsa bile her daim benim için uğraşan biri vardı.

Benim için bunları yapan birine, kan bağıyla bağlı olmamam bir şeyi değiştirir miydi?

Asla.

Gerçekleri bilmeden önce bunları fazlasıyla düşünür, kendimi paralardım. Sırf kız olduğum için beni uzağa yolladılar diyip diyip ağlardım. Bu yüzden on sekizimi beklemeden her şeyi anlatmak zorunda kalmışlardı.

Yaşım ilerledikçe gerçeklerin hiçbir önem taşımadığını anlamıştım.

Evet, kan bağıyla bağlı olduğum ailem belki buna mecbur kalmıştı ama bunun bir önemi yoktu.

Dayemi bana baksın diye zorlamamışlardı, kendisi istemişti. Bu, dayemi ailem olarak görmem için yeterli bir sebepti.

Bazen, aranızda kan bağı dahi olmasa 'o benim ailem' diyebileceğiniz birileri olurdu, hayatınızda.

Dayem, benim ailemdi.

Ve bu kavrama fazlasıyla uzaktım çünkü, beni üç kuruşa satmış bir baba vardı.

Ona babam bile diyemiyordum. İçimden gelmiyordu. Onu, benimseyemiyordum.

Onu, affedemiyordum.

Şayet gerçekleri, bir şekilde unutamazsam da ona hiçbir zaman babam diyemeyecektim. Çünkü onu, olağanüstü bir hâl olmadıkça da hiçbir zaman affedemeyeceğimi iyi biliyordum.

Onu içimde affetmeden, babam diyemezdim.

İstanbul'a, ziyarete geldiğinde de gerekmedikçe onunla konuşmuyor, ona; ilk defa tanıştığım bir yabancıyla, selamlaşsak mı sarılsak mı arada kaldığım ama sonra karşı taraf sarılmak için atak yaptığından el mecbur sarıldığım gibi bir samimiyetsizlikle sarılıyor ve fazla yakın olmuyordum. Aramızda, diğer aile üyelerine olduğum yakınlığa bakacak olursak biraz mesafe vardı.

Annem yıllar önce, gerçekleri ilk defa öğrendiğim zaman, 'Biliyorsun, seni hiç bir zaman bizimle görüşmen için zorlamadık zorlamayız da. Daha doğrusu, zorlayamayız. Hakkımız değil. Geçmişte bir hata yaptık. Bu hatanın bedelini ise sen, her an, canınla ödeyebilirsin. Ne yapacağını düşün, taşın, karar ver. İster aramıza bir duvar ör, hatamızı yüzümüze vur ve bizi cezalandır. İster, aramıza örmek istemediğin duvarlar yerine çiçekler koy, her birimizin ruhunu yeniden yeşert ve bizi affet. Ne istersen..." demiş ve beni düşünmem için yalnız bırakmıştı.

O süreçte annemler İstanbul'a gelmiyor, beni artık hiç aramıyorlardı. Fatma dayem bana fazla ilişmiyor ve vereceğim karardan, her ne kadar bana belli etmemeye çalışsa da, korkuyordu.

HEJAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin