1. HÜMA KUŞU

181 17 6
                                    

Multimedya: Heja Hüma SOYKAN

Bu bölüm nazliisudee ve arkadaşlarına ithaf edilmiştir.

Keyifli Okumalar!

Hüzün.

Herkesin, hayatında en az bir kere de olsa tatmış olduğu, bende hâlâ ilk gün ki gibi yerini koruyan o duygu.

Bazılarımızın yaşantısında daha fazla, bazılarımızınsa daha az karşılaştığı ama kimsesin hiçbir zaman yaşamak istemediği o his.

Ruhumu, bir bebeğin boynuna dolanan kordon misali sıkıştıran bu histen; bir zamanlar neredeyse hiçbir zaman kurtulamayacağımı düşünüp durur, daha kötü olmama sebep olurdum.

Etrafımdaki herkes bunun geçeceğini söylerdi eskiden, bu söylediklerine kendileri bile inanmazlardı ama beni; beyaz gördükleri yalanlarıyla kandırmaya çalışırlardı.

Hiçbir zaman kanmadım, hiçbir yalana.

Nedenini bilmediğim ama içimde yeni var olan bir şeyler, acı hissinin de çok yakın bir zaman sonra beni hüzün gibi ablukası altına alacağını, kara delik misali içine çekeceğini beynime fısıldıyordu.

Ya da sadece kuruntu yapıyordum.

Rengini yavaş yavaş turuncuya bırakmış ama yakıcılığı hâlâ yerli yerinde duran güneşin, gözlerimi kamaştırmaya ve yaşlandırmaya başlamasıyla, bir kaç dakika önce çıkarmış olduğum siyah güneş gözlüklerimi; koyu kahve harelerimi gizlemek istercesine geri taktım.

Hayır, ağlamıyordum. Gözlerimin yaşarma sebebi kesinlikle daldığım düşünceler, özlem duygusu falan değildi. Güneşe baktığımda hep gözlerim yaşarırdı.

Ben, inandım şahsen.

Beni bu düşüncelere iten, keyifle atının üstünde tur atan Eren olmuştu. Onun bana doğru gelmesiyle daldığım düşüncelerden sıyrıldım.

"Süremiz bu günlük doldu tatlım, bak annen seni bekliyor, " dedim, işaret parmamağımla tribünlerde oturan annesini, Eren' e gösterirken.

Eren benim ilk öğrencimdi. Dört yıl önce Kemer Country Atlı Spor Kulübü'nde, binicilik eğitmeni olarak işe başlamıştım. Ortaokuldan lise yıllarımın bitimine kadar yarışmalara katılmış ve sekiz yılda tam dört kez apranti olarak Türkiye birincisi olmuştum. Lakin daha sonları bu aktif hayatın bana göre olmayışını kabullenmiş ve kendimi bu spor kulubünde eğitimci olarak bulmuştum. Küçüklüğümden beri atlara olan ilgim, beni buralara kadar getirmişti.

"Çok çabuk bitti ama öğretmenim, haftaya daha uzun olsun, " dedi Eren, üzgün ses tonuyla. Ona uzattığım elimi tuttu ve attan ustalıkla indi.

Tebessüm ettim bu haline. Dört yıldır beraberdik ve süreyi ne kadar arttırırsak arttıralım Eren'e hiçbir zaman yetmiyordu. At binmeyi fazlasıyla seviyordu.

Boylarımızı eşitlemek adına eğildiğim yerde gözlüklerimi saçlarıma doğru çıkararak konuştum, "Biliyorsun Erenciğim, yarın şehir dışına çıkıyorum bir yakınımın düğünü için. Gitmişken de biraz kalacağım. Ama istersen seninle Serkan öğretmenin ilgilenebilir, ne dersin?"

"Ay yok öğretmenim sağolun, ben hiç almayayım, " dedi ve küçük elini hareket ettirerek ona yaklaşmam adına 'gel' işareti yaptı.

Sanki çok gizli bir sır verecekmiş gibi önce etrafı kontrol etti daha sonra da kulağıma eğildi ve ona şokla bakakalmamı sağlayacak şu cümleleri kurdu, "Afedersiniz ama ne gıcık bir adam o. Ayrıca size de sarkıntılık yapıyor. Ben bi kaç kere çaktırmadan cimcikledim onu ama daha güçlü birinin bir şeyler yapması gerekiyor, " Bana destek olmak istercesine küçük ellerini omuzlarıma koydu, "Ama sakın korkmayın öğretmenim. Benim yanımdayken size kimse bir şey yapamaz!"

HEJAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin