En korkunç canavarlar ruhumuzda gizlenenlerdir.
~Edgar Allan Poe~"Bu dosyayı almak istediğinizden emin misiniz Bayan Gümüşyay?"
"Buna izniniz olursa ben karar vereyim." dedim karşımda ki sarı -doğal olduğu açıkça belli olan- saçlı ve oldukça şık olan kadına. Kadının üstünde pürüzsüz şık bir gömlek ve üzerine tam oturan siyah bir kalem etek vardı. Parası vardı. Bu onu mutlu ve iyi konumda biri yapardı ama iyi bir insan...
Çok sanmıyorum.
Para her şeydir. Bu inkar edilemez bir gerçek. Ama neye yarar. Kalbin siyah olduktan sonra "her şey" anında hiçbir şeye dönüşüyordu.
Çok gördüm üzerinde milyon dolarlık elbiseyle cinayet işleyenleri. Çok gördüm pahalı parfüm sıkıp ceset kokanları. Çok gördüm çocuklara bağış yaparken bağışından katlarca fazla para verdiği elbiseyi giyenleri.
Para senin karnını doyururdu, yüzünü güldürürdü, çevrenin oluşmasını sağlardı, saygı ve sevgi gibi kalpten gelen kavramları sana verebilirdi.
Ama para ile karakter ve insaflık alamazdın.Sadece bunların varmış gibi rol yapmak için maske alırdın.
Aynı zamanda para seni gerçek yapmazdı. Sadece senin yanlışları doğru yapman için olanak sağlardı."Peki. Ben Aylin. Aylin Işık."dedi samimi bir ses tonu kullanarak.
"Nehir. Nehir Gümüşyay."
"Biliyorum ama yinede sağol." dedi yine aynı samimi ses tonunun yapmacık versiyonunu kullanarak.
"Her neyse işin yoksa çıkabilirsin. Telefonumu aldın değil mi?"
"Evet Bayan Gümüşyay. Benim ki masada var. Bir ihtiyacınız olursa aramaktan çekinmeyin. Ben çıktım. İyi günler Bayan Gümüşyay."dedi ve çıktı.
Çıkmasıyla kendimi masanın arkasındaki deri koltuğa attım. Kafamı tavana çevirdim. Tavan bembeyazdı ama düşüncelerime dalınca fazlasıyla siyaha bürünüyordu. Zihnim ve ruhum her şeyi mahvediyordu. Birbirlerini ve kendilerini bile.
Çantama uzanıp kasetlerden birini aldım. Ve başlattım."KASET NO: 226
TARİH: 27 ARALIK 2032
SAAT: 11.03
Dosyada ilk günüm. Kaldıramayacak diyorlar hakkımda. Bunu isteyen kim? Ben istemiyorum. Ben insanlar beni görürken kendimi öldürmek istiyorum. Bir insan ölmedi diye üzülür mü? Ben üzülüyorum. Tam olarak üzülmüyorum. Tanrı bana gözyaşı bahşediyor diyeyim. Çünkü ağlıyorum ama üzülmüyor, üzülemiyorum. Çoğu duygum böyle.
Kahkaha atıyorum ama mutlu olamıyorum. Huzurluyum diyorum ama kaostan çıkamıyorum. Birinin öldüğünü görünce yüzüm düşüyor ama üzülemiyorum. Bir çocuğu görünce gözlerim ışıldıyor ama umutlanamıyorum.
Duygusuz muyum? Bilmiyorum ve bilmek istemiyorum. Daha önce 'Çiçek Katil' davasında yer aldım ama bu insanın midesini kaldıran cinayetleri bile kaldırdım. Umarım bu yükü kaldıramam ve altında ben değil, Nehir Gümüşyay ölür." dedim ve kaseti kapattım. Çantama koyarken rahatlamıştım. Bunu genelde yaparım ve sonra arada gelincik desenli kaset çalarımda -yani gençliğimin en güzel anısında- dinlerim."Cidden dosyayı normal biri alsa şaşırırdım." Kabul bu işi yaparken pek fazla savcılık oynayamıyorum. Normalde girdiği an fark ederdim. Kahretsin... Galiba her şeyi duydu. "Şizofren falan mısın?"
"Değilim" Ne güzel savundun ya kendini bravo!
"Bu savunmayı avukat yapamaz yanlız." adam bunu söylerken hafifçe sırıttı.
"Daha iyi bir savunma yapabilirim ama sen hakimi bırak tanıdığım biri bile değilsin. Yani bunu yapmak zorunda değilim." Heh. Savcı Nehir ne oldu bi ara dut mu yedin.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İntihar
Teen Fiction"Ne 'ben'dim, ne kızdım, ne insan, ne biri, ne beden, ne kişi, ne ölü, nede ruhtum. Yalnızca yalnızdım.". Yıllar önce intihar eden yedi arkadaştan son kişi Deniz Mert Türk'ün cesedinin bulunmaması bu dosyanın açılmasına neden oldu ama açılan tek şe...