Bölüm 14: Odalar

25 2 1
                                    

Uykun gelmiyor diye gözlerini suçlama, belki de beklediğin uyku değildir.
                                       ~Bob Marley~

Uykum gelmeye başlamıştı. Yakut Bey ve Ozan Bey içeride yaklaşık 45 dakikadır konuşuyorlardı. Kafamı geriye doğru yasladım. Acaba ne konuşuyorlardı? Gözüm hafiften kapanıyordu. Ve en son karanlığa gömüldüm.

***

Yine her yer uçsuz bucaksız ve bembeyazdı. Yani ilk başta ki bulanık görmemden anladığım buydu. Biraz daha görüşüm düzeldiğinde nerede olduğumu tam anlamıyla anladım. Bir hastane koridorundayım Koridorda sadece dört oda vardı. Koridora göz gezdirirken önümde o silüet belirdi yeniden.

"Hoş geldin Nehir Gümüşyay." Yeniden yutkundum hafif kıkırdayıp konuşmaya başladı. "Ahhhh, ne tatlı.  Ona aşık olan iş arkadaşı ölümden dönmüş ve o da onu koridorda uslu kediciği olarak bekliyor. Fakat senin tatlı bir kedicik değil vahşi bir kaplan olduğunu ikimizde biliyoruz. Onu öldüreceğini de dahil." Tam konuşacakken bir anda yanıma gelip ağzımı eliyle kapattı.

"İnkar etmeyeceksin değil mi? BUNU İNKAR ETMEYECEKSİN DEĞİL Mİ NEHİR!?" Canım çok acıyordu ama yine de hiç bir şekilde cevap vermek için kıpırdamadım. Ağzımı daha sert sıkmaya başladı. "SÖYLE!"

Hâlâ konuşmuyorsun ama silüet beni sertçe bıraktı. Dudağımın kanadığından emindim. Sonra o tiz sesiyle konuştu. "Madem bana itaat etmiyorsun o zaman bu gün bu rüya... Pardon kâbusu senin için daha beter hâle getireceğim." Bu beş odanın sadece birine bakamayacaksın."

Acıdan kekeleyerek konuştum. "A-ama burad sa-sadece dört o-oda va-var."

Yeniden bir kahkaha attı. "Burada dört oda var ve beşincisi senin zihninde en merak ettiğin yer değil mi Nehir? Ve ben onu açabilirim ama asla! ASLA ZİHNİNE GİREMEYECEKSİN NEHİR GÜMÜŞYAY!" bir kahkaha daha ve silüet ortadan kayboldu ama yine ses geldi. "Burada ki odaları sana tek tek göstereceğim." Ve ses kesildi.

Korkudan titreyen dizlerim bir anda beni yürütmeye başladı. Yürüdüm ve ilk odanın önünde durdum. Oda numarasıni görür görmez yutkundum.Annemin kaldırıldığı oda. Numara 13...

Belki annemi görebilirdim! Heyecanla odaya girdim. Ve camın orada arkası dönük annem vardı... Benim biricik annem. Benim annem. Benim ölen annem. ORADA Kİ BENİM ANNEMDİ! Gözyaşları yanaklarımdan süzüldü. Konuşamadım kıpırdayamadım. Gözlerime inanamıyorum. Oradaki benim ANNEMDİ. Kalbim öyle bir duyguyla doldu ki... Böyle sanki ölmeden önce son kez yakamozları izlemiş gibi mutlu olmuştum. Konuşmaya çalıştım ağzından zar zor yüzüne söylemeyi özlediğim o kelime çıktı.

"Anne..." şuan sanki ilk defa anne demişim gibi. Yeni doğan bir bebek gibi söylemiştim o kelimeyi. O kelime bana öyle bir mutluluk verdi ki. Tepki bekledim. Nefes seslerim duyuluyordu, ellerim terliyor ve hâlâ ağlıyordum. Ve annem arkasını döndü. Gözlerinde hâlâ o parıltı vardı. O kadar güzeldi ki... Ve konuştu.

"Kızım, Nehir." Ve benim içimde o an bir zincir koptu. Hüngür hüngür ağlamaya başladım, hemen anneme koşup boynuna atladım. Çenemi omzuna yaslayıp ona öyle sıkı sarıldım ki. Bu beni daha da ağlattı. Ona sarıldıkça ağladım, ağladıkça ona daha sıkı sarıldım.

Ve o da ince parmaklarını benim belime yerleştirdi. Oda bana sarılıyordu ben de sayıklamaya başladım. "Anne, neden beni bıraktın? Anne. Yalvarırım geri dön. Yapamıyorum anne. Anne yapamıyorum olmuyor. Ben yine herkese zarar vereceğim." Annem ise cevap yerine o ninniyi söyledi.

İntiharHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin