Bölüm 8: Kâbus

35 4 16
                                    

Sana en muhtaç olduğum şuanda gel. Yaşamak olsan da gel, ölüm olsan da gel.

-Ümit Y. Oğuzcan-

***

Gözümü bir koridora giderken açtım. Ve yine ve yine burayı bilmiyordum! Ama belliydi burada bir anı yaşanmıştı. Kimi için iyi kimi için kötü...

Bu dosya bana bir şey öğretmişti; Bakış açısı her şeyi kişiye göre değiştiriyordu. Bunun kanıtıda bu dosyadakilerdi kim bilir daha ne yanlış anlaşılmalar oldu.

O anda karşıma yine o silüet geldi. Kahretsin... Bu sefer o kokuda yoktu. Yani Yakut Bey'in kokusu...

Neyse ne! Banane. Şuan önümde bir lanet varken bunu düşünemem. Silüet yeniden bana iyice yaklaştı. Yine o tiz sesiyle konuştu.

"Sana yeni bir anımı vereceğim Nehir Gümüşyay." Önümden kayboldu ve karşıma o çıktı.

Çağrı Yarın... Önümdeydi. Bana bakarak konuştu. "Eda güzel kız değil mi?" Ne diyebilirim ki? O anda siyah bir el arkadan uzanarak çenemi oynatmaya başladı. Beni konuşturuyordu.

" Hadi hadi bana saf ayağı yapma. Aşıksın demi o kıza."

"Tabi ki de. Ama o benden hoşlanıyor mu belli değil."

"Sence değil. Ama bence öyle!"

"Ne?" Bu dediğimle kızarmıştı. Sesim bana 14-15 yaşlarımı hatırlattı.

"Pekâlâ çok ısrar ettiğin için seni Eda ile sevgili yapacağım." Çenemde ki el bir süre sonra canımı acıtmaya başladı. Çenemi kıracakmış gibi sıkıyor ve hareket ettiriyordu.

Çağrı ise döndü. Gözleri mutluluktan parladı sonra beni dirseklerimden tuttu.
Konuşmaya başladı "Cidden bunu yapar mısın?"

"Geç bile kaldım."

"Sen harikasın!" Hemen beni kendine çekip sarıldı. "Seni seviyorum." Sonra daha sıkı sarıldı "Sen benim en iyi arkadaşımsın."

Sonra geri çekildi yüzüme baktı. "Seninle tanıştığımız günü hatırlıyor musun?"

"Tabi ki."

"Ben Zehra'ya sarılmış ağlıyordum. Annem öldüğü gün bile babam ağlamama izin vermemişti. Sen geldin ve dedin ki 'Neden gizli ağlıyorsun?'. Ben de sana olayı anlattım.  En son da 'Adamlar ağlamazmış.' dedim. Sen de güldün. 'Kim dedi?' dedin. Zehra da sana 'Sen dinlemedin mi kardeşimin anlattıklarını. Babam!' sen yine güldün. 'Baban adam değilmiş ki adamlığın ne olduğunu bilsin!' dedin sevinçle. O an Zehra ile birbirimize baktık, sonra sen bize görüşürüz dedin ve gittin. Giderken bağıra bağıra ismini söyledin. Yaz tatili bitince seni anaokulunun oyun alanında görünce o kadar sevindik ki. Sen bizim aydınlanma sebebimizsin." Derin bir nefes aldı. "Senin sayende ağlamaktan hiç çekinmedim. Ama babamın önünde de hiç ağlamadım. Sırf adamlığın ne olduğunu bilmesin diye."

 Bana yeniden sarıldı. Bende o da kahkahaya boğulduk ama çenemde ki elin acısından ben bir yandan da ağlıyordum.  Sonra o el beni geri çekti ben yine düşmeye başladım. O an dedim ki insan başkasının anısında da ölebilirmiş.

İntiharHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin