Haklısın bende isterdim eskisi gibi olmayı. Ama ne yazık ki kelebekler öldüklerinde tekrar tırtıla dönüşmezler.
~OzanBayram~Adliyenin önüne geldiğimizde durup indik. Yakut Bey ile yan yana yürürken yanımıza bir adet avukat ve ya katip olduğunu tahmin ettiğim biri geldi. Adamın üstünde cüppe vardı. Bizden büyük duruyordu. Yakut Bey'e bakıp konuşmaya başladı."Bay Er, dosyaları masanıza bıraktım."
Yakut Bey bana baktı ve geri adama döndü. "Selim oğlum senin bu ciddiyet ne olacak!"
"Üzgünüm ama burası adliye Bay Er." Sonra bana doğru dönüp elini uzattı. "Siz Nehir Gümüşyay olmalısınız." Elini resmiyetle tuttum ve tokalaştık. "Ben Selim Atmaca. Bay Er'in katibiyim."
"Tanıştığımıza memnun oldum Selim Bey."
Yakut Bey dudak büzdü. "İkinizde aşırı resmisiniz ya! Sizin yüzünüzden yaşlanacağım."
Arkadan "Zaten yaşlısın Yakut!" diye ses geldi. Sese döndüm arkamda yine Cübbeli bir adam vardı. Benden ve Yakut Bey'den daha küçük duruyordu. Bana baktı. "Ayyy kusura bakma yenge." Yakut Bey bana bakıp kahkaha attı. Bıkkın bir nefes verdim.
"Ben en iyisi yukarı çıkayım." Yakut Bey bana bakıp hafifçe güldü.
"Bu sefer itiraz etmedin. Hoşuna gitti demi?"
Yanımızda ki isimsiz avukatı gösterdim. "Bu tipin yapacağı belli 'kesin değilsiniz, bende inandım.' diyecek ve bizim evlenmemiz için -ki öyle bir şey olmayacak- gün sayacak. Yapamayacağımız çocuğa benim adımı koyun diyecek biri." Selim Bey dahil hepsi büyük bir kahkaha patlattı. Selim Bey, isimsize bakıp konuştu.
"Yalnız Bayan Gümüşyay tam on ikiden vurdu." Yakut Bey kahkahanın arasından zar zor konuştu.
"Ozan, oğlum sende ki sıfat tamam seni belli ediyor dedik de bu kadarını bende tahmin etmezdim." İsmi Ozan olan kişi bana baktı.
"Neyse ben Ozan. Ozan Kahraman. Avukatım ve sizin gelecekteki düğünüz de Yakut'un sağdıcıyım."
Sesli bir şekilde sabır çektim. "Sizinle hiç uğraşamayacağım Bay Kahraman. Ben yukarı çıkıyorum."
"Nehir Hanım bu arada Zehra'nın mektubunu bensiz okumayın. Zaten onun evini sonra inceleyeceğiz."
"Onun evi derken?"
"Ben size yukarda anlatıcağım."
"Pekala." diyip yukarı odama çıktım. Ve bir tık Yakut Bey ve yanındakilerini bir tık kıskandım. Çünkü ne diyebilirim ki arkadaşları vardı. Yanında gülebildiği birileri vardı onların yanında. Baktığında yalnız olmadığını hissettiği birileri, yanında kendi olduğu birileri, uzakta olsada göremese de hissettiği birileri, üzgün olduğu an yanında nasıl olduğunu bilmeden beliren biri...
Bu size tanıdık gelmiş olabilir. Yakut Bey benim arkadaşım.... Mı?
Yakut Bey benim kimimdi? Bunu cevaplamak beni yaralayabilirdi. Beni öldürebilirdi. Susmayı ve düşünmemeyi tercih ettim. Ama keşke zihnim tercihlerime saygı duysa. Yakut Bey nasıl desem... Tanıdık bir yabancıydı. Evet biliyorum bu tabirden sıkıldınız ama ne yapayım öyle.
Yakut gibi gözlerine bakınca beni öldüren tanıdık bir yabancılık görüyorum. Yakut Bey fazlasıyla zıt ve bi' o kadar da benimle uyumluydu.
O hem şifacı hem hastaydı, o hem yalancı hem doğru sözlüydü, o hem dahi hem aptaldı, o hem gündüz hem geceydi, o hem yabancı hem de tanıdıktı, o hem güvenli bir sığınak hem de başıma çökecek bir enkazdı, o hem yanımdaydı hem benden bir evren uzakta.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İntihar
Dla nastolatków"Ne 'ben'dim, ne kızdım, ne insan, ne biri, ne beden, ne kişi, ne ölü, nede ruhtum. Yalnızca yalnızdım.". Yıllar önce intihar eden yedi arkadaştan son kişi Deniz Mert Türk'ün cesedinin bulunmaması bu dosyanın açılmasına neden oldu ama açılan tek şe...