2

548 106 154
                                    


Ertesi gün ilk günden daha kötüydü. Dün gece Bakugou ile olan konuşmamızdan sonra ne düşüneceğimi şaşırmıştım.

Ancak bildiğim birkaç şey vardı, ben evlenmek istemiyordum. Bakugou her ne kadar bana hayalini kurduğum hayatı vaadetse de bana uygun değildi.

İkincisi ise, aslında ilk sebebin de kaynağı olan çocuk meselesiydi. Sevgisiz bir aileye çocuk getirmek istemiyordum. Bakugou çok açıktı ki sadece bir varis istiyordu, peki bu çocuğu nasıl etkileyecekti? Onun duygularını düşünmüyor muydu?

Ben bunun vicdan azabını kaldıramazdım. Ancak zaman benim durduramayacağım bir şekilde ilerliyordu. Ve ben hiçbir şey yapmadan usulca onunla akıyordum.

Prens'in gelişinin ertesi gününde Kral ve Kraliçe de gelmişti. Onlarla tanışmıştım ve ilk fark ettiğim şey ne kadar sevgi dolu bir çift olduklarıydı. Böyle bir çiftten Katsuki nasıl çıkmıştı?

Kraliçe Mitsuki, Katsuki'nin kişiliğinin karbon kopyasına sahip bir alfaydı ve ülkenin çoğunlukla savaş/savunma vs. işleriyle ilgileniyordu ve Kral Masaru omega eşti. O ise ekonomik ve sosyal taraftaydı. Şaşırmıştım, Yama'da her şey sadece Kral tarafından yönetiliyordu.

Kraliçe Mitsuki'yi sevmiştim ve o da aynı şekilde beni hemen benimsemişti. Bu bir nevi hoşuma gidiyordu. Kral Masaru da kibardı ve ikisiyle de tanışmak benim için büyük bir onurdu.

Burada kaldıkları günler boyunca ikisiyle de çok iyi anlaşmıştım. Ancak süreç benim için stresliydi. Nişan işleri halledilmişti ve tarih -bir ay sonra nişanlanmış olacaktım- ve tören için gerekli şeyler planlanmıştı. Ve bunları görmek içimde sanki ecelime yaklaşıyormuşum gibi bir his yaratıyordu.

Misafirlerimizin Yama'daki son gününde, Katsuki benimle tekrar konuşmuştu. Bir öğlen vakti bahçedeki seramda kitap okuyordum ve usulca yanıma yaklaşmıştı.

"Hey." Sesi monotondu. Kafamı kaldırıp ona baktım. O olduğunu görünce hızla ayağa kalktım.

"Bir sorun mu var Prens Bakugou?"

Bana bakmadan cebinden kırmızı kadife bir kutu çıkardı ve bana uzattı. Şaşkınlıkla aldım kutuyu ve açtım.

Siyah bir yakaydı. Deri belli ki kaliteliydi ve kenarları turuncuyla işlenmişti. Hayretle elime aldım. İşçiliği çok güzeldi ve dikkatli baktığımda klipsin olduğu yerde Bakugou'nun küçük bir imzasını gördüm. O yapmıştı bunu.

"Bu nedir?"

"Kör müsün yaka işte?! Bu bir nişan hediyesi. Onu takman lazım, insanlar sana kur yaptığımı anlayabilsin diye. Bu bir gelenek."

Şaşkınlıkla ona baktım. "Pekala." Dudaklarım zar zor açılmıştı. Kadife kutuyu ona uzattım ve klipsi açmaya çalıştım.

Bir dakikalık çabamın sonucu fos çıkmıştı. Bakugou hızla yakayı elimden çekti. "Arkanı dön."

Dediği yaptım. Yakayı boynumun etrafına doladı. Parmaklarının ensem ve boynumdaki ufak dokunuşları beni eritiyordu ve omegam mırıldanmak istiyordu. Olmaması gereken bir ses çıkarmamak adına ağzımı sıkı kapattım.

𔓘 . i dream of you everynight,hopefully i won't wake up this time; bkdkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin