ミ
O gün bayıldığım o taş zeminde tek başıma uyandım. Baygınlığın ardından vücudumu bile oynatamadım. Zemini izledim, aklıma annemin beni saçımı okşayarak uyuttuğu geceler geldi, Shoto ile sarılarak uyuduğumuz geceler, yataktan önce beraber banyo yapardık, hangimizin yatağı daha rahat diye kavga ederdik, veya hangimiz daha yükseğe zıplıyor diye...
Fakat artık, bunların hiçbir manası yoktu. Hatırlayıp kendimi üzmek faydasızdı. Artık istesem de hiçbirini geri getiremezdim çünkü.
Gözlerim doldu, resmen birine sırf çocuk doğurmak, kendi,sevgilisi yapamadığı için ülkesini yönetmek için alıkonulmuştum. Ve tüm bunların tek karşılığı en doğal hakkım olan yaşamaktı.
Kıskanıyordum, bu bir gerçekti. Katsuki'ye aşık değildim, ama omegam halihazırda sahiplendiği alfasını başka biriyle görmekten kıvranıyordu. Ayrıca kendim de gururuma yediremiyordum.
Ancak bir diğer gerçek de Katsuki'nin de söylediği gibi, benim için artık yapacak bir şey olmadığıydı.
Bütün bunları tekrar düşünmek istemiyordum, başım ağrıyordu zaten ve önümde hazırlanmam gereken bir nişan vardı.
Ağrıyan eklemlerime rağmen ayağa kalktım ve vücudumu gerdim. İçinde bulunduğum odayı taramak için etrafta gezindi gözlerim. Duvar kenarında büyük bir yatak vardı ve etrafımı muhtemelen yuvalamak için konulmuş bir sürü pofuduk battaniye ve yastıkla çevriliydi. Yatağın yanında ise büyükçe bir dresuar vardı. Aynadaki görüntümün ne kadar çirkin olduğunu olduğum yerden görebiliyordum. Görüntüme yaklaştım yavaş adımlarla. Gözlerimin kızardığını farkettim, ayrıca anlımda da bir kızarıklık vardı, muhtemelen üzerine yattığım içindir.
Görüntüme arkamı dönüp büyük pencereye baktım. Manzara inanılmazdı. Çok yüksek değildi ama zeminde de değildi. Büyük ve yeşil saray bahçesine bakıyordu. O bahçede bitkiler yetiştirmek için sabırsızlanıyordum. Büyük sarayın arkasında ise Gōkō uzanıyordu. Şehir ne çok yakındı ne de çok uzak. İçeriyi görmek için sabırsızlanıyordum. İnsanları ve kültürü tanımak beni heyecanlandırıyordu.
Kapıdaki tıklatılma ile irkildim. Sesimin çatlamasına engel olmak için öksürdüm önce. "Gel!"
Kapı hızla aralandı ve içeri pembe saşlı bir kız girdi, daha önceki yemekte Bakugou ile Yama'ya gelen kızdı. Mina-san. Yüzünde kocaman bir gülümseme vardı ve nedense bu beni rahatlatıyordu. Kollarını kaldırarak hızla yanıma geldi.
"Heeey!" Kollarını boynuma sararken ani temasla kızardım.
"Merhaba."
"Favori prensim nasılmış? Aman tanrım Izuku-kun! Çok yakışıklısın, Bakugou kesinlikle kuşu gözünden vurdu!"Mina omuzlarımdan tutup geri çekilirken cıvıldadı.
"Mina onu rahat bırak!" Odaya girdiğini fark etmediğim sarışın bir çocuk sinirle söylendi ama onun da dibime girdiğini ve beni incelemeye çalıştığını farkedebiliyordum. Bu da Yama'ya gelenlerdendi ama hiç tanışmamıştık.
"Vay canına! Gerçekten yakışıklısın dostum! Ben Kaminari Denki!"
"Memnun oldum Denki-kun. Bana Izuku diyebilirsin."
"Aman boşverin tanışmayı! Izuku, Seni nişan için hazırlamaya geldik!" Mina her zamanki neşesiyle ekledi.
"Gerçekten de, bütün halk çok heyecanlı! Tek vâris sonunda kendine layık bir eş buldu! Herkes seni görmek için sabırsızlanıyor!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𔓘 . i dream of you everynight,hopefully i won't wake up this time; bkdk
Fanfiction[[ さよならから一番遠い場所で待ち合わせよう ]] Yama krallığının varisi Midoriya İzuku'nun bir alfa olması gerekiyor, veya en kötü ihtimalle beta. Hayır, elbette ki bunlar onun için fazla kusursuz olurdu. İzuku'nun bir omega olduğu ortaya çıktı, ve bu onun için sondu. A...