BELKİ 🔑 Bölüm 7

1K 152 142
                                    

Selam benim canım okurlarım..

Keyifler nasıl bakalım?

Yazarınız il dışı seminerlerinden bitkin düşmüş durumda ve şu anda da Trabzon yolunda.

Hal böyle olunca merak etmeden duramadım. Benim canım okurlarım hangi illerden hayat veriyor hikayeme merak ettim. Bildiğiniz gibi benim memleket Tekirdağ. Sizin memleket neresi canlarım?? (Boş geçmek yok, soruma cevap isterim☺️)

Keyifle okuyun...

Zamanın birinde, Arif televizyonda yine bir maç izlerken ben de balkona oturmuş bir kitap açmıştım kahvemi yudumlarken.

"Sana Gül Bahçesi Vadetmedim"

Kitabı hem soluksuz okuyup hem de ana karakterin kendiyle konuşmalarından usandığımı hatırlıyorum. O vakitler aşkımız çoktan bitmiş, biz Arif ile belki de evliliğin kaçınılmaz sonu olan sıradanlığa bürünmüştük. İşe git, eve gel, yemek ye, Arif televizyon izlerken evi topla ve ardından bir kitap aç. Sonra yine işe git..

Ve işte böyle bir rutine boğulduğumuz o akşamların birinde kütüphanemden seçmiştim o kitabı. Nedense adı hayatımı yansıtıyor gibi gelmişti. Oysa evlenmeden önce Arif bana gül bahçeleri, sonsuz aşk ve bir ömür birliktelik vadetmişti. Üstelik bu vaatlerin içinde karşı komşumla fingirdemesi de bulunmuyordu ama işte elim okunmak için sırasını bekleyen kitaba uzanıvermişti bir bağ kurarak. Okurken sıkıldığımı ama bir yandan da elimden bırakamadığımı hatırlıyorum. Ana karakterin iç sesi bir süre sonra içimi baymış ama ben sonunu daha çok merak ettiğimden inatla okumuştum kitabı. Şimdi düşününce hak veriyordum o karakterin kendisiyle olan kavgasına. İnsan içinde farklı şekil ve derinliklerde yaralar barındırınca, üstelik o yaraların hesabını soramayınca daha çok konuşuyordu kendisiyle. Bunun sebebi akıl sağlığını korkmak mıdır, bilinmez ama defalarca kez sözlerimle saldırmıştım aklımdaki Arif'e. Yüzsüzlüğünü, ahlaksızlığını tekrar tekrar yüzüne vurmuş, başım dimdik boşanmıştım ondan. Anne ve babam, beni evlatlıktan reddetmek yerine yanımda olduğumu hissettirmek için iki yanımda yer almışlar, iş arkadaşlarım ve dost sandıklarım kendimi kaybettiğim bir bara değil, sahilde denizden gelen meltemin saçlarımı uçurduğu bir kafeye götürmüşlerdi beni. Sonra ben asla ama asla hatırlamadığım bir adamla sevişmemiştim. Kırgınlıklar, pişmanlıklar ve keşkeler çok olduğunda insanın düşüncelerinin sesi kısılmıyor, belki de bir kaçış şekli olarak türlü olasılıklar insanın beynini kemiriyordu. Kitaptaki kızın sonunda huzuru bulmasını dilediğimi hatırlıyorum. Sanki o huzur bulursa ben de nihayet evliliğimde aradığım o huzuru, Arif'e elimi uzatırken hayal ettiğim o geleceği elde edecektim. Fakat kız huzuru bulamamıştı ve ben de bilindiği üzere ne huzur bulmuştum ne de hayal ettiğim bir gelecek. Yolun sonunda salaklıklarım, pişmanlıklarım ve ben kalmıştık baş başa. Evliliğim boyunca da keşkeler bolca yer almıştı hayatımda.

Ve şimdi kesin bir dille söyleyebilirim ki şöyle olsaydılar ile neden böyle oldular kıyasıya savaşıyordu ruhumun derinliklerinde. Bu öyle büyük bir savaştı ki benliğimde, ne zamanın ne de mekanın farkındaydım. Boş bir kabuk gibi ortalıkta gezinirken birinin üstüne çıktığımın bile bilincinde değildim.

"Pardon!" dedim göğsüne resmen gömüldüğün adama ama başımı kaldırdığımda bir yabancı değil de Oğuz'un gülen yüzüyle karşılaştım.

"Dalgınsın çok." dedi kollarımı iki yanından tutmaya devam ederken.

Boğazımı temizleyerek bedeninden de kollarımı kavrayan ellerinden de uzaklaştım.

BELKİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin