4-dondurma

1.9K 212 264
                                    

Önümdeki sorunu halleder halletmez öğle yemeği için yemekhaneye girmiştik yine her gün olan menü dışında bir şey yoktu. Bıktım.

Tabağı bitirmeden kalktım ve Hyunjin'in ensesine vurup kalkmasını işaret ettim. Kantine gidip oralet içmezsem kendime gelemem.

Hyunjin arkamdan koşar adımlarla gelirken kantinde oturan çocuğu görmemle duraksadım. Sertçe yutkundum ve hiçbir şey yokmuş gibi Yürümeye devam ettim. ellerimi mavi saçlarımın arasına daldırıp gözlerime doğru taradım. Amacım fark ettirmeden ona bakmaktı.

Adamdan bir ORALET isteyip Hyunjin'in midesini dolduracak birkaç şey aldım ve tuvaletteki çocuğun arkasındaki masaya oturdum.

Gözüm hyunjin'i arıyordu. Az önce buradaydı bu salak, nereye gitti acaba?

Etrafa bakarken arkmizdaki masanın önünde durduğunu fark ettim. Ne konuşuyor bu salak!?

Tuvaletteki çocuğun masasına döndüğümde sarışın çillinin onunla konuştuğunu gördüm.

Hyunjin de onlarla birlikte bir şeylere gülüyordu. Herşeyi merak eden bir yapım olmasa iyiydi. Ama ben çok meraklı biriyimdir. Hyunjin'in arkasında durup kolumu omuzuna attım.

"Neden buradasın? Sana yemek aldım." Hyunjin söylediğim şeye gülerek yanağıma iğrenç, ıslak bir öpücük bıraktı. Ben iğrenerek yanağımı silerken hyunjin koluma girip önümüzdeki iki çocuğu gösterdi.

"Hanji~ bak bu Felix benim gelecekteki evimin direği, çocuklarımızın babası, yatağımı- ohom neyse işte kocam Felix bu da arkadaşı Lee minho... Çaktırma ben de yeni tanıştım."

Hyunjin konuşurken bakışlarımı minho denen çocuktan ayırmamıştım, o da bana bakıyordu ancak rahatsız olmuş gibiydi ben de sarışın çilliye bakarak elimi uzattım. "Memnun oldum, jisung ben."

Felix kocaman gülümseyerek elimi sıktı. Çok mu resmi bu. Elimi çekip minho'ya uzattım. Dudaklarımı birbirine bastırarak gülümsedim.

"Memnun oldum... Lee minho." Yutkunduğunu görebiliyordum. Bu daha çok gülmeme sebep olurken sınıfta gördüğüm rüya aklıma geldi ve hemen elimi çektim. "Ben de." Dedi sadece kısık bir sesle.

"O halde hyunjin... Hadi masamıza gidelim."

"Ama ben kocamla oturmak istiyorum."

"Hyunjin."

"Felix beni bırakma!" Yine drama Queen anları tuttu çocuğun.

Felix "isterseniz burda oturabilirsiniz."

Ben ikiliye bakarken minho Felix'e dönüp hayır anlamında başını salladı. Ben de durur muyum? Hayır.

"Peki o halde hyunjincim sana aldığım şeyleri ve ORALET'imi getirir misin?

Hyunjin yine salakça gülümseyerek arka masaya gitti ve üzerinde ne var ne yok aldı. Evet. Elalemin çöpünü bile süpürdü. Aferin Hyunjin, böyle devam annecim...

Oturmadan önce ikiliye dönüp "birşeyler yemek ister misiniz?" Diye sordum.

"Hayır. Gerek yok, teşekkürler." Deseler de bu fakirleri sevindirmek Sevap.

Kantine gidip hepimize birer dondurma aldım ve masaya tekrar ilerledim. Sandalyeyi çekip oturdum ve fakirlere dondurmaları dağıttım. Ben olmasam kim iyilik yapacak bunlara.

Herkes teşekkür edip dondurmaları açarken hyunjin dondurma, meyve suyu, kraker ve sandviç'i aynanda ağzına sokmaya çalışıyordu. İşin garip tarafı Felix yardım ediyordu.

Bu sefer gerçek kocasını buldu sanırım. En son ki kaslı çocuktan dayak yiyince korkmadım değil.

Gözlerimi masadaki hyunjin ve Felix'ten ayrılıp minho'ya odaklandım.

Dondurmayı yalarken rüyam aklıma dolanıyordu ve düşüncelerim karma karışık oluyordu. Cidden bu güne kadar olmayan libidom neden şu iki gündür peşimde?

Minho'dan kaynaklı olamaz eminim. Bu yüzden kendime bunu yanlızlık olarak inandırmam lazım.

Gözlerim hala onda gezinirken birden sarsıldım.

"Jisung beni dinleeee!!!" Hyunjin kolumdan tutmuş beni sallarken ensesine vurdum ve düzelttim onu.

"Ne oldu?"

"Felix okul çıkışı oyun atalım diyor... Gideriz değil mi????"

Başımı olumsuz anlamda salladım. "Bugün işlerim var sen git."

Bir an duraksadı ve korkuyla kulağıma eğildi.

"Ya böbreğimi alırsa ve ben buzda uyanırsam?"

Gözlerimi devirdim, bu kadar salak biri arkadaşım olamaz değil mi?

"Hani kocandı, çocuklarının babasıydı."

"A evet hala öyle o zaman biz Felix'le birlikte gidelim" hyunjin felixe aşık aşık bakarken minho'nun gözlerinin bende olduğunu fark ettim.

"Ee minho... Nasıl gidiyor."

"Şey. İyi, iyi gidiyor."

Sırıtarak sandalyemi onunkine yakınlaştırdım.

"Görüşmeyeli nasılsın" çarpık gülümsemem yüzümden düşmezken ben ona daha çok yakınlaşıyordum.

"Sapık mısın? Korkuyorum."

Bak bunu beklemiyordum. Harbi sapık gibiyim amına koyayım.

"Sapık değilim ama senin sapığın olmak beni mutlu eder."

Gergince ellerini omuzuma attı. Teması biden tüylerimi diken diken ederken gözlerini bana çevirip "benden uzak Allah'a yakın ol." Dedi.





" Dedi

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
>>Semesung-oralet<<MİNSUNGHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin