Minik Hatalar

385 18 36
                                    

"Bugün okulda ne yaptınız bakalım?" bayan Afton tatlılıkla gülümsedi, uzayan kül kırmızısı kakülleri alnından kulaklarına değiyordu. Zorla gülümsüyor gibiydi.

"MARY YİNE BANA SATAŞYOR ANNE!" Küçük kız burnunu kırıştırarak isyan etti, "Yine yapmadığım şeyler sıralayıp duruyor..."

"Ne demiştim sana kızım? Öyle bir şey olursa sakince kendini açıklayacaksın, sonra gerekirse öğretmene söyleyeceksin." Bayan Afton çatalını akşam yemekleri olan kızarmış tavuğa batırdı. (Anne afton cringelikten ölebilir mi)

"Ben de sana o Mary'i dövmem gerektiğini söylemiştim." Diğerlerine göre daha büyük görünen, çikolata rengi saçları darmadağınık çocuk umursamazca bir parça eti ağzına atarken konuştu. "O çocuk aptaldan başka bir şey değil. Söz dinlemez." Annesinin uyarıcı bakışlarına rağmen gözkapaklarını yarılayıp annesine baktı, "Bırak da döveyim işte. Abisi yok muydu hem onun? En azından on-"

"Michael, yeter." Sabahtan beri tek kelime etmeyen babaları ağzını açtığında karısı önce şaşkınlıkla, sonra hüzünle ona baktı. Ona birşeyler oluyordu. Biliyordu. Her gün ailesinden bir parça daha kopuyordu.

Michael'ın çatalı babasının otoriter sesiyle havada donup kalmıştı. Annesine baktı, o da babasına bakıyordu. Birkaç dakika sessizce yemeklerini yediler. Babaları kalktı, yine pek birşey yememiş ve kaçar gibi uzaklaşmıştı.

Nereye gidiyordu acaba?..

Tüm aile aynı anda bunu düşündü. Ve aynı şeyi düşünürken durgun hareketlerle masayı toparlamaya başladılar.

"Babam neden böyle anne?"

Tabağı nazikçe masaya koyan sarı saçlı kıza baktı annesi. Onun boyuna gelmek için dizlerini kırdı, ellerini sarı saçları arasında gezdirdi. Çok güzel kokuyordu.

"Sadece biraz yoruldu bebeğim... Biliyorsun, hayvancıkların olduğu koooocaman bir pizzacıyı yönetmek hiç de kolay değil! Ayrıca bir sirk de inşa etmeye başlamışken! Hem yarın AÇILIŞINA GİDECEĞİZ!!" bunu söylerken kıkırdayarak kollarını açmıştı. Küçük kız da gülerek annesinin güvenli kollarının arasına girdi.  Anneleri gülerek, "hadi gelin buraya! Michael! Evan!"

Evan da annesinin kucağına girdi, ama Michael sadece uzaktan izliyordu. Kardeşini böyle görmek -ne kadar bu duygudan biraz tiksinse de- onu burkuyordu. Kendi çocuğunu böyle üzen bir baba...

Hah. Sanki kendisini çok seven bir babaydı.

Sanki o da sevilecek bir çocuktu.

--
//Bu bölüm ölsün. Çok garip.//

Zıt kutuplar birbirini çeker.

Henry Emily ve Willam Afton. Biri saf duyguların meydana getirdiği bir kalbi taşıyordu, diğeri karanlık arzuların. William her zaman kötü olmadı, Henry de her zaman iyi değildi. Biri arzularının bedelini bedeniyle ödedi, diğeri ailesiyle. Tamamen iki zıt kutuptular, ama birbirlerini çekmiyorlardı. Bu farklılıklar onları geri dönülemez yollara sokacaktı. Minik bir hata o yoldaki çürümüş tahtaları kıracak, önlerini açıverecekti. Daha ne olduğunu anlamadan upuzun, acı dolu bir yola sürükleneceklerdi. Çıkışı olmayan bir yol. Ödülsüz bir bulmaca. Tuzağa düştüklerinin farkına bile varamayacaklardı.

Minicik bir hata.
--

Metal parçaların duvara çarpıp parçalara ayrılmasına oda bugün belki 10. kez şahit oluyordu. Adam soluğunu kontrol almaya çalışıyor, gözleri sımsıkı kapalı tezgahın önünde duruyordu. Tısladı, "neden aptal bir sonuç için saatlerce uğraşmam gerekiyor ki?.." solukları düzene giriyordu. "Tamam... Sadece... Sadece daha fazla çalışmam gerekiyor..."

Parti Bitti | FNaF Hikayesi...Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin