Bir Canavardan Fazlası

47 6 9
                                    

Henry gözlerini araladı. Vücudu uyuşmuştu. Ne zamandır uyuyordu?

"Günaydın paşam."

Henry saçlarını karıştırdı. "N.. ne ara uyudum ben?.."

Michael gülerek elindeki tepsiyi sehpaya bıraktı, "Uzun zamandır yemek yemediğine emin olduğumdan... Bir şeyler hazırladım."

Henry tepsideki kaşarlı tosta ve bir bardak dolusu portakal suyuna baktığında aç olduğunu yeni fark etmişti. "Misafirim bana yemek yapıyor... Teşekkür ederim, ama seni böyle bir duruma-"

"Misafirin değilim. Sana yardım edeceğim." Dedi Michael otururken. Henry onun hala maskesini çıkarmamış olduğunu farketti.

"O çocukların hayatları babam yüzünden söndü. Bunu kanıtlayamamış olmamız, işi bırakmamız anlamına gelmiyor. Başkaları adaleti veremiyorsa... Gerekirse kendi ellerimle veririm."

"Aceleci davranırsan adaleti sağlayacağını sanmıyorum." Tostundan bir ısırık aldı. (Buraları annemin tost yapmasını beklerken aç aç yazıyorum .d)

"Her şeyi aldı." Michael maskenin altında hırsla parlayan gözleriyle ona baktı. "Kardeşlerim. Annem. Tüm ailem. Bedenim. Ve hayatım. Her şeyimi... Şimdi yapayalnızım..."

"..."

"Yalnız kalmayı hak ediyor."

Henry cümlelerini kafasında toparlamaya çalıştı. "Biliyorum. Çok ağır. Belki ben seninki kadar fazla sey kaybetmedim ama, inan bana, William'a hiç kimseye olmadığım kadar öfkeliyim. Kızımı aldı elimden. Hayata tek bağlanma sebebim oydu. Tek o vardı ailemden kalan. Şimdi ben de yalnızım... Senin gibi. Bu yüzden birbirimize sahip çıkmamız gerek. Biz de tutunamazsak William'a karşı koyacak kimse kalmayacak."

Birkaç dakika sessizlik oldu.

"Her neyse... Şimdi buradayız. Babam haftalardır ortalarda yok ve... Birkaç ay bile geçmiş olabilir... Bir evden diğerine taşınmaya başladığımdan beri günleri saymıyorum. Ve telefonda bana o animatroniklerin hareket ettiğini söyledin. Ölü çocuklar ve birkaç şey hakkında..." Açıklama bekler gibi sustu.

"Ah, evet... O konular biraz karışık. Önce bana derine ne olduğunun hikayesini anlatmalısın. Kafamdaki şeylerle hikayeni birleştirmem gerek."

"..."

"Yani, anlatmak istersen tabi."

"Hayır, sorun değil. Cümleleri toparlamaya çalışıyorum." Parmaklarını çıtlattı. Maskesini tutup yavaşça indirdi. Henry bu görüntüye kendini hazır hissetmişti ama hiç hazır olmadığını anladı. Michael'ın yüzü derisi gibi mordu, gözaltlarındaki deri dökülmüştü. En kötüsü ağzıydı, kenarları tamamen dökülüp büyük boşluklar bırakmıştı. Zayıflamış olduğu belliydi.

"Bana verdiği en küçük hasar bu."

"Nasıl oldu bu?.."

Michael gözlerini yerdeki kağıtlarda gezdirdi. "Babamın senden ayrı açtığı pizzacı. Sirk Bebeği'nin Pizza Dükkanı. Orası bana her zaman korkutucu görünürdü... Her neyse, o animatronikleri incelemek için mekanlarınızda çalıştım... Sahte isimlerle. Oradakiler diğerlerinden de akıllılardı. Beni tuzağa düşürdüler... Babamın kalıntı toplayıp kendine enjekte için inşa ettiği bir alet varmış, 'kepçe'. Animatronikler kendilerini kepçeyle parçalayıp tek bedende birleşmişler... Ve beni kepçe odasına çekip karnımı o şeyle deştiler. Birleşip dönüştükleri şey... İçime sürünmüş. Yeraltından kaçmak istiyorlardı, çok masum bir dilekti, ama bedenime mal oldu. Hah, şu anda içimde değil korkma. Lağımda bir yerlerde. Kustum. Ve... Artık içimde kalıntı var. Kim bilir hangi masum çocuğun hayatıydı. Yani, ölümsüzüm galiba. Her neyse, içimdeki kalıntıyı bir şekilde çıkarıp araştırabiliriz, yok etmenin yolunu bulursak babamı da yok ederiz! Ve diğer herkesi! Her şey sona erer... Ve herkes huzura kavuşur."

Parti Bitti | FNaF Hikayesi...Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin