Gecenin geç saatlerinde William Afton, arabanın kapısını çarparak kapının önünde durdu, rengi solmaya başlamış tabelaya baktı.
"Bu s** yerine tekrar dönmek zorundayım..." Az önce yan koltuktan aldığı baltayı omzuna aldı ve kapıya doğru yürümeye başladı. Girişi saran sarı polis şeritlerini tek bir hamleyle ikiye ayırarak tüm trajedilerin başladığı yere adımını attı.
Öldürdüğü 5 çocuğun cesedi... Hala buradaydı değil mi? Yani, polis hiçbir şey bulamadıysa hala burada çürüyormekte olmalıydılar. O aptal kostümler kim bilir nerelerde terk edilmiş haldeydiler.
Pek zor olmamıştı. Hala sahnenin önünde, gösteriye her an başlayacaklarmış gibi duruyorlardı. Restoranın kapandığı gündeki pozisyonlarında... Tek fark artık deli gibi nostalji hissettirmeleriydi. Karşı konulmaz, iğrenç bir duygu. Burası çocuğunun öldüğü restoran olsaydı adımını bile atmazdı.
"Evet, bakalım burada nelerimiz varmış..." Olanları az çok tahmin ediyordu, ölümsüzlük gerçekse cansız şeylerin canlanması da gayet gerçek olabilirdi. Bu nasıl oluyordu tam olarak anlayamamıştı ama önemli olan bu değildi. Önemli olan bu hatanın düzeltilmesiydi. Parçalandıklarında bu hata düzeltilmiş olacaktı. Tekrar hareket edemeyeceklerdi.
Robotları manipüle etmek ve güvenli odada parçalamak pek uzun sürmemişti. Hiçbir duygu hissetmiyordu, sadece sıkıcı bir ofis işini hallediyormuş gibiydi.
İşini bitirdiğinde eski günleri hatırlamak istemese de restoranda istemsizce gezdiğini fark etti. Tüm olanlar beyninde canlanıyordu; çocukların pizzayı ağızlarına yüzlerine bulaştırması, minik parmaklarıyla yaptıkları resimler, Henry'nin resimleri duvara asması... O adamın ismi neden aklına gelmişti ki?.. İğrendi.
Mekanda eksik olan tek şey çocukların bağırışları ve yağlı pizza kokusunun oluşturduğu kaostu. William gülümsedi. O kaos ortamı güzeldi. Zihni aptal ölümsüzlük düşüncelerinden uzakken yaşadıkları o anlar güzeldi. Geri getirebilseydi keşke. Henry...
Bu adamın ismi neden beyninde yankılanıyordu?..
Başka bir odaya girdi, bu oda sadece rutubetten dökülmüş duvarları ve o duvarların birine yaslanmış springbonnie kostümünü taşıyordu. Çocukları çeşitli şeylerle kandırarak bu odaya çektiği o kostüm. Springbonnie'ye doğru bir adım attı, yanına diz çöktü. Pantolonunun kumaşı yerdeki su birikintisinden ıslanmıştı. Bomboş, duygusuz. Bu kostüm...
Duyduğu sesle arkasına döndü. Az önce anılarla aklından geçen 5 çocuk... Şimdi karşısındaydı. Bedenleri yoktu. Bedenlerine tekrar kavuşmak isteyen 5 ruh. Masum beş can. Öldürme hırsı yüzünden mahvolan hayatlar.
Bu gece Afton hepsinin hesabını verecekti. Bu gece intikam alınacaktı. Bu gece onlara yaşatılan şeyin aynısı katillerine yaşatılacaktı.
Bu gece Afton ölecekti.
William korkuyla geriye tökezledi. Kapıdan kaçamazdı, çünkü orayı kapatmışlardı. Üstüne gelen ruhtan kaçmaya çalıştı. İşe yaramıyordu. Bu nasıl mümkün olabilirdi?.. ruhları huzura kavuşamıyor muydu? Bir dakika. Metalik bedenleri parçalamıştı. İçlerinde çocukları ruhu olduğu için mi hareket edebiliyorlardı?..
Sonunda odada olan tek şeyi kullanmaya karar verdi. Hızla kostüme ilerleyip üstüne geçirdi. Bunu yaparken pek bir şey düşünmüyordu çünkü yapabileceği başka bir şey yoktu. Baltasını neden dışarıda bırakmıştı ki? Belki de kostüm sayesinde onu kendilerinden biri sanıp rahat bırakırlardı, ki bu ihtimalin ne kadar düşük olduğunu tahmin edebiliyordu. Kim bilir, belki de ondan korkarlardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Parti Bitti | FNaF Hikayesi...
Mystery / Thriller"Galiba doğu. Bu karanlık yerde... Korku hikayelerinin saklandığı yerde, hala canlı birileri var. Ne kadar canlı denilebilirse. Siz, bu uzun ve karanlık duvarları aşamadan, tozlar ve anılar içinde yaşıyorsunuz. Küçük bir umutla, belki birileri gelir...