"Kyungsoo bebeğim derin derin nefes al!" Kyungsoo acı içinde yerde kıvranırken Kai telaşla odanın içinde koşturuyordu. "Kai! A-annemleri uyandır lanet olsun!" Kyungsoo derin derin nefes alıp verirken,Kai hızla odadan çıktı ve anne babasını çağırmaya gitti. "K-kyungsoo! O doğuruyor." Bay ve Bayan Jeon sabahlıklarını üzerlerine geçirdikten sonra hızla odaya gittiler. "Tanrım,Kyungsoo iyi misin bi'tanem?" Kyungsoo acı içinde bir çığlık daha atarken söylendi. "C-canım acıyoooor!" Kai gözyaşlarına hakim olamadan Kyungsoo'nun elini tuttu. "Yapm-mamı i-istediğin birşey v-var mı?" Kyungsoo acısından dolayı biraz da sinirle Kai'yi tırmaladı. "Lanet olsun! Ağlama tamam mı?! Burada kıçı patlayacak olan benim. Hastaneye götür beni~!"
Bay Jeon Kyungsoo'nun feryadından sonra hemen dışarı çıkmış ve arabayı çalıştırmıştı. Motoru çalışır halde bırakıp tekrar yukarı çıktığında Kai,Kyungsoo'yu tutmuş merdivenlerden indirmeye çalışıyordu. Bayan Jeon elinde tuttuğu küçük çantayla koşturarak aşağı indiğinde diğerleri çoktan arabaya binmişlerdi. Arabada sadece Kyungsoo'nun çığlıkları yankılanıyordu. Kai kolundaki yüzlerce tırnak izine baktığında acıyla tısladı. Kyungsoo bu sefer gerçekten canını acıtmıştı ama söyleyebileceği tek bir söz yoktu. Sevgilisi şuanda onun kediciklerini doğururken bu kadar acı çekiyorsa Kai kendi acısını hiçe saymalıydı.
Yarım saatlik yolu on beş dakika da gelen Jeon ailesi,Kyungsoo'yu yavaşça indirdiler ve Kai doktorları çağırmak için hastaneye doğru koştu. Doktorlar,hemşireler ve hastanedeki tüm personeller şaşkındı. İlk defa kedi-çocuk doğumu gerçekleştireceklerdi. Daha önce kedi-çocukları tedavi etmişlerdi fakat onların hamile kalıp doğum yapabildiklerini bilmiyorlardı. Kai yaklaşık on dakika sonra geri döndüğünde,kendisine öldürecek gibi bakan bir Kyungsoo ile karşılaşmayı beklemiyordu. "Nerdesin sen lanet olası kara kedi?!" Kai koluna gelen bir tırmıktan daha kaçmayı başaramamıştı. Küçük kesikten kan sızarken,Kyungsoo tekrar bağırdı. "Cevap verseneeee!" Kyungsoo acıyla başını geriye attığında,kalçalarını kaldırdı. "B-belim~" Kai telaşla bir adım attığında doktorlar Kyungsoo'yu götürmek için gelmişlerdi. Hastane koridoru boyunca Kyungsoo'nun küfürleri ve bağırmalarıyla geçerken,Kai kendisiyle gurur duyacağı sözü en sonunda duymuştu. "O lanet 'koca penisi' içime sokmuş olmasaydın,tüm bunlar olmayacaktı kara kedi! Bundan sonra bana yaklaşayım deme! Parçalar-agghhh~!" Kai elini ağzına kapatmış kahkaha atmamak için zor dururken Kyungsoo'nun tekmesine maruz kaldı. "Bir de gülüyor! Yüzsüz kara kedi! Sizde çabuk olsanıza be,kedicik sıçıcam burdaaah!" Kyungsoo'yu hızla doğumhaneye soktuklarında,Kai derin bir nefes aldı. Sevgilisi için endişeleniyordu,ölecek gibi hissediyordu fakat bir yandan da baba olacağı için çok mutluydu. Kyungsoo ona dünyanın en güzel şeyini bahşetmişti. Kediciklerini.
Kyungsoo'yu doğuma almalarının üzerinden neredeyse bir saat geçmişti ama hala kimseden ses çıkmıyordu. Kai bir köşede kuyruğunu bacaklarının arasına almış otururken Bay ve Bayan Jeon köşede oturmuş bekliyorlardı. Beklemekten başka yapacakları birşey yoktu ama fazla uzun sürmemiş miydi? Kai bir an önünde beliren ayakları görünce başını kaldırdı. Luhan elinde tuttuğu iki bardak kahve ile yanına gelmişti. "Hyung? Sen ne yapıyorsun burada?" Luhan iç çekti. "Sehun." Kai merakla sordu. "Kötü birşey olmadı değil mi?" Luhan derin bir nefes aldı. "Bana mı Sehun'a mı? Şu kolumun boynumun halini görüyor musun? Öleceğim sandım." Kai kıkırdadı. "Hyunguna gülüyor musun birde?" Luhan sinirlenmiş gibi yaparak küçük bir yumruk attı Kai'nin omzuna. "Aynı şeyleri bende az önce yaşadım hyung. Eminim Kyungsoo çıkınca beni öldürecektir." Luhan rahatsız edici bir gülümseme sundu. "Onlara dokunmamıza izin dahi vermeyecekler."