PİŞMANLIK

70 3 0
                                    


ARAS KAAN FAYSAL

Karşımda oturup bana alev saçan gözlerle bakan Alya Arjin. Kendisinden zorla nefret ettirmenin derdinde. Kolyemi vermeme konusunda kesin kararlı. Peki neden? Anne ve babasını öldürceğimi bile bile neden? Fotoğrafı veripte kolyeyi neden vermiyor?

"Aras onlara zarar görürse sen bile şaşırırsın neler olacağına." Sinirle konuşuyordu. Öldürmeyeceğimi yada blöf yaptığımı filanmı zannediyordu.

"Şaşırt beni Alya." Dedim tehditkâr ve meraklı bir tınıyla. Alya hayatımda tanıdığım en tuhaf kadın. Annesini ve babasını seviyormu sevmiyormu belli değil. Zeki lakin göstermeyi sevmiyor. İçindeki çocuk ise çıkmak için fırsat kovalasada Alya nadiren hatta yanlışıkla izin veriyor. Uykuyu ve portakal suyunu çok seviyor. Her gün ona sıktığım portakal suyunu severek bitirdi. Neden ona hergün portakal suyu sıktığımı bilmiyorum ama seviyor işte.

El lezzeti mükemmel. Bana az önce öğrettiği hünkar beğendiyi ona ellerimle mutlaka yapıcam. Bunu tuhaf bir şekilde bende istiyorum. Ona ellerimle hünkar beğendi yapmak istiyorum. Hünkar beğendi en sevdiğim yemekti ve onu bu kadar güzel yapan bi annem vardı. Lakin Alya'nın yaptığı ve banada öğrettiği bambaşka bir lezzetliydi.

"Ee kolyemi ve fotoğrafı getirmek için telefon lazımsa vereyim Alya." Dedim karşımda hâla sinirle otururken. Histirik bir gülüş attı ve bir elini cebine götürüp telefonumu gösterdi "Bu telefonun mu? Merak etme ben istediğim zaman alabiliyorum." Lanet olsun! Bunu her zaman yapıyordu. Mükemmel bir hırsız olmasının kötü yanlarından biri. Her seferinde cebimden bir şekilde telefonu çalıyordu ve bunu hiç hissettirmiyordu.

Sinirle kaşlarımı çattım. Halbuki o telefon az önce benim elimdeydi ve Mülayim'i aramıştım. Evet şuan Alya'nın anne ve babası geliyordu ve birazdan burda olurlardı. Alya onları baya iyi koruyordu. Zira haftalardır anca elime geçmişlerdi. "Eee ara istediğini hadi. Getirsinler kim getircekse kolyemi ve fotoğrafımı." Dedim hâla kaşlarım çatıkken.

Telefonu bana uzattı "Şifre?" Dedi. Güldüm ve "Bana şifreyi bilmediğinimi söylüyorsun?" Şifrem normal dört haneliydi ve Alya şu zamana kadar çoktan çözerdi. O zekaya sahipti. Telefonu geri eline tam tuttu ve şifreyi açıp bir numara tuşladı. Bir kaç çalmadan sonra telefon açılmış olucakki bana bakarak konuşmaya başladı. "Benim Alya. Dinle beni ve ne dersem harfiyen yap." Yüzümdeki gülümseme büyüdü. Kolyemi ve fotoğrafı alıcağımı biliyordu-

"Benim en sevdiğim yere git oraya ve dökebildiğin kadar benzin dök. Benden bu gece 3e kadar haber almassan yak orayı." Gözlerimin içine baktı ve dişleri gözükecek şekilde gülümsedi. "Külü dahi bulunmasın." Telefonu kapattı ve bir şeyler yapıp önüme doğru fırlattı.

Şoka girmiştim. Ben kolye ve fotoğrafı getirmesini söyliceğini zannederken yakmaktan bahsetmişti. "Sen ne yaptı-" aynı gülümsemeyle lafımı kesti "Daha hiç bir şey yapmadım." Hızla ayağa kalktım. Oturduğum sandalye geriye düşerken iki elimle adacığa sertçe vurdum.

Tekrar tekrar adacığa ellerimi yumruk şekilde vururken en sonunda bağırmıştım. "Her şeyi bu kadar zorlaştırmamalıyın!" O da sinirle ayağa kalktı, "Ne zorlaştırmasından bahsediyorsun? Koluma ekmek bıçağı yedim lan ben!" Oda artık benim gibi bağrıyordu. Sinirden iyice beynim uyuşmuştu. "Kolyemi çalıyordun çünkü!" Sesim evin içinde yankılanıyordu. "Keyfimden çalmadım senin o kolyeni!" İkimizinde içindeki öfke fazlaydı.

"Ne demek keyfimden çalmadım? Zorla yaptırmışlar gibi konuşma!" İşaret parmağımı kaldırıp ona doğru salladım. Derin bir nefes çekti "Hırsızım lan ben! Sen hiç öldürdüğün insanların neden öldüğünü sorguluyormusun?!" Yumruklarımı sinirle tekrar adacığa vurdum. "Aynı şey değil!" Diyip arkamı döndüm bir kaç adımda salona geldim. Arkamdan gelen adım seslerini umursamadım zira çok sinirliydim.

ARJİNHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin