"Eunwoo," dediğimde arabaya doğru ilerleyen adımları durdu ve bana döndü.
"Özür dilerim, seni düşünemedim. Hoon'un önünde Chaeyoung ile atışmak istemedim. Kabul etmek zor olsa da onunda ablası ve..." derin bir nefes alarak devam ettim, "Bu yaşında zaten bir sürü şey gördü. Bizim kötü olduğumuzu yine görmesini istemedim," dedim.
Yüzündeki yorgunlukla bana baktığında içimdeki rahatsızlık hissi büyümüştü.
"Lisa herkesi bu kadar düşünmek zorunda değilsin. O an doğru bir karar verdin ve uyguladın. Benim kötülüğümü asla düşünmeyeceğini biliyorum, seni tanıyorum. Ben Chaeyoung'u hayatımdan sildim. Kalbimden silmek zaman alacak biliyorum ama bu tür durumları idare etmeyi öğrenmeliyim. Sana herhangi bir kızgınlığım yok, durgunluğumun sebebi kalbimin acıyor oluşu. O karşımda mutsuz bir şekilde oturduğunda gülemem, eğlenemem. Zaman alacak biliyorum ama deneyeceğime dair kendime söz verdim. Kendini suçlu hissetme," dediğinde yine de kötü hissediyordum. Bakışlarımın aynı kaldığını fark ettiğinde yanıma geldi ve bana sarıldı.
"Sen benim kız kardeşimsin, sana kızamam. Kızsam bile beş saniye sürer geçer. Eğer sende beni aynı şekilde görüyorsan kendini bu kadar üzme."
Dediği şeyler gözlerimin dolmasını beraberinde getirirken, "Senin gibi birinin hayatımda olması benim en büyük şanslarımdan," dedim ve sarılışına karşılık verdim.
Ayrıldığımızda eliyle saçımı karıştırdı ve bu beni gülümsetti.
"Sen git Jungkook'un yaralarını sar. Onun herkesten çok sana ihtiyacı var. Ben eve uğrayacağım, haberleşiriz yine olur mu?"
"Tamam, dikkatli sür."
Onunla vedalaştıktan sonra Bambam ve Jennie'ninde toparlandığını gördüm. Jennie hızlıca yanıma geldi.
"Biz de geçiyoruz. Bir şeye ihtiyacın olursa ara," diyerek bana sarıldı. Ardından Bambam'in bizi kıskandığını fark ettiğimde sağ kolumu ona doğru uzattım. Hızlıca geldi ve sarıldı.
"Chaeyoung konusunda yapabileceğin en doğru şeyi yaptın güzelim, dersini sonra verirsin."
"Onunla uğraşacak halim yok. Tek odağım Jungkook."
"Sen en iyisini bilirsin," dedi ve saçlarımdan öptü Bambam.
Gittiklerinde beni bekleyen üçlüye doğru ilerledim. Chaeyoung nehri seyrederken, Jungkook ve Hoon sohbet ediyorlardı. Onları böyle görmek içimi ısıtıyordu.
"Hoon, bizde gidelim mi artık?"
Chaeyoung'un sessiz cümlesi içime otursa da belli etmemeye çalıştım.
"Gidelim. Ablamı gördüğüm için çok mutluyum. Teşekkürler Chaeyoung abla."
Chaeyoung'un bunu beklemediği açıktı. İlk defa mı abla kelimesini duyuyordu bilmiyorum ama bu hali içten içe ona üzülmeme sebep oldu.
Hoon bana doğru geldi ve heyecanla, "İstediğim zaman seni Chaeyoung ablanın telefonundan arayabilirmişim. Jungkook abi artık bize gelmediği için onun telefonuyla iletişim kuracağız," dedi.
Gözlerim istemsizce Chaeyoung'a gittiğinde yere baktığını gördüm. İyi biri olmaya mı çalışıyordu?
"Tamam ablacığım, dikkat et tamam mı?"
Uzun bir sarılışın ardından Chaeyoung ile yanımızdan ayrıldıklarında Jungkook'un bana olan durgun bakışlarını gördüm.
"Sen nasıl birisin ya?"
"Nasıl biriymişim?" derken yanına ilerlemiştim. Beni belimden tutup kendine çektiğinde gözlerim dudaklarına kaydı.
"Melek gibi... Bembeyaz..."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
constellation | liskook
أدب الهواة"Kalbimdeki acının bir gün dinecek olması beni korkutuyor. O acı dindiğinde yanımda olacak mısın?" Lalisa Manoban x Jeon Jungkook