6.BÖLÜM: YANLIŞ ANLAŞILMA

130 21 40
                                    

Selamlar yeni bölümle geldim. İyi okumalar...

Yıldıza dokunmayı ve bol bol yorum yapmayı unutmayın.

🎶

Araba açık otoparkın içinde durduğunda hepimiz arabadan çıktık. Dördümüz yan yana kafeye yürümeye başladık.

Nisan ayındaydık ve hava dünün aksine bugün daha soğuktu. Montumun içine biraz daha sindim. Cansın da üşümüş olacak ki montunun önünü kapatmış, beresini de iyice kulaklarına kadar çekmişti. 

Hepimiz tek sıra bir şekilde kafenin içine girdik. Sonda ben olduğum için kapıyı kapatma görevi de bana düşmüştü.

Yani neden bu havada dışarı çıkmıştık anlamıyordum. Çayımızı evde de içebilirdik. Burada bir bardak çaya dünyalar kadar para ödeyecektik.

Bu kafeye sık gelirdik. Tatlı menüsü de vardı. Buranın en çok magnoliasını ve wafflesini severdim.

Kafenin köşesindeki dörtlü masayı gözümüze kestirmiştik ve oraya kurulmuştuk. Cansın ve Buğlem yan yana oturmuşlardı. Ben de Cansın'ın karşısına, Buğra ise benim yanıma aynı zamanda da Buğlem'in karşısına oturmuştu.

"Aynısından mı?" Cansın hepimize tek tek göz gezdirdi. Yine sipariş verme görevi ona düşmüştü. 

Buğlem bu şeylerden çok çekinirdi o yüzden o sipariş verme görevini hiç üstlenmiyordu. Aslında ben de sipariş verebilirdim ama buradaki garsonu Cansın göz hapsine aldığı için onunla iki diyalog dahi kurabilmek için siparişlerimizi Cansın veriyordu. 

Buğlem kafasını onaylar gibi salladı. O yine her zamanki gibi muffin ve latte istemişti anlaşılan.

"Çilekli magnolia ve latte." Ben istediklerimi sıralayınca Cansın kafasıyla beni onayladı.

"Çay ve waffle." Buğra son noktayı koymuştu.

Hepimiz yüzümüzü buruşturmakla kalmıştık. Buğra ise telefonuyla ilgilenmeye  başlamış bizi umursamamıştı bile.

Her geldiğimizde aynısı oluyordu. Çayına tam 4 küp şeker atıyor ve waffle yiyordu. Bir gün şeker komasından hastaneye kaldırılacak diye endişelenmeden edemiyordum. 

"Bakar mısınız?" Cansın bir el işaretiyle garsonu bizim oturduğumuz masaya çağırdı. Yüzüne o her zaman ki çapkın gülümsemesini de takınmıştı. 

"Buyurun?" dedi garson. Masamızın başında dikilmeye başlamıştı. "Ne istemiştiniz?" Garson  bizi az çok tanıdığı için de yüzündeki gülümseme silinmemişti. Siyah kısa saçları ve ela gözleri vardı. Boyu uzun değildi ama kısa da sayılmazdı. İşi gereği, üzerinde kafenin logosu da olduğu beyaz bir tişört vardı.

3 latte, 1 americano, 1 çay; 2 tane çilekli magnolia, 1 muffin, 1 tane de her zamanki waffleden."

Garson, küçük not defterine bizim siparişleri not alırken bir anda Buğra söze atladı: "Çay kuşburnu olsun yalnız."

Biz kıkırdarken garson ise onu başıyla onaylamıştı ama her seferinde Buğra, çayını kuşburnu istese de öyle gelmiyordu. Zaten normal çayla, kuşburnu çayın ne farkı vardı ki? Ben çay konusunda hiçbir zaman Buğra kadar iyi olamayacaktım demek ki.

MÜZİK KUTUSU | Yarı TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin