Zilin çalmasıyla kapıya doğru yürümeye başladım. Delikten baktığımda meymenetsiz Tarık Abi ile ailesi olduğunu gördüm.
"Eyy ac da kapiyi, dikilisın orda"
Gerizekalı abim ile elimi kapı kulpuna attım ve kapıyı açtım. Hoş geldiniz beş gittiniz faslından sonra annemin kaşını gözünü oynatması ile mutfağa geçtim.
"Ay kahve içmezseniz ölüyorsunuz zaten, sanarsın kendi evlerinde zırt pırt kahve içiyorlar. Herkes mi salak olur bu dünya da ya.." kendi kendime söylenirken bana bir ses katıldı.
"Evda her gun kahve içeriz biz Efsun Hanum"
Al işte iti an çomağı hazır. Ne bokuma geliyorsun sen ya?
"Belli belli, kahve içmekten kafa yapmuş size, haçen yoksa niçun geleceğidiniz buraya."
Bir yandan kahveyi karıştırarak fincanları ayarladım.
"Ee ne bakaysın daha, geç da içeri."
Aaa ne arlanmaz utanmaz biri bu. Gitmesiyle birlikte kahveleri fincanlara doldurdum ve normal bir şekilde tepsiye koydum.
"Tarığın kahvesine koymayacak musun bir şey."
Ah ulan Abi sen dua et ben Tarığın başından aşağı dökmüyorum bunu.
"Hee, bir de koyacam he mi? Sanki ben gel dedum, sen koy istersan." dedim göz devirerek, lafa bak ya.
"Adam akullu dur benum asabumu bozma Efsun." dedi tıslayarak. Korktum sanki ya? Bakmayın böyle iki ağız yaptığımıza, medeniyetten uzak kalmış düşüncelerin yanında medeni medeni konuşamıyorum.
"Emrun olur Fatih Bey, baska arzun yoksa naş salona yürü."
Gitmesiyle sabır çekmeye başladım. Sen aklıma mukayyet ol Allah'ım.
.
."Kahveler da gelduğuna göre, sebebu ziyaretumuz belli Emin." dedi Hüseyin Amca.
"Ya belli ziyaretunuz, oğluna söz geçurememuş almus buraya bir de kız isteyecek, teh." dedim kısık sesle.
"Bilirim Hüseyin'im, buyur." dedi Babam. Senin adamlığını püü sana.
Gözleri dolu dolu bana bakan anneme çevirdim gözlerimi. Dudaklarıma bir gülücük yerleştirdim. Karşılığını aldığımda ise tekrar babama döndüm.
"Allahun emri peygamberun gabliylen kızunuz Efsun'u oğlum Tarık'a istiyrum."
Hüseyin Amca sana da yazıklar olsun. Allah var ya.
"Ee Hüseyin, bir da kızuma sorayum. He mi kızum, var mu rizan?" soracağını bile düşünmediğim için şaşkınca yüzüne baktım. Sonra ise dudaklarımı araladım konuşmak için.
"Hayır Baba, benim gönlüm yoktur. Ellerinle beni cehenneme atmak istersen buyur söz sana aittir." dedim ve gözlerinin en derinine değdirdim bakışlarımı. Kaşlarını çattı işittiği gibi sözlerimi. Tepkisizce baktı yüzüme. Sonra Abime döndü, belki bir umuttur diye Abime çevirdim gözlerimi. Ve sırtımdan bıçak yemiş hissiyatı veren o cümleyi duydum.
"Verdum gitti."
.
.
.Parmağımdaki söz yüzüğüne baktım derin derin. Yanaklarımdan süzüldüğünü hissettiğim yaşları elimin tersiyle sildim. İnsan kızına, kardeşine bunu yapar mıydı? Kendi ağzımla dediğim o cehenneme kendi elleriyle attılar. Bir dizide rast gelmiştim şu cümleye.
"Bir çocuğa yaşamı veren Babasıdır. Anne çocuğuna nefes verir. Babasından darbe yiyen bir çocuk nefes alır, yaşamaz. " (değiştirilmiştir.)
O an sadece nefes aldığımı hissettim. Nefesi bana veren kişiye baktım, Anneme.
"Üzulme Efsunum, elbet bulacam bir hal çaresini. Dökme gözünden yaşlaru." diyen anneme tebessüm ettim acı içinde.
"Bazen bir Baba, çocuğuna kendi elleriyle vermiş olduğu yaşamı, kendisinin demiş olduğu bir kaç kelime ile geri alabilirmiş." dediğimle birlikte göz yaşlarım akmaya devam etti. Telefonuma gelen bildirim sesiyle kiliti açıp mesaja tıkladım.
Kitaptaki Birey;
İyi misin..?Sanırım bana beni soran tek kişiydin, yani şuanlık. Tuşlarda gezdirdim bir kaç saniye parmaklarımı.
ben;
Değilim. Sanırım şuan bir sözlüm var.Bakışlarım tekrar yüzüğe değdi.
"Odama gidiyorum." dedim anneme. Başını sallamasıyla adım adım odama yürüdüm.
"Efsun"
Komik, Abimin sesini duymamazlıktan gelip yürümeye devam ettim.
"Zorundaydım. Seni korumak zorundaydım." dedikleriyle gür bir kahkaha attım.
"Neyin zorundalığı bu ya? Sen kimsin ya, sen kimsin? Kim oluyorsun da benim hayatıma benim seçimlerime rağmen karışıyorsun? Kimden koruyorsun beni? Hiç olmayan Adamlığından mı? Yoksa sana bir kere bile yaklaşmayıp, başını okşamayan Babandan mı?" dediklerimin peşi sıra gelen bir tokat ile yüzüm isteksizce yana çevrildi. Güldüm, gözümden bir yaş süzülürken ona döndüm.
"Sen busun işte Fatih Polat. Adam değilsin sen. iki bacak arasında bir şey taşımakla adam olunmuyor. Bu saatten sonra senin ne Efsun diye kardeşin var, ne de benim Fatih diye bir abim. Şu süreç devam ettiği sürece aynı evde yaşayan iki yabancıyız biz." dedim ve odama girdim. Hıçkırarak ağlamaya başladım.
"Canım yanıyor. Canım, canımı yaktı Allahım, sen bana dirayet ver."
.
.
Üşüyen kalçama inat yerde oturmaya devam ettim. Uzun süredir kapalı olan telefonu açtım. Sayamadığım bir kaç bildirim gelmişti.'Kitaptaki Birey' adlı kişiden 23 cevapsız arama
'Kitaptaki Birey' 96 mesaj, 3 ses kaydı.
Neden bu kadar çabalamıştı ki ulaşmak için. Bir anda telefonun elimde titremesiyle ekranda yazan yazıya baktım.
'Kitaptaki Birey' arıyor....
Hadi bakalım normalde bu kadar mersk ettirmeyecektim komutana ancak merak etsin istedim bakalım Efsun telefonu açacak mı?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Nesin Sen?• Texting (Devam Ediyor)
General Fiction-Yahu kimsin? Nesin Sen? +Yavrum diyorum ya Komutanım ben.. ** Kütüphaneden ödünç aldığı kitaptan çıkan numaraya anonim mesajlar atan bir kız, o sırada askerde Komutanlık yapan ve ona mesaj atan kızı araştıran bir erkek.. Efsun tüm bu yaşadıklarına...