11. Bölüm

35 4 86
                                    

"Sakin ol Ayça. Bankta oturan teyzenin yanına gidip 'Pardon, Yaman hangi katta oturuyor?' diye soracaksın alt tarafı." Kendimle konuşmayı bir kenara bırakıp teyzenini yanına ilerledim. Parkta oynayan çocukları seyrediyordu kambur oturuşuyla.

"Pardon teyzeciğim, size bir şey sorabilir miyim?" dedim yanına oturmadan. Teyze başını kaldırıp bana baktı. Kısa bir incelemenin ardından başını aşağı yukarı salladı. "Yaman Çakır'ın hangi katta oturduğunu biliyor musunuz acaba?"

"Yaman Çakır..." diye mırıldandı yaşlı teyze. Hafızasını zorladığı her halinden belli oluyordu. Karşımızda duran üç bloğa baktı: Güneş, Dünya ve Ay. Hangi katta oturduğunu sormuştum çünkü Ay blokta oturduğuna adım kadar emindim.

Teyze eliyle Ay bloğu gösterdi. "7. katta oturuyor deli çocuk, 16 numarada." dedi bir süre sonra. Tam teşekkür edip gideceğim sırada teyze "Sen neden soruyorsun bakalım?" diye sordu. Elim ayağıma dolaşmış bir şekilde bir şeyler mırıldandım. Teyze tek kaşını sorgularcasına kaldırınca "Kitap!" dedim sesimi fazla yükselterek. Hemen çantamdan kimya kitabını çıkarttım. "Bana çalışmam için kitabını vermişti de, geri getirdim."

Teyze inandığını belli eden bir şekilde kafasını salladığında bloğa hızlı adımlarla ilerledim. Şakağımdan süzülen bir damla teri silerken burada olduğuma hayret etmekle meşguldüm. Kendime inanamıyordum.

Asansöre binip 7. kata çıktım, iki daire vardı. 16. dairenin zilini çalıp açılmasını bekledim, bir yandan da olduğum yerde kıpırdanıyordum. Sabırsızlıkla zile birkaç defa daha bastım.

Kapı açılmayınca gerçekten başına bir şey gelmiş olabileceğini düşündüm fakat içeriden birkaç tıkırtı geldi. Hemen ardından kapı hışımla açıldı. "Geliyorum işte ya! Bir kere çalın şu zi-. Ay Işığı?"

Gözleri beni görmenin şaşkınlığıyla aralanmıştı. Üzerinde gri bir eşofman altı ve düz siyah bir tişört vardı. Saçları her zamanki gibi dağınıktı ve boynundan kulaklığı sarkıyordu. Ama görüntüsüne en zıt olan şey ayağındaki köpekli, pofuduk terliklerdi. 

Kendimi tutamayıp kahkaha attım. Yaman başını eğip terliklerine baktı ardından kafasını kaşıdı. "Evde düz terlik yok da, bunlarla idare ediyorum ben de." diyerek açıklamada bulundu.

Gülmem bittiğinde aramızda kısa bir sessizlik oluştu. Yaman bir adım geriye çekilip kapıyı sonuna kadar açtı. "Gelsene, kapıda kaldın." diyerek içeriye davet etti beni. Kafamı iki yana salladım. "Yok ben rahatsızlık vermeyeyim." diye mırıldandım ama gözlerini devirip kolumdan tuttuğu gibi içeriye çekti beni. "Saçmalama."

Kapıyı kapattığında göz ucuyla etrafı inceledim. Ev aşırı büyük değildi, Yaman'a kadardı. İçerisinde bulunduğumuz koridor, küçük bir mutfak, salon, banyo ve Yaman'ın odasından oluşuyordu. Çekimser bir tonda sordum. "Annen ve baban yok mu?"

Kafasını iki yana sallayarak küçük portmantodan köpekli terliklerinden birini çıkardı. "Hayır, onlarla yaşamayı tercih etmiyorum." diyerek kısa ama net bir cevap verdi. Anlayışla kafamı salladım ve ayakkabılarımı çıkardım. Terliklere gülerek baktığımı fark ettiğinde "Sen de bununla idare edeceksin artık." dedi.

Mutfağa ilerlediğinde peşine takıldım. Küçüktü ama tek kişi için yeterliydi. Yaman kalçasını tezgaha yaslayıp bana döndü. "Ee? Sen neden geldin bakalım?"

Panikle elimdeki kitabı biraz hızlı bir şekilde tezgaha doğru fırlattım ama hesaplamadığım iki şey oldu: Birincisi gerçekten fazla hızlı fırlatmıştım kitabı, ikincisi tezgaha değil Yaman'ın karnına denk gelmişti. O acıyla iki büklüm olurken yüzümü buruşturdum. "Özür dilerim, çok canın acıdı mı?"

Ay IşığımHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin