9. Bölüm

28 6 59
                                    

ABİM arıyor...

Ne diyecektim ki abime? Daha bir saatlik olmayan sevgilin seni aldatıyor, notlarını alıp defolup gidecekmiş mi?

Derdim. Benim için çok zor bir şey değildi ama abimin telefondaki sesini anımsadım, mutluluğunu nasıl söküp alacaktım elinden?

Aramayı titreyen elimle cevaplayıp kulağıma yasladım telefonu. "Alo?"

"Alo? Ayça, benim bi' beyaz sweatshirt vardı ya. Nerede o? En son sen giymiştin." dedi. Arkadan çekmeceleri karıştırdığını duyabiliyordum.

Bakışlarımı Azra ve Ensar'ın üzerinden çektim. Eğer onlara daha fazla bakmaya devam edersem dilimi tutamayacaktım.

"Gardırobunun sağ tarafında, ortadaki rafta." dedim yutkunarak. Oraya koymuştum giydikten sonra.

Abim cevap vermedi, kapak seslerinden sweatshirt'ü bulduğunu anlayabiliyordum. "Hah, buldum sonunda. Ayrıca bir daha benim kıyafetlerimi giyme kızım! Arıyorum böyle iki saat." diye homurdandı.

"Sana ne? Abi değil misin? Görevin bu." dedim sitemle. "Neyse kapatmam lazım, dersim var. Önüne gelen her an arama beni de! Okuldayım." dedim. Bir an önce telefonu kapatmak istiyordum. "İyi bakalım, evde konuşuruz." dediği gibi telefonu kapattım.

Yanağımdaki ıslaklığı farkedene kadar ağladığımdan habersizdim.

Söylemeliydim, kahretsin ki söylemeliydim! Ama yapamamıştım, neşeli sesini duymak kalbimi bir enkazın altında bırakmıştı.

Hızlıca yanağımı silip kendime bir çekidüzen verdim. En yakın zamanda söyleyecektim, başka bir seçenek dahi yoktu.

Hızlı adımlarla okulun olduğu caddeye çıktım. Güvenliklere başımla selam verip içeri girdim. Hemen Esra Hoca'ya geldiğime dair bir mesaj yazdım.

Tam sınıfın olduğu kata çıktığımda koridordaki kişi içimden homurdanmama sebep oldu.

Tuna.

Hemen başım sol omzuma gömüp sağ kolumu kaldırdım başımı saklamak için. Amacım yanından sessizce geçip gitmekti fakat mümkün gibi durmuyordu.

"Hobbit!" dedi heyecanla. Dönüp bakmadım, belki beni başkası sanıp giderdi?

Kaçmaya çalıştığımı fark edip cık cıkladı. "Boyundan tanıdım seni, kaçamazsın benden." dedi alayla.

Adımlarımı durdurup yavaşça kolumu çektim. Eğlenen gözlerle bana bakıyordu. Tabii elindeki kozu düşününce eğlenmemesi mümkün görünmüyordu.

"Ne var Tuna? Derse gideceğim. Oyalama beni." dedim çatık kaşlarla. Tuna'nın gözü elimdeki ecza poşetine kaydı. Fark ettiğim gibi poşeti arkama sakladım. "Ne o?"

"Sana ne ya? Gitsene işine." dedim gerginliğimi belli etmemeye çalışarak. Hamilelik testini gördüğü zaman dilinden kurtulma gibi bir ihtimalim yoktu.

"Merak ettim kızım. Allah Allah, gelmişler sana bugün. Yaman enişteme söyleyeyim de alsın sinirini." dediğinde öfkeyle koluna vurdum. "Bana bak Tuna! Aptal aptal konuşup sinirlerimi daha fazla bozma. Yok bizim aramızda bir şey!"

"Tabii tabii. İnandım inandım." dedi kafasını sallayarak. Gözlerimi devirip hızlı hızlı sınıfa yürüyeceğim sırada elimdeki poşet çekildi. Ben ne olduğunu anlayamadan elimden kayıp gitmişti.

"Tuna sakın!" diye ikaz ettim ama o çoktan poşeti açmaya yeltenmişti. Hemen bir şey yapmalıydım.

Zıplayıp poşete ulaşmaya çalıştım ama çabam sonuca ulaşmamıştı. Bu Tuna'yı güldürdü. "Sen bir Hobbit'sin! Kendine gel." dedi alayla. Testi poşetten çıkarmıştı.

Ay IşığımHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin