25. Bölüm

8 2 35
                                    

Turna kabinde bir elbise denerken ben de onun anlattıklarını dinliyordum. Bana yurdundaki yan komşusunun gece dinlediği müziklerden ne kadar rahatsız olduğunu anlatıyordu. "Aptal kız ya. Neyse yarın Kubilay abiye yakınırım artık." dediğinde durdum. "Ne demek istedin?" diye sordum.

Cevap vermeden önce kabinden çıktı. Mor, uzun bir elbise denemişti. Elbisenin rengi saçlarındaki morlarla aynı tondaydı -buraya gelmeden önce tekrardan boyatmıştı-. Straplez bir elbiseydi ve kemer kısmında kelebek işlemeleri vardı.

"Yarın Kubilay abiyle Eva geliyor." dediğinde şaşkınlığıma engel olamadım. "Neden? Bir sorun mu var?" diye sordum. Turna kafasını iki yana sallarken bir yandan da karşısındaki aynadan elbiseyi inceliyordu. "Hayır." diye cevapladı. "Yaman'ı ziyaret etmek için."

Sınav haftasının üzerinden bir hafta geçmişti. Tabii bu hafta bir şey olmadığı için Yaman okula gelmemişti. Artık paten antrenmanlarında da olmadığı için onu görmemiştim.

Kimya sınavım geçen seferki kadar parlak geçmemişti ama idare ederdi. Hoca hâlâ sonuçları sisteme girmemişti.

Babam yaralandığı günden sonra bize başka bir şey söylememişti. Annem de aynı şekilde bu konu hakkında ağzını açmamıştı. Abimle ben ise bu tıp oyununa ayak uyduruyorduk.

"Nasıl oldu sence?" diye sordu Turna bakışlarını aynadan çekmeden. Yanına yaklaşıp yakından baktım. "Güzel," diye mırıldandım. "ama bence farklı renk bir şey bakabilirsin. Saçlarınla aynı olduğu için boğucu duruyor biraz."

Dediklerimi düşünüp tarttıktan sonra "Haklısın." dedi. "Ben şunu çıkarayım. Sen de bakmaya devam et." Tekrar kabine girdiğinde ben de elbiselerin olduğu reyona ilerledim.

Ne alacağım hakkında pek bir fikrim yoktu. Bundan üç ay önce olsaydı kesinlikle lacivert bir elbise alırdım ama şuan emin değildim. Beyaz elbiseleri gördükçe onlara çekiliyordum.

Kesinlikle bunun Yaman'ın bana beyazı yakıştırmasıyla alakası yoktu.

Evet yoktu.

Birkaç şey gözüme çarpsa da pek içime sinmemişti. Bu sırada Turna kabinden çıkmıştı. Onun da dikkatini çeken bir şey olmayınca mağazadan çıktık. İşlek bir caddedeydik ve bakabileceğimiz o kadar fazla yer vardı ki.

Turna vitrinlere bakarken konuştu. "Kubilay abiler gelince sen de gelirsin değil mi Yaman'a?" diye sordu. Omuzlarımı silktim. "Bilmiyorum." demekle yetindim.

Turna bakışlarını vitrinlerden çekip bana baktı. "Artık aranızdaki sorunun ne olduğunu bilmezsem ortadan ikiye çatlayacağım." diyerek itirafta bulundu. "Söylesen şu güzel arkadaşına, ha, ne dersin canım?"

Sadece Yaz'a anlatmıştım. Aslında Turna'ya da anlatabilirdim çünkü Yaman'ın en yakın arkadaşıydı ve durumu nasıl düzelteceğimi söyleyebilirdi. Üstelik kardeşlik durumunu bildiğine adım gibi emindim.

"Aslında-" diyordum ki Turna'nın attığı çığlık sözümü kesti. Neye bu kadar heyecanlandığına baktım. Vitrindeki beyaz bir elbiseyi işaret etti. "Ayça bu resmen senin için dikilmiş! Ne olur dene şunu!" dedi.

Elbise miniydi. Kolları balon kesimdi, eteği de kollarıyla aynı tasarıma sahipti. Kumaşı hafif transparandı ve gövde kısmında belli belirsiz işlemeler vardı. Oldukça güzel bir elbiseydi.

Bir şey dememe fırsat tanımadan kolumdan tutup beni içeriye sürükledi. Kapıda duran görevliden elbisenin benim bedenimde olanından rica etti. Kadın elbiseyi depodan getirmek için yanımızdan ayrıldığında Turna kendini çoktan mağazada kaybetmişti.

Kırmızı, uzun, askılı bir elbiseyi alıp üzerine tuttu. "Nasıl bu?" diye sordu elbiseye bakarken ışıldayan gözlerle. Bu beğenisinin dansla bir alakası olduğunu sezdim çünkü elbise tam bir tango elbisesiydi. "Çok güzel." dedim içtenlikle.

Ay IşığımHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin