Neredeydim? Bu çocuklar kimdi?
Ben kimdim?
Nerede olduğumu, nereden geldiğimi bilmiyordum. Birisi beynime format atmıştı sanki. Birçok şeyi hatırlıyordum: Tanrı'yı, hayvanları, yiyecekleri, okulu, sokakları, meydanda yürüyen insanları.
Ancak... ailemi, nereden geldiğimi hatırlamıyordum.
Soyadımı bile hatırlamıyordum.
Tam karşımda esmer bir çocuk duruyordu. Diğer çocuklara döndü, "Kıza dokunan olursa kendini benim tarafımdan uçurumdan atılmış bulur!" diye bağırdı.
Bağırışın verdiği hiddetle oturduğum yerde geriye doğru sıçradım. Hemen ardından koltuk altlarımda bir baskı hissettim, yükseldiğimi ve ayakta durduğumu; biri beni kaldırmıştı.
Kim olduğuna bakmak için arkamı döndüğümde kaşları çatık bir çocukla göz göze geldim. Elini uzatarak, "Adım Gally." dedi.
Dudaklarımı ıslattım ve titreyen nefesimi dizginlemeye çalışarak konuştum. "Neredeyim ben?"
Gally denen çocuğun tam yanında duran sarı, gür saçları olan çocuk girdi söze, açıkladı. "Kayran'dasın." dedi.
"Kayran mı?" dedim etrafıma bakarken. Çıktığım odaya baktım, öne doğru hafif eğildim ve içeri bir göz attım. Parmağımla o noktayı işaret ederken mırıldandım, "Orada ne işim vardı?" Sonrasında ise esmer çocuğa dönüp devam ettim. "Kayran da nedir? Daha iyi bir isim bulamadınız mı? Neden hiçbir şey hatırlamıyorum? Siz kimsiniz? Ayrıca, neden hepiniz erkeksi-"
"Eğer sesini kesmezsen seni hapse atarım." dedi aniden esmer çocuk.
Sustum. Başka şansa sahip olmadığımı bilerek sustum. Etrafımda daha önce hiç görmediğim -ki gördüysem bile hatırlamıyordum- bir grup erkeğin arasındaydım. Hepsinin tuhaf bakışlarını üzerimde hissediyordum.
Esmer çocuğa baktım. "Adın ne?"
Kaşlarını kaldırdı ve sabır dilercesine gökyüzüne baktı. Ardından bana döndü. "Adım Alby, Çaylak."
Kaşlarını çattım ve kızgın bir ses tonuyla konuşmaya başladım. "Bak, Alby. Neler olup bittiğini anlamıyorum ve sen beni tehdit ederek hiç mi hiç yardımcı olmuyorsun, tamam mı? Kutu gibi bir odada, içerisinde garip bir şeyin olduğu bir yerde uyanıyorum ve hiçbir şey hatırlamıyorum. Korkuyorum, ayrıca hepiniz bana uzaydan gelmişim gibi bakıyorsunuz."
Çocuklar sahiden de bana uzaylı görmüş gibi bakıyordu. Arkamda duran Gally'nin, "Vay canına." dediğini işittim.
Yüzü sivilcelerle dolu bir çocuk, "Tüm kızlar bu kadar hızlı mı konuşuyor?" dedi.
Alby çocuğa tip tip baktı. "Kes sesini, Winston."
Winston omuz silkti ve arkasını dönerek korkunç bir mimarisi olan kulübeye yürümeye başladı. Etraftaki çocuklar yavaş yavaş fısıltılar eşliğinde dağılıyordu.
Gally'i ve iki çocuk asansörün içine atladı. "Hey, hey! Çıkın oradan." diye seslendim hızla. Gally, kalkık kaşlarıyla bana baktı. "Sorun değil, bu normal bir şey. Biz buna kutu deriz." dedi ve güldü.
Alby uyarıcı bir biçimde öksürünce ona döndüm ve bir adım yaklaşıp fısıldadım. "Bir şeyler anlat, lütfen."
Alby, dakikalardır bizi sessizce izleyen çocuğa döndü. "Chuck'ı çağır, Zart."
Zart, arkasını dönüp koşmaya başlayınca yanımda duran sarı saçlı çocuğa baktım. Gözlerim bir süre çocuğun üzerinde dolandı ve hemen ayrılamadı. Çok güzel bir çocuktu. Bebeksi ama sert hatları, doğal çatık kaşları ve kırmızı dudakları vardı. İçime yerleşen merak duygusuna hakim olamıyordum, olmak için de çabalamadım. "Adın ne?" dedim yavaşça. Bunu bilmek istiyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
v for venus | themazerunner.
FanficDÜZENLENECEK - ASKIDA. Hafızanızı kaybetseniz kime güvenirsiniz? Hiçbir şey hatırlamadan bir asansörde uyansanız ve yukarıda kendilerine "Kayranlılar" adını takmış erkek çocukları olsa? Herkes sizden bir şey saklasa, şifreli konuşsa? Siz benim yeri...