Duştan çıkmış, üzerimi giyinmiş ve saçlarımı ellerimle taramıştım. Banyodan çıktığımda ilk gördüğüm yüz bütün dikkatini kapıya odaklanmış olan bir adet Newt'ti.
"Gitmedin mi?"
Bana bakarak hafifçe gülümsedi. "Gitmedim." dedi.
"Neden?"
"Güvende olduğuna emin olmadan seni asla tek bırakmam da ondan." dedi. Ardından ne dediğini fark etmiş olacak ki dudaklarını hızla kapattı. Göz bebeklerinin boyutu değişti ve yanakları kızardı. "Yani öyle demek istemedim!" Tam o sırada göz bebekleri büyüdü.
"Yalancı." dedim gülerek.
"Ne?"
"Göz bebekleri, Newt. Yalan söyleyen insanları ele verir. Az önce göz bebek büyüdü, bu da demek ki," dedim ve kıkırdayarak devam ettim. "Beni asla tek bırakmazsın." Newt kızarmayı aşıp morarmaya başlayınca daha fazla dalga geçmeme kararı aldım. "Neyse. Şimdi ne yapıyoruz?" dedim.
Kayran'ın zaman kavramını yitirmiştim. Saat kaçtı, bilmiyordum. "İstersen dolaşabiliriz." dedi.
Kafamı sallayarak onu onayladım ve yanından geçerek yürümeye başladım. O da arkamdan gelip yanımda yürümeye başladığında, ona kısa bir bakış attım. "Newt... Sen geçmişinle ilgili bir şeyler hatırlıyor musun?" dedim çekingen bir tavırla.
"Hayır." dedi tok bir sesle.
"Aslında.. ben bir rüya gördüm. Yani rüyayı hatırlıyorum." dedim.
Kalkan kaşlarıyla bana baktı. "Anlatır mısın?" dedi. Kafamla onayladım ve rotamı Ölü Kafalar olarak değiştirdim. Yanımda sessizce ilerledi. Ormanın biraz daha derinlerine gidince büyük bir çam ağacı gördüm. Hızla ona doğru ilerledim ve dibine oturup tüm yükümü ağaca verdim.
Newt'te yanıma aynen benim gibi oturdu. "Kimseye anlatma tamam mı?" dedim. Kafasını sallayarak onayladı. "Söz veriyorum, Çaylak.""Aslında tam olarak neler olduğunu anlamadım. Bir kadınla birlikte bembeyaz bir koridorda yürüyordum. Sanırım kadına sorular soruyordum ama o cevap vermek yerine dümdüz karşıya bakıyordu. Bir süre sonra bana bakmadan bir şeyler söylüyordu. Dediklerini veya dediklerimi anlamıyordum. Cızırtılıydı. Ama sonunda bağırarak, 'Oraya gitmeyeceğim!' diyordum. Bu kadar. Çok aksiyonlu değil ya da kafamdaki hiçbir soruya cevap vermiyor, aksine yeni sorular oluşmasına sebep oluyor ama bunun önemli bir şey olduğunu biliyorum. Bunu hissedebiliyorum."
Bir süre bana baktı. Ardından hızla yerinden kalktı ve elini bana uzattı. "Gel."
-Newt beni Kayran'da bir yere götürdüğünü söyleyip duruyordu. Bir kapı açtı ve yeraltına açılan bir yere inmeye başladı. Tedirgin olmuştum çünkü burayı daha önce hiç görmemiştim. Yine de peşinden indim.
İçerisi silah doluydu.
"Kayranda ki tek kız sensin, dolayısıyla kendini koruman lazım. Şimdi ne kullanabildiğine bir bakalım... Silah mı, ok mu yoksa bıçak mı?" dedi ve elime bir ok ve yay verdi. Karşıda duran tahtaya hedef almamı söylediğinde dediklerini yaptım. Ok yaydan çıktı ama hedefe gitmedi. Ulaşamadan yere düştü.
Newt gözlerini devirdi ve elimden ok ve yayı aldı. "Tamam. Sana silah vermeyeceğim. Eğer sinirlenirseniz beynimi patlatırsın, o yüzden bıçakları deneyelim." dedi. Bıçakların bulunduğu duvara döndü ve elini klasik hareketini yaparak dudaklarına götürdü. Kırmızı dudaklarını sıktı.
Seçtiği bir bıçağı bana uzattı ve az önceki hedef tahtasını gösterdi, bu sefer daha da odaklandım derin bir nefes aldım. Bıçağı hedefe doğru fırlattım. Bıçak yerini buldu, tam on ikiden!Anlık gelen mutluluk içimi doldurduğumda kocaman sırıttım ve heyecanla Newt'e baktım. Bana bakarak sırıttı ve dudaklarını ıslattı. "Mutlu olduğun zaman yanakların kızarıyor, tatlı görünüyorsun." dedi. Ardından toparlandı ve bıçakların olduğu duvara dönerek iki adet bıçakla bana yaklaştı. "Bunlar bundan böyle senin. Buradan çıkınca Alby'nin yanına git, sana kuralları anlatacak. Ve asla gerekmedikçe o bıçakları kullanma." dedi. Kafamı salladım, Newt elini omzuma koydu. İki küçük bıçağı belimin iki yanına sabitledim ve Newt'in beni yönlendirmesine izin verdim.
-
Aradan biraz zaman geçtiğinde, Alby Kayran'ın tam ortasında bir kulede duruyordu. Kule, merdiveni olan ve yukarıdan Kayran'ın tamamını görebildiğimiz bir yerdi. Zar zor ve korkarak yanına çıktım, merdivenler pek sağlam gibi hissettirmemişti. Tek başına tahtadan zeminde oturuyor, tuhaf bakışlarla Kayran'ı izliyordu. Yaklaşıp yanına oturdum. Bana doğru baktı ve bakışlarını yine Kayran'a çevirdi. "Kurallar, değil mi?" dedi cevabını bildiği soruyu sorarak. Kafamı salladım. "Kayran'da üç önemli kural vardır. Bunlara uymazsan, cezalandırılsın." dedi ve elini yüzüyle aynı hizaya getirerek bir yaptı.
"Birinci kural, işini yap. Senin daha bir mesleğin yok ancak hangi liderle çalışacağın kesinleşince sadece işini yapacaksın." dedi. Parmaklarını iki yaptı. "İkinci kural, asla bir Kayranlı'ya zarar verme. Sen zararlı çıkarsın." Bakışlarını kapılara yöneltti. "Üçüncü ve son kural. Asla o duvarların ötesine geçme."
Bakışlarım kapılara yöneldi. Soğuk bir rüzgar Labirent'ten Kayran'a girmiş, saçlarımın uçuşmasını sağlamıştı. "Ya koşucu olursam?" dedim aniden.
Ağır hareketlerle kafasını bana çevirdi. "Ne?"
"Dedim ki, ya koşucu olursam? O zaman sadece uymam gereken bir kural kalır. Asla başka bir Kayranlı'ya zarar verme." dedim.
"Koşucu mu olmak istiyorsun?" dedi hızla.
"Belki."
"Sen deli misin, Çaylak?! Kimse koşucu olmak istemez. Hele ki bu kişi Kayran'daki tek kız ise." dedi.
Kaşlarımı çattım. "Ne yani, sırf kadınım diye koşucu olamam mı? Esas sen deli misin Alby? Ne kadar saçma konuştuğunu farkında mısın?"
"Saçma konuşmuyorum! Koşucu olmak istiyorsun. Tanrım!" dedi hiddetle.
Ona ters ters baktım. "Ne olacağını zaman gösterir." dedim.
Ve tam o sırada büyük bir ses bütün Kayran'ı kapladı. Bu ses bana çok tanıdık geliyordu.
"Neler oluyor?" dedim hızla kulaklarımı kapatarak. Ses öylesine gürültülüydü ki, başıma ağrı saplanmasına sebep olmuştu. Alby hızla yerinden kalktı ve merdivenlere yöneldi. "Alby!" Bana baktı. "Neler oluyor?"
"Alarm. Çaylak alarmı ötüyor!" dedi ve merdivenlerden inerek beni kafamdaki soru işaretleri ile yalnız bıraktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
v for venus | themazerunner.
FanfictionDÜZENLENECEK - ASKIDA. Hafızanızı kaybetseniz kime güvenirsiniz? Hiçbir şey hatırlamadan bir asansörde uyansanız ve yukarıda kendilerine "Kayranlılar" adını takmış erkek çocukları olsa? Herkes sizden bir şey saklasa, şifreli konuşsa? Siz benim yeri...