GÖZETİM NOKTASI:
Bayan Vivian, gözlerini ekrandan ayırmıyordu. Her hareketini gözlemliyordu genç kızın. Damon gözlerini Bayan Vivian'dan ayırmıyordu. Usul adımlarla yanına yaklaştı. "Vivian. Odama gel." dedi, Damon. Arkasını döndü ve odasına ilerlemeye başladı. Arkasından geldiğini biliyordu. Mavi kapısı olan odasına girdi. Kapıyı ardından açık bıraktı ve masasına oturdu. Bayan Vivian, odaya girince kapıyı yavaşça kapattı. Damon'a baktı ve koltuğa oturdu.
"Ne vardı?" dedi genç kadın, sorarcasına.
"Dikkat çekiyorsun." dedi Damon öfkeyle.
"Ne konuda?"
Damon sinirle güldü. "Bence sen gayet iyi biliyorsun, Lydia."
"Dediklerini anlamıyorum, Damon. Saçmalamayı kes ve dürüst ol."
Damon alayla güldü.
"Pekala, Bayan Vivian. Kızını biraz daha izlemeye devam edersen eğer Ava'nın dikkatini çekeceksin."
Lydia ona alayı baktı. "Benim kızım yok." dedi.
"Yalan söylemeyi beceremiyorsun. Venüs'ün senin kızın olduğunu anlamayacağımı mı sandın gerçekten?"
-
KAYRAN:
Günler geçiyordu. Buraya geleli iki hafta olmuştu.
Newt ile uzun süredir konuşmuyordum. Alby yanımdaydı, Chuck yanımdaydı, Winston yanımdaydı, Minho yanımdaydıi Tava yanımdaydı. Gally bile yanımdaydı. Ancak Newt yoktu. Gündüzleri onu görmüyordum. Gece vardiyasına kalıyordu. Geceleri çalışıp gündüzleri dinleniyordu.
Hala kiminle çalışacağım belirlenmemişti. Genelde Tava'nın yanında çalışıyordum. Resmi olarak değildi, yalnızca yardım amaçlıydı.
Kayranlılar beni benimsemişlerdi, herkesle iyi anlaşıyordum. İnşaatçılardan, mezarcılara. Herkesle.
Newt'i uzun süredir göremiyordum. Bu canımı sıkıyordu. Bariz bir biçimde onu özlemiştim. Onu çok fazla özlemiştim ve bu duygu bana çok yeniydi. Adını duyduğumda kalbimin hızlanması normal miydi? Her sabah gözlerimin sarı saçlarını araması. Yemekte onu göremeyince mutsuz olmam. Kalbimin sızlaması, normal miydi?
Güneşimi kapayan bir gölge. Gözlerimi açtım ve kafamı hafif kaldırarak kim olduğuna baktım.
Daha önce hiç konuşmadığım bir çocuktu. "Oturabilir miyim?" dedi sevecen bir şekilde. Gülümsedim ve kafamı sallayarak onayladım. "Tabii."Yanıma oturarak sırtını aynen benimki gibi ağaca yasladı. "Ne yapıyorsun burada?" dedi.
"Kafamı dinliyorum." dedim. Gözlerim ışık alan ormanda geziniyordu. Ölü Kafalar'ın batı bölgelerindeydim. Burayı yeni keşfetmiştim. Nerden geldiğini bilmediğim kuş sesleri içimi rahatlatıyordu. Kayran'da Kan Evi'ndeki hayvanlar dışında bir canlı yoktu. Sinek bile.
"Dinlenmek güzeldir." dedi çocuk. Kafamı salladım. Gözlerim yerde geziniyordu. Hiç görmediğim bir şey gördüm bu sefer. Bir çiçek. Yavaşça ayağı kalktım ve ona doğru ilerledim. Eğilerek kopardım. Eski yerime döndüm ve inceledim. Beyaz bir papatyaydı.
"Bunlarla yapılan bir şey biliyorum." dedi hala adını bilmediğim çocuk. Merakla ona baktım. Gözleri çiçekteydi. "Bu çiçeğe özel. Yapraklarını teker teker kopararak seviyor sevmiyor yapıyorsun. Son yaprak ne çıkarsa eğer, o'dur."
Cümlesini bitirdiği an bir çocuğun sesini duydum. "Mike! Buraya gel."
"Bana sesleniyorlar. Gitmem gerek. Sonra görüşürüz." dedi Mike.
"Görüşürüz."
Mike hızlı adımlarla ölü kafaların çıkışına ilerledi. Papatyaya baktım. Elimi bir yaprağına koydum ve kopardım.
"Seviyor."
Ardından başka bir tane.
"Sevmiyor."
Başka bir tane daha.
"Seviyor."
"Sevmiyor."
"Seviyor."
"Sevmiyor."
Geriye üç yaprak kalmıştı.
"Seviyor."
İki yaprak.
"Sevmiyor."
Son yaprak.
"Seviyor."Peki bunu yaparken Newt'i düşünmem normal miydi?
-
Aradan iki saat geçmişti. Şu anda Minho ve Chuck'ın saçmalamalarını dinliyordum.
"Hayır Chuck,"
"Evet,"
"Hayır dedim küçük velet."
"Evet dedim Mini." dedi Chuck benden alıntı yaparak.
Minho bana döndü. "Beni düşürdüğün duruma bakar mısın?"
Kıkırdadım. Alby yanımıza geldi. "Ne yapıyorsunuz?" dedi.
"Mini'yle dalga geçiyoruz." dedim gülerek. Alby, Minho'ya baktı. Ardından kahkaha atmaya başladı. "Mini mi?" dedi gülerek.
"Çaylak-"
"Çaylak değilim artık, Mini.." dedim.
"Venüs! Kaçmak için on saniyen var." dedi.
Mesajı alınca hızla ayağa kalkıp koşmaya başladım. Minho bir koşucuydu. Koşucuların lideriydi. Elbet yakalanacaktım ama en azından gururunda yakalanmalıydım.
"On!" Minho'nun sesini duyunca gülerek koşmaya devam ettim. Kayranlıların dikkatini çekmiştik.
"Mini. Yapma ama böyle şekerim!" diye bağırdım koşarken. Herkes gülmeye başladı.
"Seni öldüreceğim Venüs!" dedi.
"Yakalarsan." Arkama baktığımda bana yaklaştığını gördüm. Ayaklarım popoma değiyordu. İleride Gally'i görünce ona doğru koştum. "Gally! Yardım et!" dedim ve arkasına saklandım. "Koru beni, öldürecek sanırım." dedim.
Gally kafası karışmış bir halde bana baktı. "Kimden koruyayım?" dedi. Elimle yaklaşmış olan Minho'yu gösterdim. "Venüs. Odana git." dedi Gally. Koşarak Çiftlik Evi'ne ilerledim.
Merdivenleri çıktım ve odamın kapısını hızla açarak içeri girdim. Tabii yatağımda oturan Newt'i beklemiyordum.
"Ne işin var burada?" dedim merakla. Hızla yataktan kalktı. Elini ensesine koydu ve bana değişik bir yüz ifadesiyle baktı. Tam bir haftadır onu görmüyordum. İçimdeki özlemi dindirdim. "Newt. Ne işin var burada?" dedim."Seni arıyordum." dedi. Beni mi arıyordu? Neden boş oda da beni arıyordu? "Aşağıdaydım." dedim.
"Biliyorum." dedi derin nefes alarak.
"Newt, iyi misin?" dedim. Kafasını iki yana salladı. "Ne oldu?" dedim ona yaklaşarak.
Yatağa oturdu ve kafasını ellerinin arasına aldı. Saçlarını dağıttı ve bana baktı. Yanına oturdum.
"Anlat." dedim.Derin bir nefes aldı. "Bir rüya gördüm. Geçmişle ilgili." dedi.
"Ne gördün? Devam et."
"Bir odadaydım. Bu yaşlarımdaydım sanırım. Bilmiyorum. Odaya bir kadın giriyordu. Beni kolumdan tutup bir yere sürüklüyordu. Sonra bir şey diyordu." dedi ve sustu.
"Ne dediğini hatırlıyor musun?" dedim.
Kafasını onaylarcasına salladı.
"Kadın ne diyordu, Newt?"
Bana baktı. "Ona dikkat et diyordu." dedi.
"Kime?"
Gözlerini sıkıca kapattı. Aradan birkaç saniye çekti. Gözlerini açıp bedenimi bana döndürdü.
"Sana, Venüs. 'Orada Venüs'ü koru' diyordu."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
v for venus | themazerunner.
FanficDÜZENLENECEK - ASKIDA. Hafızanızı kaybetseniz kime güvenirsiniz? Hiçbir şey hatırlamadan bir asansörde uyansanız ve yukarıda kendilerine "Kayranlılar" adını takmış erkek çocukları olsa? Herkes sizden bir şey saklasa, şifreli konuşsa? Siz benim yeri...