Ertesi gün diğer Kayranlılara oranla daha erken kalkmıştım. Öyle ki daha kapılar bile açılmamıştı. Bu sefer bir değişiklik yapmaya karar verdim ve Kayran'da ciddi bir gezintiye çıktım. Gözden kaçırdığım bir yer var mı diye düşünürken Çiftlik Evi'nden az uzakta kapısı büyük bir kulübe gördüm. Daha önce nasıl fark etmediğimi düşünürken yavaşça oraya doğru ilerlemeye başladım.
Kapıya ulaşınca etrafta gözlerimi gezdirdim, kimse yoktu. İçerisi bembeyazdı. Genelde tahtadan olan duvarlar bu sefer boyalı ve bakımlıydı. Ayrıca birkaç tablo asılıydı. Bir kadın baş parmağını dudaklarına tutmuş sus yapıyor, bir adam elindeki kağıdı inceliyor ve bir kadın ve bir adam ise birbirlerine bağırıyordu.
Tuhaflık ön plandaydı.
Bunun dışında odada hiçbir hareket, hiçbir canlılık yoktu. Kenarda birkaç sandık vardı ve kağıt ile kalemler odanın belli noktalarına dağılmıştı. Ortada daire şeklinde büyük bir masa vardı. Üzeri örtü ile örtülmüştü. Hala kapıda durduğumu anlayıp tamamen içeri girdim ve kapıyı ardımdan kapattım.
İlk başta burada ne yapacağımı düşündüm.
Bilinmeyen bir odada ne yapılır? Keşif.Dağılmış olan kağıtlara ilerledim. Kare şekli bir masada dağınık bir biçimde duruyorlardı. Teker teker incelemek yerine üstün körü baktım. Ellerimle hafifçe kağıtları dağıttım, hepsi boştu. Kalemler kurşun kalemdi. Renkleri mavi ve yeşildi. Kenardaki sandıklara doğru yürüdüm. Yedi adet sandık dip dibe dizilmişti. Bana en yakın olan sandığa doğru eğildim. Kapağını açmaya çalıştım ama çok ağırdı, bu yüzden sandıklarla uğraşma işini sonraya bıraktım.
Ortadaki masaya yöneldim, örtünün üzerinde hafiften ellerimi gezdirdim. Altında bir şey vardı. Ucundan tuttum ve yavaşça örtüyü kaldırdım. Gördüğüm şeyle dudaklarım hayret edercesine açıldı. Masayı tamamen kaplayan bir şekil vardı. Ama öyle kafadan atılmamıştı. Belliydi. Ne olduğunu anlamıştım.
Bu Labirent'ti.Ortada büyük bir kare şeklinde boşluk vardı, oranın Kayran olabileceğini düşündüm. Kayran'ın dört duvarının her birinin ortasında bir boşluk vardı. Aynı şey bunda da vardı. Elimi Doğu Kapısı olarak tahmin ettiğim yerden içeri soktum. Çıkış yolu arar gibi parmağımı bir sağa sola götürdüm ama her seferinde karşıma bir duvar çıkıyordu. Hiçbir çıkış yolu yoktu.
"Ne yapıyorsun burada?!" Gelen sesle korkuyla arkama baktığımda Minho'yu gördüm, kaşlarını olabildiğince çatmış bir şekilde bana bakıyordu. Elimi hızla masadan uzaklaştırıp etrafa bakındım. "Hiçbir şey."
Bana doğru yaklaştı ve masaya baktı. "Ne olduğunu anladın öyle değil mi?" dedi sakince.
Kafamı onu onayalamak için salladığımda, gözlerini bana çevirdi. "Burada gördüğün hiçbir şeyi başkalarına anlatmayacaksın. Buraya girmek yasak. Çaylak olduğun için bir kereliğine görmezden geliyorum ama ikinci sefer olursa affetmem."Konuşmadım ama başımı sallayarak dediklerini onayladım. Sonra birlikte masaya baktık. "Minho?" Soran gözleri bana çevrildiğinde konuşmaya devam ettim. "Labirent'in devamına yer kalmamış." dedim. Masanın ucunda ki tahtalara baktım. Masayı tamamen kaplıyordu.
"Devamı yok." dedi tok bir sesle.
"Ne?"
Silkelendi. "Hiç. Hiçbir şey. Hadi buradan çıkalım. Beni yolcu etmek istersin değil mi?"
"Nereye?"
"Labirent'e." dedi. Kafamı salladım. Sırtıma elini koydu ve kapıya kadar yönlendirdi. Dışarı çıktığımızda kapıyı arkasından dikkatle kapadı. Doğu kapısına doğru ilerledik.
![](https://img.wattpad.com/cover/38814902-288-k644188.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
v for venus | themazerunner.
FanficDÜZENLENECEK - ASKIDA. Hafızanızı kaybetseniz kime güvenirsiniz? Hiçbir şey hatırlamadan bir asansörde uyansanız ve yukarıda kendilerine "Kayranlılar" adını takmış erkek çocukları olsa? Herkes sizden bir şey saklasa, şifreli konuşsa? Siz benim yeri...