1 - Yorgunluk

354 23 4
                                    



Arzu~
Sabah gözüme gelen güneşin ışığı ile uyandım. Bir kaç kez gözlerimi ovuşturup yan tarafıma baktım, sevgili(!) Eşim yine yanımda yoktu.

Fazla bozuntuya vermeden yatağın yan tarafındaki komidinin üzerindeki telefonumu alıp saate baktım, saat 9'a geliyordu. Daha fazla yatakta durmayıp üzerimdeki örtüyü yan tarafa attım ve yataktan kalktım.

Oda da bulunan ebeveyn banyosuna ilerledim, banyoya girdim ve lavabonun önüne geçtim, musluğu açıp yüzüme 3-4 kez şu çarptıktan sonra kurulayıp banyodan çıktım.

Hemen kıyafet dolabının önüne geçtim ve rahat bir şeyler aramaya başladım.

Biraz bakındık dan sonra gri bir sıkma paça eşortman ve üzerine de beyaz bir crop giydim. Klasik ev kombini işte

Saçlarımı da dağınık topuz yapıp oda dan çıktım.

Mutfağa ilerledim ve içeri girip tezgahın önüne geçtim, ne hazırlasam diye düşünürken kapı çalmıştı, gidip kapıya baktım ve gelenlerin Abim ve sevgilisi Melek abla olduğunu gördüm.

Onlara sıcak bir şekilde gülümsedim.

"Hoş geldiniz"

Abim de içeriye girerken gülümseyerek cevap verdi.

"Hoşbulduk prensesim"

İkisi de içeri geçtiler, bende kapıyı kapatıp onların yanına salona geçtim. Abim ve Melek abla yan yana oturmuşlardı bende onların karşısındaki koltuğa oturdum.

"Eee evliliğin 2. Ayı nasıl gidiyor Arzu?"

Melek abla'nın bu sorusuyla duraksamıştım. Nasıl mı gidiyor? Bok gibi!

Tabi ne kadar böyle söylemek istesem de maalesef diyemedim. Zoraki bir şekilde gülümseyerek.

"İyi gidiyor Melek abla"

"Ayaz yok mu?"

Al işte! Niye şimdi durduk yere Ayaz'ı soruyorsun ya.

Tamam sizi duyuyorum, Ayaz -yani eşim- işte de geç diyorsunuz. Ama onlar da biliyorlar ki Ayaz çalışmıyor, geçiminizi nasıl sağlıyorsunuz diyorsanız Ayazın babası sayesinde. Yani anlayacağınız Ayaz hâlâ baba parası yiyor.

Herneyse ben öylece iç sesimle boğuşurken yine kapı çalmıştı. Bende oturduğum koltuktan ayaklanıp kapıya bakmaya gittim.

Kapıyı açtığım zaman karşımda gözleri kıpkırmızı olmuş bir Ayaz beklemiyordum tabiki de. Buna ne olmuş böyle!?

"Ayaz iyi misin? Noldu?"

Benim sorularımı umursamayıp içeri girdi ve salona yöneldi. Bende peşinden gittim.

Ayaz salonda oturan Abimi ve Melek ablayı görünce şaşırmış fakat daha sonra kısaca hoş geldiniz demişti.

.....

Abimin gözü sürekli Ayazdaydı, çok bitkin gözüküyordu. Yorgun olduğu zaman ister istemez bunu dışarıya fazlasıyla belli ediyordu çünkü.

Dördümüz de öylece sus pus otururken abim lafa girdi.

"Ayaz sen iyi misin? Bu halin ne böyle? Geldiğinden beri konuşmadın"

Ayaz baygın bakışlarını abime çıkartmıştı. 1-2 saniye boş gözlerle bakmış daha sonra histerik bir şekilde gülmüştü. Gözleri bana değdiği zaman gülüşü yüzünde soldu.

Takrar yüzünü abime çevirdi ve ona bakmaya başladı. Buna ne oluyor böyle?

"Bir şey yok Hakan, babam'ın yanındaydım. Benide çalıştırdı bu sefer ondan yorgunum"

Abim anladım dercesine kafasını sallamıştı.

Aklıma dank eden şeyle hemen ayağa kalktım ve üç çift göz de bana döndü

"Arzu noldu?"

"Şey ben kahvaltı yapmadım, tam hazırlıyacaktım siz geldiniz. Eğer yemek yemediyseniz gelin birlikte yiyelim"

"Biz kahvaltı yaptık abicim. Sen kendinize göre hazırla"

Tamam diyip mutfağa ilerledim ve omlet yapmaya başladım. Bir süre sonra belime dolanan kollarla donup kaldım.

Gelen kahve kokusuyla bu kişinin Ayaz olduğunu anlamıştım. Zaten başka kim olacaktı ki

Kafasını boynuma gömdü ve derin derin nefesler almaya başladı, ara da bir de öpüyordu. Kendimi sıkmaya başlamıştım.

Önceden bana dokunması için can attığım adamın şimdi dokunuşlarından iğreniyordum. Sebebi ise kendisiydi, beni kendinden iğrendiren yine ve yine kendisiydi.

Her şey çok güzel iken biz nasıl bu hale gelmiştik...?





Bölüm Sonu

Bu hikayeyi umarım beğenirsiniz
İlk başta yaptığım duyuruyu lütfen geçmeyin ve okuyun

Oylarınızı bekliyorum






















Solan Yapraklar |BXG|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin