13 - Senin İçin Dünyayı Yakarım

40 6 0
                                    



16:54

Gözlerimi araladığım zaman her yanım ağrıyordu. Cidden bu yatağı artık değiştirmem lazımdı galiba.

Yataktan kalkıp ayaklarımı sürüye sürüye odadan çıktım. Lavaboya girip elimi yüzümü yıkadım. Mutfağa geçip kendime bir sandiviç hazırlayıp yemiştim. Odama tekrar girdiğimde telefonumu alıp saate baktım. Vardiya saatinin yaklaştığını fark ettim. Banyoya gidip duş alacaktım ama geçen hafta aldığım şampuanin bitmiş olduğunu gördüm. Saçlarım diz kapağıma kadar geldiği için haliyle fazla kullanmak zorunda kalıyordum oflayıp lavabodaki kalıp sabunu aldım ve onunla yıkandım.

Banyodan çıktıktan sonra odama geri gittim ve üzerimi değiştirmek için dolabıma ilerledim, üstümdeki bornozu çıkarıp omuzlarımdan düşürüp yerle buluşmasını sağladım. Eski püskü ve yer yer kırıkları olan dolabın kapağını açtım, içinden bir kaç parça kıyafet çıkarıp giyindim.

Ardından lavaboya tekrar girdim musluğun üstündeki küçük, hafif kırılmış olan aynanın önüne geçmiş saçımı bir güzel yapmıştım. Makyaj içinde sadece maskara ve eyeliner sürdükten sonra çok hafif dudağımada kırmızı rujumu sürmüştüm. Hazır olduğuma kanaat getirdikten sonra gözlerim duvardaki saate kaydı. Saat gelmiş hatta gecmişti bile.

Hızla evden çıkmış ve taksi çağırmıştım. Taksi geldikten sonra bindim ve mekanın yerini söyledim.

Mekana vardıktan sonra taksiciye parasını verip indim arabadan. Kapıdan içeri girdiğim zaman tıklım tıklım olan salona baktım, burnuma gelen alkol ve ter kokusu yüzümü buluşturmama sebep olurken oyalanmadan dans eden insanların arasında ilerleyip bar tezgâhının oraya gittim.

Benim geldiğimi gören Lale yanıma gelip kolumu tutmuştu.

"Neredesin ya sen! Saat kaç oldu farkında mısın!?" Diye bağırdı. Yüzümü tekrar buruşturdum.

"20 dakika kadar geç kaldım abartma" dedim.

Sinirle yüzüme baktı. Tam bir şey diyecekken gözü arkamda bir yere takıldı ve yutkundu.

Ben ne olduğunu anlamazken Lale gözlerini yavaşça bana çevirmişti, son kez bana baktı ve geri tezgâhın arkasına geçti.

Arkamı dönüp onun az önce neye kitlenip kaldığına baktım. Fakat biriyle burun buruna gelmemle hızla geriye çekildim. Karşımdaki adamın yüzünü görmemle şaşırdım. Beni takip ettiğini zannettiğim adamdı bu.

Bayık olan bakışlarını bana dikmiş ve derin bir nefes almıştı.

"Neden sürekli karşıma çıkıyorsun küçük?" Demişti yorgun ve bir o kadarda kalın sesiyle.

Nedensizce sesi yüzünden karnıma kramplar girmişti. İçim bir hoş olurken yutkundum ve geceyi serdiği gözlerine baktım.

"Ben senin karşına çıkmıyorum. Ne tesadüf dür ki yine karşılaştık" dedim.

Bayık bakan gözleri normale dönmüştü. Birden kahkaha atmasıyla durup ona baktım. Deli falan mıydı?

Kahkahasını keserken bana biraz yaklaşmış ve dibime kadar girmişti, burnuma gelen kokuyla sarhoş olduğunu anladım.

Kaç bardak içtin koduğumun çocuğu!

Birden belime ilişen parmaklarla kaşlarımı çattım. Sert bir şekilde gözlerimi ona diktim.

"Napiyorsun?" Dedim sakin bir şekilde.

Beni hiç takmadan kolunu belime sardı ve bir anda bedenini benim bedenime yapıştırdı.

"Ahh minik böcek. Keşke seni hiç görmeseydim, keşke odana hiç girmeseydim" dedi.

Bir dakika... Ne!
Bu piç benim odama mı girmiş?

Dilim tutulmuş bir şekilde ona bakarken yüzünü yüzüme yaklaştırmaya başladı. Dudaklarımız birbirine değecekken penisine dizimi geçirdim. Acıyla bağırıp geri çekilmişti. Müzik aniden durmuş ve bütün herkesin gözü bize dönmüştü.

Dışarıdaki bodyguard'lar dan biri buraya gelmişti. Bir yerdeki kıvranan adama birde ayakta dikilen bana bakmış daha sonra sinirle soluyup benim kolumdan tuttuğu gibi patronun odasına doğru çekistirmeye başlamıştı. Ben ne kadar diretsemde, sürüklüye sürüklüye beni patronun odasına getirmiş ve kapıyı açtığı gibi pislik herifin ayağının dibine atmıştı.

"Patron, bu orospu Atakan beyi-" demeye kalmadan patron onun sözünü kesti.

"Her şeyi kameradan gördüm. Sen çık ben ilgileneceğim" dedi sakin bir sesle.

Adam tamam anlamında bir şeyler söyleyip gitmişti. Yerde dizlerimin üzerinde duruyordum, yere çömelip eliyle çenemi tuttu ve nazikçe kaldırdı. Baş parmağını yanağıma koyup akmış olan yaşları sildi, o an yeni anlamıştım ağladığımı.

Ben korkuyla ona bakarken o bana gülümsüyordu.

"Sakin olmalısın sana zarar vermeyeceğim. Beni tanıyorsun, biliyorsun Yağmur" dedi yumuşak bir sesle.

Kollarımdan yavaşça tutup kendiyle birlikte benide kaldırdı. Odanın içindeki siyah deri koltuğa ilerletti beni ve oturttu. Kendide yanımda yerini alırken dudağımı kemiriyordum.

"Atakan senden ne istiyor? Biliyor musun?" Dedi.

Hayır anlamında başımı salladım.

"Peki seninle derdi ne o zaman?" Demişti bu seferde. Kafasını yere eğmiş düşünüyordu. Bana karşı sormamıştı sanki bunu, kendine soruyor gibiydi. Yine de konuşmaya başladım.

"B-bilmiyorum. Dün işten dönerken sokağın birinde gördüm. Başta beni takip ediyor sandım ama evine gittiğini söyledi" dedim. Biraz duraksayıp devam ettim. "Az öncede benim evime girdiğini söyledi" dedim ağlamaklı sesimle.

Patron kafasını hızla kaldırmış ve çatık kaşlarıyla bana bakmıştı. Ayağa kalktığı gibi cebinden telefonunu çıkarttı. Birini arayıp bağırarak konuşmaya başladı.

"BANA BAK LAN O ATAKAN PİÇİNİ HEMEN DEPOYA GÖTÜRÜYORSUNUZ!"

"..."

"SORU SORMA NE DİYORSAM ONU YAP!"

"..."

"OĞLUM BAK BENİ DELİRTMEYİN! ATAKANDAN KORKAR MI OLDUNUZ GÖT VERENLER! EĞER DEDİGİMİ YAPMAZSANİZ HEM SİZİ HEMDE O DÖL İSRAFINI SİKERİM!" Diye kükredikten sonra telefonu karşıdaki adamın suratına kapatmıştı.

Gözleri bana değdiği zaman yumuşamış ve yanıma gelerek bana sarılmıştı.

"Senin saç teline zarar gelse dünyayı yakarım kızım"

Bir şeyler söylemişti ama çok sessiz söylediği için anlamamıştım. Kafam allak bullak olmuştu zaten. Gözlerimi kapatarak kendimi bana sarılan adamın kollarına bıraktım.




Öptümmmm💋💋

Solan Yapraklar |BXG|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin