Keyifli okumalar ♡
Önüne doğru koyduğum kahve bardağı ile telefonunu kapatıp gözlerini bana çevirdi. Karşısına tabure çekerken "Teşekkürler." dediğini işittim. Karşısına oturduğumda ikimiz de sessizce elimizdeki fincalara bakıyorduk. Dışarıdan hâlâ devam eden yağmurun sesi geliyordu. Sessizdim çünkü yanağımı okşayıp, içtenlikle 'yeter ki yaşa' diyen adama karşı garip hissediyordum. Teklifini kabul ettiğimi söyleyip onu evime almıştım ama şimdi ne yapacağımı bilmiyordum. Böyle bir durumda ne denirdi ki? Öylece onu mu takip etmeliydim?
"Birden fikrini değiştirmene ne sebep oldu?" diye sordu sohbet eder bir tonda. Kırk yıllık arkadaşımmış gibi davranıyor oluşuna dik dik bakmadan edemedim. Benim için insanlardan böyle tavırlar görmek olağandışıydı.
"Önemi var mı? İstediğin oldu sonuçta."
Yüzündeki durgun ifadeyi izledim. Her şeyi yüzünde yaşıyordu. Mimiklerini çok fazla kullanıyordu. Dudaklarını çok yalıyor, gözlerini çok nadir kırpıyordu. Sinirlendiğinde yüzündeki kaslar kasılıyor, bir şeyi düşünmeye daldığında kaşlarını çatıyordu. Gülmek bu adam için hiç zor değildi. Bazen gülerken gerçekten samimi gözüküyor bazen ise sadece alay ettiği belli oluyordu. Şimdilik onun hakkında analizlerim bunlardı. Buna rağmen hâlâ nasıl bir karakteri vardı çözememiştim çünkü onu esasen tanımıyordum. Hayatı hakkında en ufak bir fikrim bile yoktu.
"İdeallerinden birden vazgeçecek biri gibi durmuyorsun. Beni endişelendirdin." dedi açıkça. O da beni tanımıyordu ama en azından hakkımda doğru çıkarımlar yapıyordu. Tükürdüğümü yalamak bana göre değildi. Ta ki bugüne kadar. "Hiç kışkırtıldığın oldu mu?" dediğimde kaşları kavislendi. Benden beklemediği şey eminim ona bir şey danışmış olmamdı.
"Elbette...sık sık oluyor."
"Bugün biri beni bilmeden kışkırttı. Yarama tuz bastı. Herhalde acısına dayanamadım. Fikrim değişti...öylece geçip gitmesine izin veremedim."
Gözlerimi elime indirdim. Düşündükçe delirecekmiş gibi hissediyordum. Dönüm noktam bu şekilde olmamalıydı. Can sıkıcı bir karmaşaya sürüklenmiştim."İyi yapmışsın." dedi birden canlı sesiyle. Kafamı kaldırıp gözlerine baktım. Birden parlamasına şaşırmıştım.
"Daha ne olduğunu bile bilmiyorsun."
"Olsun. Sen ne yaparsan iyi yaparsın."
Bana olan güvenine karşı dudaklarım aralandı hayretle. Ne yediği belirsiz bir tiptim aslında. Görmemesi imkansızdı."Hayret edilesi birisin." dedim ona açık olarak. Dudakları kıvrıldı. Ben gerilip katlanan yanak çizgisine bakarken o "Alışırsın." demişti. Burun kıvırdım. Alışmak isteyen kimdi?
"Gerçekten teklifimi kabul ettiğine göre şu işi bir detaylandıralım. Öncelikle ismimi hatırlıyor musun?" dediğinde parmaklarımla oynayıp, gözlerimi kısmıştım. Göz devirdi. Pekâlâ bu huyum benim de hoşuma gidiyor sayılmazdı ama ezelinden beri isim hafızam çok kötüydü. Biri sürekli yanımda o ismi söylemediği sürece, o kişi hayatıma girene kadar unutuyordum işte.
"Adım Miran. İyi insan anlamına gelir. Unutma tamam mı Devran?" dedi azar çeker gibi. "Tamam be...anladık Miran." dediğimde ise kocaman gülümsemişti. Adını söylemem hoşuna gitmiş olmalıydı.
"Pekâlâ bu sorunu çözdüysek diğerine geçelim. Ben Ankara'da değil İstanbul'da yaşıyorum. İşim orada ve doğal olarak benimle İstanbul'a gelmen gerekecek. Bununla ilgili bir sorunun var mı?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dünyadan Atlas'a | Gay
Romance"Neden bana dünya diyorsun? " "Çünkü sana bakıyorum. Atlas Dünya'yı gösterir. " 'Eşcinsel karakterleri konu alan bir kurgudur. Cinsellik ve argo içermektedir.