7- KARMA KARIŞIK

26 12 275
                                    

"Abi, ailevi ilişkilerimizi hani kimse anlatmak yoktu, anlatsan bile kimse beni yargılamayacaktı bir daha hani," ellerini boşluğa açmış boş bir sonuç gösteriyordu.

"Abi, annem gitti diye sen beni yargıla ama kimseye izin verme artık takatim dahi kalmadı, yoruldum yeter." Dedi, derin nefes alıp kapıya doğru ilerleyip abisine omuz atıp yoluna devam etti.

...

Lidya'nın çıkışıyla birbirimize bakarken bu olayda benim ne işim olduğunu düşünüyordum. En sonunda harekete geçip hazırlanıp okuldan çıkmaya koyuldum. Kapının önüne geldiğimde Levent abi kolumu tutup geçmemi engelledi.

"Yezda lütfen bu olay olmamış gibi davranalım, lütfen." Dedi, yüzünden belli olan utanması kabul etmemi söylüyordu. Kafamı olumlu anlamda salladım. Hem kabul etmesem bile bu olayda benim bir yerim yoktu ve kabul etmek zorundaydım.

Sınıftan çıktığımda hocalar diğer koridorda ki kişileri çıkarırken kimseye görünmeden hızlıca merdivenlerden inip telefonumu elime alıp Lidya'yı aradım. İlk aradığımda açmıştı. Konuşmak istiyordum ama ikimizden de ses çıkmıyordu, sadece nefes sesleri.

"Yezda ben teşekkür ederim. Annem gittiğinden beri her zaman ben suçlandım. Kardeşim, akrabalarım, Özge herkes belki de abimde, babamda içten içe oda beni suçluyorlardır. Her zaman herkesin gözüne battım," Dedi sesinde üzüntü yoktu ama yorulduğu belli oluyordu.

"Yezda ben sana anlattım diye beni sende suçlama başka birinin beni suçlamasına daha da dayanamam," derin nefes aldı.

"Ben, babamın o günkü babamın konuşmasından sonra annem evi terk etmesiydi. Artık normal bir aile olsaydık şu zamanda yaşayacağımız şeyleri rüyamda görmek zorunda kalmazdım. Ben annemi özledim. O ölmedi biliyorum, evlenmiş biliyor musun bir tanede oğlu varmış. Leyla her gün annemin sosyal medya hesabına girip ne yaptığını bakar. Gece baktığı için ağlayarak uyur, ikimizde aynı odada olduğumuz ister istemez görüyorum." Dedi ve devam edemedi.

...

Eve geldiğimde annem dünden beri devam ettiğini düşündüğü durgun halimi gördüğünde üzerime düşmüştü, çok soru soruyordu. Canımı sıkan bir şey olduğu için merak etmesi normaldi fakat üstüme çok gittiği için bunalmıştım ve yemeğimi çabucak bitirip odama ilerledim.

Odama girdiğimde anlamsız bir şekilde boğazımdan hıçkırık koptu. Gözlerimden yaşlar geldiğinde, ağlamamı bastırmaya çalıştım derin derin nefes almaya çalışıyordum, Ağlamamın nedenini sorgularken hala ağlıyordum. Gözyaşlarım dindiğinde etrafı anlamsız gözlerle izliyordum, ağlama sebebimi sorgularken. Gelir gelmez yemek yediğim için üstümü değiştirdim. Çalışma masama oturduğumda Yekta'nın boyama yaptığı kâğıtları bir kenara koyup –kendimi zorlayarak da olsa- bugün işlediğimiz derslerin defterlerini çıkartıp tekrar yapmaya koyuldum.

Salona geçtiğimde saatin altıya geldiğini gördüğümde ufak çaplı bir şok yaşayıp sessizce televizyon ailemin sessizce televizyon keyfine katıldım. Dakikalar çok çabuk geçerken benimde uykum çok çabuk geliyordu. Televizyona yarı yapanmış gözlerle bakarken ayağa kalktım. Odama geçiyordum ki annemin konuşması beni durdurmuştu.

"Yezda kızım daha yeni geldin nereye gidiyorsun hem odana gidip derste çalışmıyorsun." Dedi yüzüne uykulu gözlerle bakarken sorduğu sorunun cevabını alsın istedim. "Uykum geldi uyuyacağım ben, iyi geceler." Dedim ve arkamı dönüp odama yöneldim. Geceliğimi giyinip yatağıma girdiğimde içimde oluşan garip huzurla gözlerim kapalı vaziyette gülümsedim.

...

Genç kız oradan oraya koşuyorken gerçeklik kavramını sorguluyordu. Nefes nefeseydi fakat umursamadan koşturuyor, kafasını sağa sola çevirerek etrafını kolaçan ediyordu. Gözleri etrafta dolanırken her şeyi görüyordu ama onunla koşanları göremiyordu. Genç kızın üstünde ki beyaz ayaklarına kadar ulaşan elbise çamurdan ve yağmur damlaları yüzünden gerçek rengini kaybetmişti. Üşüyordu lakin koşmaya çalışarak kendini ışıttığını düşüyor, ama koştukça üşüdüğünün farkına varamıyordu.

PEKİ, YA BİZ?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin