Death Does Not Come Alone

58 10 6
                                    

   Sonraki sabah Jisung içinde büyük bir huzursuzluk uyandı. Huysuz bir şekilde dişlerini fırçalayıp en sevdigi kahverengi takım elbisesini giydi. Odasından çıkıp hemen aşağı, lobiye indi. Otelde her şey aynı görünüyordu. Görevliler her zamanki gibi aceleci bir şekilde yemek salonunu kahvaltı için hazırlıyorlardı. Jisung lobide ilerlerken çatal,bıçak ve tabaklarla dolu bir servis arabasını iten Jeongin'i gördü. Jeongin ona gülümseyip selam verdi. Jisung da ona gülümseyip sağ taraftaki koridora doğru devam etti. Doktor Yeonjun'un odasının önünde gelince gergin bir şekilde bekledi. Kendi kendine tekrar etti.

     "Hiçbir sorun yok. Birazdan doktor iyileşmiş bir şekilde kapıyı açacak."

   Kendinden emin bir şekilde kapıyı çaldı. Beş kere denemesine rağmen hiçbir şekilde cevap yoktu. İçindeki huzursuzluk daha da büyümeye başladı. Lobiye dönüp otel müdürünü aramaya başladı. Ama otel müdürü hiç bir yerde yoktu. Resepsiyonun önünde huzursuzca ileri geri yürürken Jeongin'e çarptı. Bir özür mırıldanıp Jeongin'i omuzlarından tuttu.

     "Jeongin Bey, acaba otel müdürü nerede biliyor musunuz?"

   Jeongin birkaç saniye boş boş Jisung'a baktıktan sonra hatırlamaya çalıştı.

     " Aa, sanırım Chan Bey şu anda otel ile ilgili bazı belgelerle ilgileniyor. Dışarıdan herhangi bir tedariğimiz olmadığı için yemek ve temizlik ürünü stoklarımız tükenmek üzere. Bunlarla ilgili hesap yapıyor."

     "Anladım işi ne zaman biter biliyor musunuz?"

     "Hiçbir fikrim yok, kusura bakmayın."

     "Önemli değil. Peki, Doktor Yeonjun nerede biliyor musunuz?"

   Jeongin şaşırmış göründü.

     "Siz söyleyince fark ettim. Kendisini dünden önceki günkü kahvaltıdan beri görmedim. Oda servisi istedi herhalde. Ama onu lobide ya da oyun salonunda da gördüğümü hatırlamıyorum."

     "Jeongin Bey sizce resepsiyonda doktorun odasının yedek anahtarı var mıdır?"

     "Her odanın yedek anahtarı var ama Chan Bey, ondan izinsiz alırsak çok sinirlenir. Neden onun işi bitene kadar beklemiyorsunuz. Bu sırada kahvaltı yapabilirsiniz. Birkaç günde kilo vermiş gibi görünüyorsunuz. Ayrıca kahvaltıda mantarlı ve patatesli yumurta var. Changbin Bey'in spesiyali."

     "Tüh, mantardan nefret ederim. Neyse haklısınız gidip bir şeyler yemem gerekiyor. Teşekkürler Jeongin Bey."

     "Önemli değil Jisung Bey. Afiyet olsun."

   Jisung yemek salonuna doğru ilerlemeye başladı. Salonun en uzak köşesinde sarı saçlı birinin ona coşkulu bir şekilde el salladığını gördü. Gözlerini devirip masaya doğru ilerlemeye başladı. Felix de ona doğru koşup kolunu omzuna attı.

     "Günaydın Jisung. Hiç gelmeyeceksin sandım. Bugün yemekler çok güzel. Gel otur. Gizli konuşmalar yapıyoruz diye en uzaktaki masayı seçtim."

   Kendi kendine kıkırdadı. Jisung zorla gülümseyip Felix'in karşısına geçti. O oturur oturmaz adının Jooyeon olduğunu hatırladığı otel görevlisi önüne kahvaltı tabağını koydu. Jisung teşekkür edip hızla yemeği silip süpürmeye başladı. Yumurtaya gelince dudak büküp mantarların ayırmaya başladı. Bu sırada Felix hızla konuşmaya devam ediyordu.

     " Jisung bu sabah neler olduğuna inanamazsın. Söylediğin gibi Changbin denen kendini beğenmiş kas yığınını takip ediyordum. Sonra gizli işlerini mutfakta çevirdiğini düşündüğüm için mutfakta bir dolaba girip saklandım. Changbin en başta normal bir şekilde yemek yapıyor gibi görünüyordu. Ama mutfakta yalnız kalınca senin yaptığın gibi not defterini çıkarıp hızlı bir şekilde not almaya çalıştı. Sürekli kapıya bakıp duruyordu. Sanki az önce çıkan çalışanlar hakkında bir şeyler yazıyordu. Sence de çok şüpheli değil mi?"

Everything is not what it seems | Stray kidsHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin