Jisung ve Felix son kalan mumlarının cılız ışığında dip dibe oturmuş buradan çıkmak için bir çözüm arıyorlardı. Felix sinirlenip ayağa kalktı ve küçük bile olsa bir havalandırma deliği bulmak için bütün odayı dolaştı. Ama ne havalandırma deliği ne de ısınmalarını sağlayacak bir şey vardı. Jisung titreyerek ileri geri dolanan Felix'i izliyordu. Jisung'un gözleri dolmuştu. Hatırlamak istemediği bazı görüntüler Jisung'un zihnine doluyordu.
Sakinleşmek için derin nefesler aldı. Buradan asla çıkamayacaklardı. Katil dışında kimse burada olduklarını bilmiyordu. Felix şaşırtıcı bir şekilde ümidini kaybetmemişti. Çok düşük bir ihtimal de olsa battaniye gibi bir şey arıyordu. Jisung Felix'in sesini hayal meyal duyuyordu. Soğuktan hiçbir şey hissedemiyordu. Felix sonunda pes edip yanına oturdu. Üşümesin diye kollarını Jisung'a sardı. Jisung ona minnettardı ama vücut sıcaklığının gittikçe düştüğünü hissediyordu. Hiçbir zaman soğuğa karşı dayanıklı olmamıştı. Gözleri sürekli sönmek üzere olan mumdaydı. Tek umut kaynağı oymuş gibi hissediyordu. Felix yine ona bir şeyler diyordu ama Jisung onu duymuyordu. Gözleri mumun üzerindeydi. Mum da artık pes edip cılız ışığını söndürdükten sonra Jisung'un gözleri kaydı ve bilincini kaybetti. En son hatırladığı şey Felix'in onu deli gibi sarstığıydı.
------------------------------&-----------------------------
Jisung heyecanla annesinin yanına gidip elbisesinin eteklerini çekiştirdi."Anne gel de ne öğrendiğime bak."
Annesi gülüp Jisung'un başını okşadı ve onu takip etmeye başladı. Jisung annesinin maaşlarını biriktirip zar zor aldığı piyanonun önüne gelince heyecanla piyanonun taburesine oturdu. Annesi de karşıdaki koltuğa oturup Jisung'u merakla izlemeye başladı. Jisung her zaman bir müzisyen olmak istediğini söylüyordu. Dersleri çok iyi değildi ama müziğe gerçekten yeteneği vardı. Annesi de hep onu desteklenmişti. Ders alacak paraları olmadığı için Jisung notaları kendi kendine öğrenmişti. Haftalardır Beethoven'ın Fur Elise parçasına çalışıyordu. Bugün de annesine göstermek için çok heyecanlıydı. Parçayı sonuna kadar çaldığında annesinin ağladığını gördü. Koşarak annesine sarıldı.
"Anne neden ağlıyorsun?"
Annesi göz yaşlarını silip gülümsedi. Jisung daha sadece 11 yaşındaydı ve kendi başına bu kadar ilerlemesi annesini çok gururlandırmıştı. Keşke maddi olarak da destek olabilseydi. Jisung'un babası öldüğünden beri maddi olarak çok sıkıntıdaydılar ama birbirlerine sahiptirler ve bu yeterdi. Annesi Jisung'a dönüp gülümsedi.
"Sen bir dahisin Jisung. Yeteneğini herkesin görmesi gerekiyor. Tanıdığım bazı insanlardan senin toplum içinde çalman konusunda yardım isteyeceğim. Kim bilir belki yetenek avcıları seni keşfeder ve herkes senin harika yeteneğini ve sıkı çalışmanı fark eder."
Koltuktan kalkıp Jisung'un üstüne atladı ve onu gıdıklamaya başladı. Jisung kahkahalarla gülüyordu. Annesi onun derslerindeki başarısızlığını umursamayıp sevdiği şeyi yapmasına izin veriyordu. Babasının yokluğunu telafi etmek için çalışmadığı her dakika Jisung'la ilgileniyordu. Jisung hayatından çok memnundu ve sonsuza kadar annesiyle beraber olmak istiyordu.
Jisung gece odasında yatarken şiddetli bir çarpma sesiyle yerinden fırladı. Sonra bir tane de kurşun sesi duyunca iyice oldugu yere sindi. Korkudan tir tir titriyordu. Kapıyı kim zorluyorsa hala açamamıştı ama Jisung da yerinden kalkamıyordu. Birkaç saniye sonra annesi geldi. Jisung'un hayatında hiç görmediği kadar korkmuş ve telaşlı görünüyordu. Hemen Jisung'un kolunu tutup odasından dışarı çıkardı. Önce kendi odasına götürdü. Orada dolapları açıp yatağın altına baktı. Memnun olmayıp aceleyle salona geçti. Orada da koltukların arkasına baktı ama sonra şiddetle başını salladı. Jisung önce annesinin bir şey aradığını sandı. Ama sonra annesi omuzlarından tutup Jisung'un gözlerine büyük bir ciddiyetle baktı.
"Jisung seni bulmamaları gerekiyor."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Everything is not what it seems | Stray kids
Mystery / ThrillerGizemlerle dolu eski bir otel , aniden başlayan seri cinayetler, birbirleriyle alakasız görünen yedi kişi ve bir katil...