3. BÖLÜM

71 30 110
                                    


Selam kitap kurtları! Nasılsınız? Ben çok iyiyim, umarım siz de öylesinizdir. Dilerseniz yine çok beğendiğim müziklerden olan yukarıdaki şarkıyı dinleyebilirsiniz :)

~~~

Çığlık atarken bu sesin sahibi olduğunu düşündüğüm bir çift mavi göz gördüm. Evet, yanılmıyorsun bunu okuyan dostum. O etkileyici mavi gözler Ege'ye aitti. Bu çocuk neden benim peşimden gelmişti ki? İnşallah Evrim benim yanıma geldiğini görmemiştir. Çünkü bundan yüzde yüz bir anlam çıkarır. Ve bu çıkardığı anlama inanırsa, işte o zaman tek arkadaşımı kaybederim. Tamam, belki gönlünü alırım ama o mavi gözlü aptalı bir kaşık suda boğarım. Eniştemmiş falan dinlemem, alırım ayağımın altına.

Yere düşmek üzereyken gözlerimi kapattım. Tam yere düşmek üzereyken belimde hissettiğim baskıyla gözlerimi açtım. Gözlerimi açtığımda aniden dibimde o aptal mavi gözleri görünce irkildim. Ege, beni son anda yakalamıştı. Bu güzel bir şeydi ama bana haddinden fazla yakındı ve eli... Elleri beni belimden sıkıca kavramıştı. Gözlerinde endişe ve yine o anlamını çözemediğim ifade vardı. Ve gözleri yakından çok daha etkileyici görünüyordu. Biçimli bir yüzü vardı ve beni çok etkiliyordu. Üstelik burun burunayken ve sıcak nefesini yüzümde hissederken beni gerçekten de etkiliyordu. Bir dakika etkiliyordu mu dedim? Sıcak nefesini yüzümde mi hissediyorum? Neler düşünüyorum ben! Tamam ben ondan asla ve asla etkilenmiyorum ve etkilenmeye hakkım da yok! O benim tek arkadaşımın sevgilisi, ondan etkilenemem. Son zamanlarda haddinden fazla çevremde bulunuyor ve buna daha fazla izin veremem. Bu düpedüz ihanet olur!

Dışarıdan nasıl görünüyorduk acaba? Bizi gören kim bilir ne düşünürdü. Bu yakınlığa son vermek için yüzümdeki şaşkın ördek ifadesini biraz olsun yok etmeye çalıştım ve onu omuzlarından hafifçe ittiğimde geri çekildi ve bende merdivende dengemi sağlamayı başardım. Boğazını temizledi ve yüzündeki endişeli ifadeyle dudaklarını araladı. ''Korkutmak istememiştim,özür dilerim.''

''Önemli değil. Neden yanıma geldiğini öğrenebilir miyim?''

''İyi misin, seni revire götürmemi ister misin?''

''Bir soru sordum.''

''Ben de bir soru sordum.'' Gözlerimi kırptım. Bu muhabbet nereye gidiyordu. Hafifçe dudakları kıvrıldı ve ben devam ettim. ''Revire gitmek istemiyorum,iyiyim. Neden yanıma geliyordun?''

''Revire gitmek istemediğine emin misin, yüzün bembeyaz.''

''Soruma cevap verecek misin?''

''Sen benim soruma cevap vermeden, hayır.''

''Soruna cevap verdim ya zaten. Revire gitmek istemiyorum.'' Her zamanki gibi sakinliğimi korumaya çalışıyordum.

''Emin misin?''

''Eminim! Eminim, tamam mı eminim. Yere düşmek üzereyken tuttun ya zaten beni.'' Soruma verecek cevabı olmadığından herhalde, aklınca beni oyalıyor. Ama o sorunun cevabını almadan onu rahat bırakmayacağım.

''Pekala.''

''Soruna cevap verdiğime göre, bende bir cevap bekliyorum.'' Kollarımı bağladığımda sırıtarak elini cebine attı ve cebinden telefonunu çıkardı. Sahte bir şekilde kaşlarını çattığında ne yapmaya çalıştığını anlamıştım. Beni kandıracaktı aklınca. Ağzını açtığında gülümsedim. ''Buğra'nın attığı mesajı bana da okusana.''

Gözleri aniden büyüdü ve yüzünü şaşkın bir ifade aldı. Çok komik görünüyordu, afallamıştı. Gülmemeye çalıştım. Beni çevresindeki o aptal kızlardan biri zannetmişti herhalde. Her türlü kitabı okuyunca öyle olmuyor, diğerlerinden elbette ki farklıyım. Bir dakika, şuan bana şaşırmış gibi değil de hayran gibi bakmaya başlamıştı. Kaşlarını kaldırdı ve hafifçe tebessüm etti. ''Nasıl tahmin ettin?'' Derin bir nefes aldım. Tahminim hoşuna gitmiş gibiydi. ''Çok zor olmadı.''

Ona doğru birkaç adım attım ve aramızdaki mesafeyi kısalttım. Gözlerimi kıstım ve gülümsedim. Sertçe yutkundu. Evet, şuan da ne yaptığım konusunda en ufak bir fikrim yoktu. Neden yaptığımı da bilmiyordum ama içimde beni buna iten bir his vardı ve bu hisse karşı koyamadım. Onunla diyalog kurmak istemesem de beceremiyordum. Dudaklarımı araladım. ''Ben çevrendeki kızlara benzemem, Ege Kaya. Bunu unutma.'' diyerek ona göz kırptım ve arkama bile bakmadan hızlı hızlı yürüdüm. Kendimi bulduğum ilk koridora attığımda terli avuç içlerimi yüksek ihtimalle kıpkırmızı olan yanağıma bastırdım ve koşarak sınıfa gittim.

. . .

Masamda kahvemi yudumlayıp kitap okuyordum. Saat gecenin onuydu, bütün ev halkı uyumuştu. Bende yağmur sesinde kitap okuyordum. Yağmurda ıslanmaktan ve yağmur kokusundan nefret etsem de yağmuru izlemeyi ve yağmur damlalarının cama çarpıp çıkardıkları sesi dinlemeyi seviyordum.

Odamın kapısının açıldığını fark ettiğimde arkama döndüm ablamı gördüm. Belli ki bütün ev halkı uyumamış. Ablam mavi pijamalarını giymiş, saçlarını savura savura yanıma gelirken sandalyemde ona doğru döndüm. Kendini yatağa attığında çığlık atmamak için zor duruyordum. O kadar düzeltmiştim yatağımı. Tam da gelecek zamanı buldu yani! Düzene gerçekten çok takıntılıyımdır. Dolabım,masam,kitaplığım,yatağım... Bana ait olan her şeyin bir düzeni vardır ve o düzeni her zaman sağlamakta ısrarcıyımdır.

İçimde fırtınalar koparken sesimi çıkartmadım ve gülümsedim. ''Hayırdır ablacığım, gece gece hangi rüzgar attı seni buraya?''

''Canım çok sıkıldı,pijama partisine ne dersin? Hem bu karanlıkta kitap okurken gözün bozulmaz.'' Kaşlarımı çattım.

''Farkındaysan masa lambam açık ablacığım. Eğer kitap okumamı istemiyorsan açıkça söyle, alıştım artık.'' Gerçekten de alışmıştım, açıkça söylese alınmazdım. Yataktan kalktı. ''Tamam açık konuşayım. Seninle pijama partisi yapmak için kitap okumanı istemiyorum. Pijama partisi yapalım mı?''

Gözlerimi kıstım. ''Bardakta sufle yapacak mıyız?'' Gülümseyerek ''Tepsilerce pasta yapıp tatlı komasına bile girebiliriz, sen yeter ki iste!'' Yüzüme düşünüyormuş gibi bir ifade yerleştirdim ve elimle çenemi sıktım. ''Tamam, hadi mutfağa gidiyoruz!'' Yanağımı öptü ve evdekileri uyandırmamaya dikkat ederek mutfağa gittik. O dolaptan malzemeleri çıkarırken, ben de tencere,bardak ve bir kase çıkardım. Mutfak önlüğümü almaya giderken elindeki bir önlüğü bana fırlattı. Önlüğü havada yakalayıp hemen giydim ve bolca kahkahayla sufleyi yaptık.

Sufleler hazır olduktan sonra mutfağı temizleyip elimizde suflelerimiz ve çekirdeklerle odama gittik. Genelde pijama partilerini benim odamda yapardık çünkü onun odası benim odamın aksine çok dağınıktı. Ablam bana göre çok daha sosyaldi, çevresi arkadaşlarla doluydu. Ama arkadaşlarına ayırabileceği vaktin dörtte üçünü benimle geçiriyor. Bu yüzden çok şanslıyım.

Yatağımda oturmuş çekirdek çitlerken sırıttım. ''Eee eniştem ne yapıyor?'' Kafama hafifçe vurduğunda daha çok sırıttım. Ablamın Eren adında bir sevgilisi vardı. Bunu sadece ablamın arkadaşları ve ben biliyordum. Ablam ne kadar kabul etmese de işler ciddi bir hal alıyordu. Yaklaşık 2 yıl önce tanışmışlardı. Valla ne yalan söyleyeyim, eniştemin olmasını isterim. Zaten içten içe bu konuda ablama kızıyorum. Çocukla 1 yıldır sevgililer, kimse bilmiyor. İnsan bir ailesiyle tanıştırır dimi ama?

Ablam bakışlarını cama çevirip gülümsedi. Eren'e çok aşıktı. Omzuna vurdum. ''Hadi ama, sence de artık annemleri Eren ile tanıştırmanın vakti gelmedi mi?''

''Daha erken.''

''Abla neresi erken Allah aşkına! 1 yıl oldu, söyle artık.''

''Sana ne ya!'' Ona bu tarz konularda soru sormamdan nefret ediyordu. Birkaç dakika sessizce çekirdek çitlemeye devam ettik. Ablamın bakışları odamda gezindi ve masanın üstünde durdu. Sonra bana bakıp sırıttı. ''Senin hayatında birileri var mı acaba?'' Beklemediğim bu soru karşısında kaşlarımı çattım. Asosyal olduğumu biliyordu. Evrim dışında bir arkadaşım olmamasını bildiği halde böyle bir soru sormasına anlam verememiştim. ''Hayır, yok.'' Gözlerini kıstı. ''Masandaki kutu ve buna inanmamı zorlaştırıyor ama.'' Hemen masamın olduğu tarafa döndüm. Hayır, notu görmüş olamazdı değil mi? Kıkırdadığına göre görmüştü. Harika, şimdi onu gerçeğe nasıl inandıracağım?

KÖRDÜĞÜMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin