Bölüm 4: Metro Hattı Ekibi
°Birbirimize mahkumuz°
Tam yedi saat kırk üç dakika...yedi saat kırk üç dakikadır cesedin başında sabah olmasını bekliyorduk.Kimse tek kelime etmiyordu.Zaten böyle bir durumda ne diyebilirdik ki? Birbirimize baş sağlığı mı dileyecektik?
Ben kendimi son derece rahatsız hissediyordum.Yere çökmüş bacaklarımı karnıma çekmiş kıza acıyordum.Kaan'ın telefonumu alması da ayrı bir sıkıntıydı.Ali ve Can'ın da durumu da benden farklı değildi.Can cesedin başından ayrılmıyor,arada bir "Zavallı kız" diye mırıldanıyordu.Ali ise cesetten olabildiğince uzağa oturmuş,kara kara düşünüyordu.
Kaan bizim aksimize oldukça rahattı.Duvara yaslanmış cesede bakıyordu.Ama yüz ifadesinden mutlu mu yoksa üzgün mü olduğu belli değildi.Daha çok kararsız görünüyordu.
Sonunda dayanamayıp Kaan'a"Artık gitmemiz gerekmiyor mu?"dedim.Kaan tabiki boş gözlerle bana baktı.Sonrada beni şaşırtan o cevabı verdi.
"Tamam"
Ne yani kabul mu etmişti? Direnmeyecek miydi? Beni azarlamayacak mıydı? Kes sesini Çağlar demeyecek miydi?Ben şaşkın şaşkın ona bakarken Can ve Ali ayaklanmıştı bile.Ali sırıtarak"Sonunda"diyip Kaan'ın yanına gitti.Can'da Ali'yi takip etti.Birtek ben öylece kala kalmıştım.
"Sen sakat mısın Çağlar? Ayaklarını kullanacaksın.Hadi!"
Tamam sorun yoktu.Bu kesinlikle Kaan'dı.Zaten gerçek Kaan'ı uzaylıların kaçırdığını düşünmem saçmaydı.Hemen çantamı alıp ayağa kalktım.Sonunda bitiyordu bu çile.Sonunda kurtuluyordum.İlk defa lanetim kısa sürecekti.Tabi yedi saat kırk dört dakika ne kadar kısa ise.Sevinçle önümde yürüyen üç erkeğin peşine takıldım.Artık kendimi daha iyi hissediyordum.Elbette ölen kız için üzülüyordum ama görevlileri ikna edebilirsek katili hakkettiği cezayı çekecekti.Şuan Kaan'a bile sarılabilecek durumdaydım...Tamam tamam o kadar da değil.Ama Can ve Ali'ye sarılabilirdim.Ben neredeyse mutluluktan ağlayacaken Kaan benim tavırlarımı fark etti.
"Dağlar kızı Heidi misin sen? Niye seke seke yürüyorsun?"
"Bu defa sen bile moralimi bozamazsın Kaya."
"Merak etme ya,ben moralimi bozarım Toygar onarır."
Yanılmışım Kaan moralimi bozabilirmiş.Hemde saniyesinde bozabilirmiş."O benim abim gibidir!" Her bir kelimeyi de üzerinde dura dura söylemiştim ama Kaan pek ikna olmuşa benzemiyordu.Onu ikna etmek için başka ne yapabilirdim ki? Gözünün önünde biriyle evlenmeli miydim? Gerçi Kaan buna da inanmazdı. 'Onu Toygar ile aldatacaksın demi?' derdi.Bir dakika bir dakika,ne yapıyorum ben böyle? Neden Kaan'ı ikna etmeye çalışıyordum ki ben? Sonuçta o kimdi? Bir yabancı.O inansa veya inanmasa ne değişecekti? Ben bunu neden umursuyordum?
Ben düşüncelere dalmışken insanların kaldığı yere ulaşmıştık.O an aklıma bir soru takıldı.Ali'ye iyice yaklaşıp "Neden dördüncü vagon boştu?"diye sordum.Bunu gerçekten merak ediyordum.Diğer her vagon doluydu ama o vagon nedense boştu.Ali daha iyi duymam için biraz eğilip "Çünkü ilk o vagonda arıza çıkmış.Herkes elektrik kaçağı falan olacağını düşünüyor.Görevliler bile oraya gitmiyor.Anlayacağın ortada zeki bir katil var."
'Katil' sözcüğünü duyunca titreyişime engel olmadım.Ali bana moral vermek istedi ama tabiki bir işe yaramadı.
"Hadi ama sakin ol Aslı.Kurtulacağız birazdan."
İçimden bir ses 'böyle bir şey olmayacak!' diye haykırsada Ali'ye inanmaya çalıştım.Ama sonra bir ses duydum.Bir ağlama sesi. Hemen sesin geldiği yöne baktım küçük bir kız çocuğu hıçkıra hıçkıra bir kenarda ağlıyordu.Kucağındaki oyuncak ayıyı her göz yaşından sonra biraz daha bastırıyordu karnına.Mavi elbisesi ve örülü kahverengi saçlarıyla çok masum ve tatlı görünüyordu.O küçük kızı öyle görünce zihnimde kendi çocukluğum canlandı.Anne babam kavga ettiğinde.Bende böyle gözyaşlarına boğulurdum.Odamda oturur, kulaklarımı kapadır saatlerce annemlerin susmasını beklerdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Metro Hattı
Teen Fiction18 yaşındaki Aslı yeni okuluna gitmek için bir metroya biner.Karanlık korkusu yüzünden daha önce hiç metroya binmeyen Aslı zorluklarla kendisini yatıştırır ve üçüncü vagona gider.Tabiki kötü kaderi Aslı'yı burada da bulur.Korktuğu başına gelir.Bindi...