1.9

354 19 12
                                    

💉💉💉

"Anne, Mert akşam yemeğe gelecek bize."

"Mert? Şu doktor çocuk mu?"

"Evet anne."

"Tamam gelsin kızım. Tanışalım bakalım bi nasıl biriymiş."

"Aynen annecim. Zaten ben de o yüzden çağırdım. Artık tanışmanızın vakti geldi çünkü."

"İyi iyi. Ben de ne zamandır bekliyordum 'bu kız ne zaman getirecek bu oğlanı?" diye"

"Sen var yaa... Çok fenasın kız anne."

"Sus kız nerem fena benim?"

"Şaka yapıyorum vanilyalı dondurmam."

"Vanilyalı dondurmam ne kız? O nasıl iltifat öyle?"

"Amannn öyle bir iltifat işte annecim boş ver. Yazar nasıl iltifat edeceğini bilemedi salladı kafadan. Takma yani."

"Yazar mı? Hangi yazar?"

"E onu da demeyim artık canım. Onu bilen bilir zaten."

"Öykü seni bazen gerçekten hiç ama hiç anlamıyorum kızım."

"Yalnız değilsin annecim. Ben de bazen kendimi hiç ama hiç anlayamıyorum."

"Neyse dünyanın en hamarat annesi ben kaçar. Akşama senden mükemmel lezzetler bekliyorum ona göre."

Annemin yanağına bir öpücük bırakıp
mutfak kapısına ilerledim.

"Nereye gidiyorsun kız? Gel yardım et barii."

"Dersim var ya annecim. Biliyorsun artık bi işim var. Ve beni bekleyen zehir bir öğrencim."

"Neyse tamam hadi git sen. Ben hallederim yemeği."

"Haa bu arada Mert neyi sever ona göre yapıyım bir şeyler?"

"Valla annecim o ne bulsa yer. Yani kafana göre takıl sen."

"Tamam öyle yaparım artık."

Mutfaktan çıkıp odama ilerledim. Üzerime düzgün bir şeyler giydikten sonra sırt çantamı da alıp evden ayrıldım.

Ders verdiğim çocuğun yani Ahmet Can'ın evine gidiyordum. Bizim eve bi tık uzak kalıyordu ama bu benim için pek de büyük bir sorun değildi. Çünkü kendi başıma bir şeyler yapmak ve dahası kendi mesleğimi az buçuk da olsa yapıyor olmak iyi hissettiriyordu.

...

"Ahmet Can bak buradaki fiilleri bulmak için kelimenin sonuna mastar eki yani -mek -mak ekini ekliyoruz tamam mı?"

Ahmet Can beni dinlemek yerine sürekli kıkırdayıp duruyordu. Yine bir haylazlık yapmıştı ama hadi hayırlısı.

"Ben geldiiiimm!" 

Salondan içeri benden birkaç yaş daha büyük olduğunu varsaydığım bir erkek girdiğinde istemsizce ayağa kalktım. Ama tabii kalkmamla birlikte çığlığı basmam bir oldu. Çünkü saç diplerim sanki alev almışçasına yanıyordu.

Demek ki Ahmet Can buna gülüyordu. Saçlarımı sandalyeye bağlamıştı pis canavar. Bu bana yapılır mıydı yaa? Bana bana şu güzelim öğretmene hı?

"Yardım ediyim ben."

Ahmet Can gülmeye devam ederken biz de saçlarımı kurtarmakla meşgûldük. Aslında ben bir şey yapmıyordum sadece hareketsiz duruyor ve az önceki beyefendinin saçlarımı çözmesini bekliyordum.

"Ahmet Can amcacım niye böyle yapıyorsun sen?"

"Bana ne yaa. Yaparım işte. Hıh."

Verdiği cevap karşısında güldüğümde saç diplerim yandı tekrardan. Allah'ım niye böyle değişik bir çocuğu öğrencim olarak çıkardın ki karşıma Ya Rabbim?

"Kusura bakmayın lütfen. Çok az kaldı birazdan bitiyor."

"Sorun değil diyeceğim ama yalan olacak, valla çok fena canım acıyo. Bi an önce kurtarsanız şu saçlarımı çok güzel olur."

En sonunda saçlarım sandalyeden kurtarılıp rahat bir nefes aldığımızda ayağa kalktım. Saçlarımın kahramanı ve Ahmet Can'ın da amcası olduğunu öğrendiğim beyefendiye döndüm.

"Çok teşekkür ederim saçlarım için."

"Rica ederim. Ve özür dilerim. Ahmet Can fazla yaramaz bir çocuk."

"Önemli değil çocuk sonuçta. Ama bazen cidden abartıyor."

"Bu arada kendimi tanıtmayı unuttum. Ben Ahmet Can'ın amcasıyım. Selim Karataş."

"Çok memnun oldum Selim Bey. Ben de görmüş olduğunuz gibi Ahmet Can'ın öğretmeniyim. Öykü Eda Taşlıca. Ama bu konuda ne kadar başarılıyım emin değilim."

"Aslında Öykü Hanım sorun sizde değil. Eminim ki mükemmel bir öğretmensinizdir. Sorun bizim bu yaramazda."

...

Ahmet Can'la dersimize ara vermiştik. Ve bu arada Selim Bey de çay içmeyi önermiş ben de kabul etmiştim. Yorulmuştum ve bir bardak çaya hayır demezdim. Kesinlikle demezdim.

Selim Bey'le oturmuş çaylarımızı yudumlarken telefonumun masanın üzerinde titremesiyle çayımı kenara bırakıp telefonuma uzandım.

Doktorum: Bi tanem n'apıyorsun?

Doktorum: Akşama daha varken  kaçırıyım mı seni?

Doktorum: Gezeriz biraz.

Öykü: Dersteyim doktorum.

Öykü: Hani bahsetmiştim ya sana.

Doktorum: Ne zaman bitiyor dersin?

Öykü: Aslında bugünlük yeterince çalıştık.

Doktorum: O zaman seni almaya geliyim?

Öykü: Tamam olur.

Öykü: Dur bekle konum atıyım.

Doktorum: Tamam.

Öykü: *konum*

Doktorum: Geliyorum on dakikaya.

Öykü: Tamam.♡

...

Kapı zili çaldığında bardağımda kalan çayı hızlıca içip eşyalarımı toplamaya koyuldum. Bu arada Ahmet Can bir yerlerden çıkıp kapıya gitmişti. Bir süredir ortalıklarda görünmüyordu ve ben de Selim Bey'le koyu bir sohbete daldığımdan bunun farkına varamamıştım. Selim Bey'le birlikte ayağa kalktık. Ben önden geçiyim derken kendimi bir anda Selim Bey'in üzerinde buldum. Birbirimize şaşkın gözlerle bakarken tanıdık hem de çok tanıdık olan o sesi duydum. Doktorumun sesini.

"Öykü?!"

Kafamı hızlıca kapı tarafına çevirdiğimde kırgın ve şaşkın bakışlarla bana bakan Doktorumu gördüm.

Selim Bey'in üzerinden kalkmaya çalışırken tekrar düştüm. Ama bu benim sakarlığım yüzünden olan bir şey değildi. Ahmet Can biz Selim Bey'le çay içip sohbete daldığımız sıra ayakkabılarımızın bağcıklarını birbirine bağlamıştı.

"Mert açıklayabilirim."

"Bunu senden beklemezdim Öykü."

"Doktorummm!"

Mert arkasına bile bakmadan kapıdan çıkıp giderken benim de gözlerim çoktan dolmuştu. Böyle olmamalıydı.

💉💉💉

Yayımlanma tarihi
05.06.2023
(Pzt)

Doktor Bey!|TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin