★ / 4

74 9 19
                                    


31052023

"Chanhee? Sen mi geldin?"

Younghoon dışında başka birinin seslenişiydi bu. Yaşlı bir kadın karşılamıştı onları. Chanhee'nin ailesinin evi genişçe bir bahçeye sahipti. Komşuları herkes gitmiş olsa dahi bahçelerine hep göz kulak olurdu. Şimdi pembe saçlının ne yaşadığından habersiz, tatlı bir ziyarete geldiğini düşünmüştü.

"Uzun yıllardır komşunuz. Bahçenizle ilgilenir hep. Bebekliğini bile bildiğini söylerdin."

Omzuna hissettiği elin sahibine döndüğünde Younghoon kendisini dinlediğini umarak devam etmişti.

"Merhaba Bayan Lee! Sizi görmek çok güzel!"

"Ah güzeller güzeli arkadaşınıda getirmiş demek bizimki! Uzun zaman oldu! Nerelerdeydiniz siz?"

Chanhee'ye kendisini takip etmesi için kısa bir bakış atarken Bayan Lee'nin sıcak sarılmasına karşılık vermişti yüzündeki samimi gülümsemeyle.

Güzeldi Younghoon. Boşluğa düşmesine izin vermeyecek kadar yanındaydıda. Sorularına sabırla yanıt vermek bıktırmamıştı bile. Açıklamaktan yorulmamıştı. Younghoon çok yakındı ona. Bir zamanlar ayrılmış olmalarına rağmen rahattı yanında. İlgiyle dinleyip ilgileniyordu. Her şeyi biliyordu hakkında.
Yinede Chanhee'ye olan kırgınlığı gözlerinden okunuyordu. Ne yaşamışlardı bilmiyordu. Neden aşık olmuştu ona?

Bayan Lee olan biteni duyduğu gibi ağlamaya başlamış zavallı Chanhee'sine üzüntüsünü ve durumun ağırlığını belli etmekten geri durmamıştı.
Younghoon bu durumda kontrolü ele almakta zorlansada pembe saçlı olan sandığından daha güçlü karşılamıştı.

"Ne yapıyorsun?"

Şimdi salonda çekmeceleri karıştırırken elindeki çay tepsisiyle kendisine bakan pembeli bedene cevap vermişti aceleyle.

"Evini soyuyorum."

"Bence yersiz şakalarından nefret ediyordum."

"Doğru."

Bulduğu albümle derince bir nefes alırken bahçede Chanhee'nin haline ağlayan kadına bakmış ve dudaklarını aralamıştı.

"Biraz çocukluğunu dinleyelim."

"Evimi neden bu kadar iyi tanıyorsun ki?"

Younghoon bazen Chanhee'nin hafızasını tamamen yitirmiş olduğunu unutuyordu. Sessizliğine karşı pembeli olan gülmeden edememişti.

"Doğru. Buraya her bahar gelirdik."

Younghoon parmakları arasındaki fotoğraf albümünü koltuğunun altına sıkıştırarak pembelinin elindeki çayları alıp ondan önce ilerlemeye başlamıştı Bayan Lee'nin yanına.

"Ah annen sana hamileyken hep pembe giyinirdi. Baban oğlan istediği için annen sen doğana kadar kız olacak diye kandırmıştı adamı biliyor musun?"

Younghoon bu hikayeyi daha önce Chanhee'nin babasından dinlediğini hatırlamıştı. Oğlu saçlarımı pembe yaptığı gün travmalarından birini tetiklediğini söylerek anlatmıştı ona.

"Bayan Choi pembelerini çok severdi."

Kafasını yasladığı masadan kaldırmadan Bayan Lee'nin anlatımına eşlik etmişti.

"Younghoon haklı. Annen o kadar pembe giyinirdi ki en çok pembe renginin sende bu kadar yakışmasına şaşırmıştık. Koca adam olmuş pembe mi olacak saçları derdik birde."

"Bayan Choi'nin doğum günü için boyatmıştın ilk defa."

Pembelerinin bir hikayesinin olduğunu bilmiyordu. Duymak şaşırmıştı. Fotoğraflarında gezindirmeye devam etmişti gözlerini.

"Şuraya bak. Çok çirkin bir çocuktun nasıl bu kadar güzelleştin aklım almıyor."

Younghoon lafını esirgemeyen bedene katıldığını belli edercesine doğrulup büyük bir kahkaha patlatırken Bayan Lee devam etmişti anlatmaya.

"Ah bu fotoğrafı çok hatırlamıyorum ama görünüşe göre baban seni yine ağlatmış."

Chanhee kaşlarını çatmıştı kendisi ağlarken gülen babasına. Hikayesini merak etmişti.

"Bir gün sen civar komşulardan birinin kızına aşık olmuştun. Ufaksın daha ama illa evlenmek istiyorsun o kızla. Sen küçük prens, o kızda gülünmüş meğer. Hayatının aşkı olduğunu söyler başımızı şişirirdin. Baban bir gün bıkıp sana demesin mi kız başkasına aşıkmış diye."

Bayan Lee gülüp yanındakinin omzuna vurmuştu. Fotoğraf albümünü yarılamışlardı ve kadının anlattığı çoğu şeye Younghoon'la birlikte gülüp duruyorlardı.

"O gün o kadar çok ağlamıştın ki susturmak zor olmuştu."

"İlk aşkından bu kadar kolay mı vazgeçmiş yani?"

Younghoon'un da ilk defa duyduğu bir hikayeydi bu. Bayan Lee keyifle onaylamıştı onu.

"Hele katoliklerin sadece bir kere evlenip bir daha boşanamayacaklarını öğrendiği gün... aşka küsmüştü."

"Trajikomik bir çocukluk."

"Ah geç bunları hep çok eğlenip başımızı şişirip dururdunuz. Hadi sen çocuksun ama anne ve babanda seninle çocuklaşırdı sürekli."

"Bay ve Bayan Choi ile aran hep çok iyiydi. Evinizde kahkahalarınız eksik olmazdı. Seninle hep gurur duydular."

"Younghoon haklı. Hep saygılıydılar sana. Anne ve Baban çok tatlı insanlardı. Onlar hakkında neyi merak ediyorsan sorabilirsin istediğin zaman. Ama şimdilik gitsem iyi olacak."

Bayan Lee gittikten sonra Chanhee tek başına bakmıştı fotoğraflara. Younghoon hemen karşısında onu izlerken uyuya kalmıştı öylece.

Tekrar tekrar baksada nafileydi sanki. Bayan Lee'nin anlattıkları bile yeterli olmamıştı. Younghoon'un bildiklerini ve hatırladıklarını kıskanmıştı. Anne ve babasından bahsederken gözlerinin içi parlıyor, sesi özlemle doluyordu.

Younghoon'un hayatında nasıl bir yeri vardı ki ailesiyle yakındı bu denli? Yapayalnız hayatındaki tek farklılık oydu üstelik.

Nasıl biriydi ki aşık olmuştu ona? Nasıl biriydi ki sevgisine karşılık vermişti şimdi uyuyan ruhu güzel beden?

01052023

çok şey değişmiş / bbangnyuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin