7

371 43 29
                                    

"Uyanmadı mı hâlâ?"

Kızın olumsuz tepkisinden sonra tezgahın üstündeki kahve kupasını eline almış ve başını sallayarak çıkmıştı Felix.  Saat geç olmuştu. Hyunjin'i o hâlde bırakmak istemediği için başında beklemiş ve sık sık kontrole gitmişti.

Onun uyanmasını beklerken diğer işlerini de aradan çıkarmış ve fazlasıyla yorulmuştu. Yarının programı da hafiflemişti böylece. Odaya yaklaşınca gözlüklerini çıkarıp yakasına takmış ve sessizce içeri girmişti.

Karşısındaki savunmasız çocuğu izledi bir süre. Onu birden yerde görünce korkmuştu. Gerçi hâlâ korkusu son bulmuş sayılmazdı. Onun için endişeleniyordu. 

Yatağının yanına gelince yavaş hareketlerle elini saçlarına götürdü çocuğun. Bir süre yumuşak saçlarında gezindi eli.  Normalde saçlarını okşayınca uyurdu, bu sefer tam tersi olur muydu acaba?

Biraz daha bekledi Felix. Artık eve gitmesi gerektiğini biliyordu. Onun geceleri bu odada zorlandığını biliyordu. Fırsatını bulmuşken rahatça uyuyabilmesi için sessiz hareketlerle çıktı odadan.

"Ben çıkıyorum. Uyanırsa eğer beni ararsınız. Uyanınca ne tepki vereceğini bilmiyoruz."

"Tamamdır Felix Bey, hiç merak etmeyin."

"Görüşürüz o halde."

Yorgun adımlarla çıkmıştı binadan. Bugün eve tek  dönecekti. Israrları sonucu Soobin'in gelmesine engel olabilmişti. Arabasına doğru yürürken gözü Hyunjin' in penceresine takıldı. Bu sefer hiçbir iz yoktu ondan. Garip hissetti. Daha fazla oyalanmamak için arabasına yerleşti. Gerçekten çok yorgundu, göz kapaklarının kapanmaması için mücadele ediyordu.

Çok geçmeden eve varmıştı. Sessiz olmaya çalışarak kapının kilidini açıp içeriye geçince masada oturan Soobin'i görmeyi planlamıyordu.

"Soobin?"

"Hoş geldin. Bir ara sabahlayacaksın sandım."

"Napıyorsun bu saatte burada, gidip yatsana. Uyku akıyor gözlerinden."

"Seni beklemek istedim. Bana diyene bak. Kaç saatlik uykuyla duruyorsun?"

"Alışkınım ben dert etme. Geldim işte hadi kalk kalk yataklara."
Konuşurken bir yandan üstündeki ceketi, araba anahtarını ve telefonunu tek tek masaya bırakıyordu.

"Şu hâle bak. Yarın erken kalkacaksın. Kaç bardak kahve içtin?"

Tezgaha yönelip dolaptan bir bardak çıkarmış ve musluğun önüne uzatıp dolmasını beklemeye başlamıştı.

"Her seferinde ayrı bardak mı kullandın gerçekten?" Gülümseyip dolan bardağı ağzına götürüp içmeye başlamıştı.

"Ya, ne bileyim. Ne olacak ki atarız makineye." Suç işlemiş çocuklar gibi küçülmüştü sanki Felix'in karşısında.

"Felix, telefonun çalıyor."

"Hm? Imm ver ver ver." Bardağı hızla çektiği için çenesinden akan suyu kolunun içiyle silmiş ve telefonuna uzanmıştı.

"Alo? Nasıl peki durumu şu an? Anladım. Tamam ben geliyorum. Teşekkürler. "

"Noldu? Ne demek geliyorum? Nereye bu saatte?"

"Gitmem lazım. Bir hastam bayıldı bugün. Diğerleriyle pek yakın değil. Bana alıştı. Uyanmış şimdi. Kimseye cevap vermiyormuş."

Konuşurken bir yandan masaya bıraktığı eşyalarını geri alıyordu. O ceketini giyerken Soobin de ayaklanmış ve ceketini giymişti.

Toivoa || HyunlixHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin