5.Bölüm - Kızgın

18.9K 563 91
                                    

İyi geceler. Sabaha güzel yorumlar görürüm inşallah...

***






Yedi gün sonra...




Kocamın taş ocağı vardı. Büyük büyük kamyonları, bir sürü çalışanı, bir sürü dükkanı, bir sürü parası ama onda bir şeyler eksik gibiydi. Yağmurlar durmuş, ondan geriye buz gibi rüzgarı kalmıştı. Her yer çamurdu. Elimde sefer tasıyla yine ona yemek götürüyordum. Ayağının üstüne basar olunca işlerinin başına geçti.

Kahya götürüyordu beni arabayla. Bata çıka gidiyorduk. Yol yapılacak dediler, ben sadece duyuyordum böyle şeyleri. Ayrıntılı olarak bilmezdim o zamanlar.

Zaten kocamın nerde olduğunu anası söyler bana, ben öyle giderim yanına. Benimle konuşmuyor, sadece sevişiyor. Geldiğimiz yerde kahya yanımda benimle yürürken içim titredi soğuktan. Yazı hanenin önüne kadar gelip gerisini bana bıraktığında kapıyı açarak içeriye girdim. Beni görünce kalemi bırakıp geriye yaslandı.

Gözleri beni süzerken yanına kadar gidip sefer tası için önünde yer açıyordum. Ona yaklaştığım her an yaptığını yaparak belimden tutarak kucağına oturttu.

"Biri görecek" diye mırıldandığımda yüzünü boynuma gömerek öpmeye başladı. Elini kabanımın içine sokarak göğsümü tutup okşamaya başladı. "Yapma" diyor, ellerinden kurtulmaya çalışıyordum ama onun iri ellerinin arasındaydım.

Bir elimle yazmamı tutuyordum kaymasın diye. Yaramaz bir adamdı, ayak üstü ruhumu sömürebilirdi. Gülüşümü yakaladı yüzümde. Huylanmıştım. Kirli sakalları boynumu huylandırdı.

"Beni özledin mi?" diyerek göğsümde ki elini bacağıma koyup sıktı. Oradan kadınlığıma doğru gidiyordu.

"Valla biri görecek, yapma."

"Beni özlemedin mi?"

Şimdi de buna takılmıştı. Özlemek kolay değildi. Özlem çok ağır bir duyguydu. Ben duygularımı tanımak istemiyordum o zamanlar. Biliyordum ama kabul edemiyordum. Kabul edersem karabasan gibi çökecekler üstüme eminim buna.Önce anamdan başlayacak ve yılların hesabını soracaktı o özlem denilen şey.

Hiçbir şey bilmeden yaşamak kolaydı. Hatta geçiştirmek, üstünü örtmek. Böylece devam ediyorsun yaşama irili ufaklı sorunların olduğunu bilerek ama ölümüne inkar ederek.

"Bırak beni" derken kalkmaya çalışıyordum. O ise beni artık yakinen tanıdığım sertliğinin üstüne bastırıyordu. Masanın kıyısında ki telefon çalınca kurtuldum sandım ama öyle olmadı. Sol eli belimde, sağ eli telefona uzanıp ahizeyi kalırdı.

"Söyle" derken yüzüme bakıyordu. Dağılan yazmamı düzeltiyordum. "Tamam geliyorum."

Ahizeyi yerine koyduktan sonra o elini bacağıma koydu.

"Şimdi gidiyorum ama gece görüşeceğiz."

"Tamam."

"Sen eve git." Başımı sallayarak ayağa kalktım. Bu sırada popomu sıktı. "Kilo mu aldın sen?"

"Öyle mi?"

"Yani... Neyse hadi."

"Ama yemek! Yine hiçbir şey yemedin Mahir."

Çarpık bir gülümseme belirdi yüzünde. Dudağımı ısırdım utanarak. Kocana adıyla hitap edemezsin, ayıp!

Ayağa kalkıp belimi sararak kendine çekti. Yüzüme eğilirken öpüşmeye hazırdım. On sekiz gün olmuştu ve beni kendine benzetti sonunda.

O kapı açıldı. İkimiz de kapıya döndük. Orada bir kadın vardı aynı şaşkınlıkla bize bakan. Mahir'in kollar belimden uzaklışırken ayıp olduğunu düşündüğü için yaptı bunu sandım. Çok ama çok saftım.

Kadın benim gibi köylü değildi. Üstü başı bayağı önemli biri olduğunu gösteriyordu. Onun saçı açık, yüzü boyalıydı. Bu soğuk havada kısa etek giymiş, bacakları açıktı. O an içimden garip bir duygu süregelmişti. Beni şüpheler içinde yakan bir duygu.

"Pardon" dedi. Sesi bir acayipti. Alaycı gibiydi sanki. Ama bu çok saçma olurdu. Karı koca olan bizken.

"Geliyorum" dedi Mahir eliyle çıkmasını işaret ederek. Kadın kesintisiz bir şekilde Mahir'e bakıyordu. Çıktı ve beraberinde kapıyı sertçe çekti. Kapı çarpmanın ne demek olduğunu biliyordum işte.

"Hadi Yazgı, sen eve."

"Hı hı" diyerek sefer tasını aldım. Galiba kızmıştım. Hatta ben ilk defa o gün farklı bir şekilde sinirleniyordum. Kapıdan çıkmadan önce kocama döndüm.

"Kaçta geleceksin?" diye sordum. İlk defa böyle bir soru sorduğumda kaşlarını çattı.

"Ne?" dedi sanki duymamış gibi.

"Akşam yemeğinde evde ol" dediğimde anda gözlerini kıstı.

"Geç kalırsam?"

"Kalma işte."

Kapıyı açıp çıktım. Ne yaptığımın asla farkında değildim. Sinirli sinirli yürüyordum bir de. Arabaya bindiğimizde Mahir çıktı odadan, yan tarafa doğru giderken gözü arabadaydı.

Nereye gidiyordu şimdi bu?


***


Bölüm sonu....

Yorum yaparsanız çok sevinirim.

Okuduğunuz için teşekkür ederim...







KüçücüğümHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin