7.Bölüm - Sarmaşıklar

15.9K 559 36
                                    










On gün sonra...

Çok belirsiz günlerim oldu o zamanlar. Gecem gündüzüm birbirine karışmıştı. Anam halimde bir gariplik olduğunu söylüyor, her gün bilfiil karnımı yokluyordu. Kilo aldığımı o da fark ediyordu. Boğazım hiç durmaz oldu. Hep yiyor, içiyor, sürekli susuyordum. İçim yanıyordu sanki. Geceleri uykundan kalkıp tas tas ayran içiyordum.

Oysa içimde ki yangın Mahir'miş. Oymuş beni susatan, onaymış açlığım. Bilmiyordum. Sevdalanmışım, haberim yokmuş. Ne bilirdim sevdayı, kimse anlatmadı ki. İçimde ki acı eve gelmeyişlerinden değilmiş, o acı onu yanımdayken bile özlememdenmiş.

Artık dokunmaz olmuştu. Uykulardan yalnız uyanıyordum. Bir odanın içinde solup gidiyor, aynı anda sarmaşık gibi sarıyordum her bir yanı. Evin içinde gelin oluyor, odanın içinde hiç oluyordum adeta.

Gözlerimi yollarından alamaz oldum. Yağmurlar çıldırdı sevdama. Sel olup köyde alıp götürüyor dağları, yolları, bir de kocamı. Hiçbir şey sanmıyor ama aynı anda çok şey sanıyordum kendimi.

Yorgun oluyordu, bazan gözleri iki saniye içinde uykuya dalıyordu. Ben ona gelin olalı bir ay oldu. Anamın peşinde köyde komşulara gidiyordum. Okuma olurdu sık sık. Her birinde de anamın dizinin dibindeydim. Kırgınlığıö geçmiyordu ama kendimi yalnız hissettiğimden ona sığınıyordum.

Beni insanlara karşı övüyor, evde yüzüme bakamıyordu o da. Başı kalabalık bir kadındı anam, her bir işi bizatihi gözetirdi. Çalışanların başında durur her bir işi ince eler, sık dokurdu. Titiz kadındı, işleri hep istediği gibi olsun isterdi. Mahir'in nerde olduğunu bilir, şurada için rahat olsun demezdi.

Bu evde herkes herkesi görür, bir bana kör olurdu. Kendi kendime bakmayı daha iyi öğrendim. Yemeğini koy ye. Tabağını çanağını yıka odana geç. Bu kadardı benim hayatım. Anasız babasız bir yavrucaktı Yazgı. Hiçbir şey bilmiyor sesini çıkarmıyordu. Gel derseler gidiyor, git derseler gidiyordu ve hayat öylece devam ediyordu.

Yine yağmur yağıyordu. Fırtına cam kenarlarını zorluyor, alabildiğini önüne katıp, saçıp savuruyordu. O gece köyde birinin çatısı uçmuş. Ahali insanlara başını sokacak bir dam vermiş evlerine çekilmişti. Bir ışık yakan elektrik telleri her fırtına da olduğu gibi yine kopmuş gitmişti.

Sobam yanıyordu, tavana vuruyordu alevin ışığı. Odamda ki en güzel ışık buydu. Nadiren gördüğüm ama sevdiğim tek şeydi. Odunu az yak derdi nenem, bu yüzden çoğunlukla donardık evde. Tek seferliğine yakardım sobayı, sonra döşeğime girer tavanı izlerdim.

Yine onu yapıyordum. Divanın üstüne uzanmış, tavanı seyrediyordum. Kapı açılıp kapandı. Sesini duyunca yumdum gözlerimi. Kalkmadım o gece onu karşılamaya. İçimden gelmedi ama çok istedim kollarım sarılmayı. İçimde bir ihtiyaç, bir yoksunluk vardı.

Üşüyerek girdi odaya. Gözlerimi açmadım ama hareketlerini duyuyordum. Sarı yağmurluğunun fermuarını açtı, onun hışırtılı sesini duydum biraz. Biraz sonra da sobanın üstüne damlayan su damlası seslerini. Kafasını salladı sobanın üstüne. Deli.

Üstünü çıkardığını dolabın kapak seslerinden anladım. Sonra banyonun kapı sesi, su sesi, kapanış sesi ve divanın sallanışı. Artık yanıbaşımdaydı. Yorganın üstündeydim. Kaldırmasını bekledim beni ama yapmadı.

Ama bir şey yaptı. Bu öyle bir şeydi ki odanın içinden daha sıcak oldu içim. Yanağımı öptü uzun uzun, hemde koklayarak. Sonra kollarının arasına aldı küçücük beni.

Öyle duygulandım ki kolumu sardım boynuna. Beni sevda sarmaşkları sardı, onu sarmış olmasını da öyle istedim ki. Bilse kendimi nasıl yalnız hissediyorum, yine de yalnız bırakır mıydı beni?



***

Bölüm sonu....

Yorum yaparsanız çok sevinirim.

Okuduğunuz için teşekkür ederim...










KüçücüğümHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin