5

3.8K 171 17
                                    

"Abi."
"Söyle."
"Sana bir haberim var ama muştumu isterim."

Adam elindeki aletle zincirini sıkıştırdığı kolyeden başını kaldırdı. Yandan bir bakış attı Baran'a.

"Ne zamandır karşılık bekleyerek iş görüyorsun Baran efendi?"

"Bilmiyorum muşt ne demek ama bu bilgi çok önemli abi. İpucu vereyim dünki meseleyle ilgili."

Ecevit tüm bedeniyle döndü bu kez Baran'a.

"Öt Baran."

"Dün Yıldız abla burada yokken hastanedeymiş."
İlgisini tamamen ona yöneltti Ecevit.

"Bu kadar mı?" diye sordu tek kaşı havada.
Demek ki Yıldız o hapı gerçekten sağlığı için kullanacaktı. Ne kadar bundan emin olsa da yüzde birlik o ihtimal aklının bir kıyısındaydı hep.

İçi rahatlamak şöyle dursun hasta olma ihtimali kesinleşince yükü ağırlaştı.

"Hastalığını sordum söylemedi."

"Bu kadar mı?" diye sordu yeniden Ecevit. Her şey bilmek istiyordu.

"Ama şunu söyledi, grip gibi bir şey ilaçlarımı içeceğim geçecek."

Doğum kontrol hapını kullanınca geçecek en basit şey ne olurdu? Adet düzensizliği herhalde diye düşündü Ecevit. Kist falan mıydı yoksa? O öyle ilaçla geçen bir şey miydi ki? Grip kadar hafif olabilir miydi?

Ulan insanın hayatında bunları danışabileceği kimsesi mi olmazdı?
Kendine acıdı Ecevit. Elini, eteğini, hayatını tek kadına bağlarsan o kadın gidince böyle dondan fırlayan çük gibi kalırdın işte ortada.

"Eyvallah Baran." diyerek elini cebine attı.

Beş tane iki yüzlük banknot çekti. "Al bakalım muştunun karşılığını o halde. İlk kez istedin böyle bir şey. Şaşırttın beni. Gelip istesen niye diye sormam biliyorsun."

Baran şok alıp kaldı. "Bu niye abi?" dedi paraya ne uzandı ne baktı.

Ecevit hafifçe güldü onun bu alıklığına. Kafası yerinde olsa uğraşırdı da Baran'la ama hiç keyfi yoktu.

"Sen dedin ya oğlum muştumu isterim diye."

"Abi ben onu iyi haber getirdim anlamında söyledim. Sen karşılık deyince de anlamadım zaten. Gözünü seveyim koy onu cebine geri."

Anlamadığını anlamıştı Ecevit. Lafın başını sonunu düşünmediğini de. Yine de ne dediği söylediğinin ne olduğu aklından çıkmasın diye uzattı parayı tekrar.

"Olmaz aslanım. Sen demesen de ben niyetlendim bir kere. Gel al harçlığını."

O an düşündü bu çocuğa haftalıklarının dışında ne zaman harçlık vermişti? Üç haftası vardı. Kendi unutkanlığına da kızdı bir yerde.

"Abi kurbanın olayım. Etme böyle, ölsem alamam."

"Lan. Ustanın lafının üstüne laf söyler mi oldun sen? Gel şuraya."

"Abi ya." dese de eli mahkum ilerledi Baran. Eğilip elini öptü önce Ecevit'in. Utana sıkıla aldığı parayı ne yapacağını bilemedi bir an. Ustası işine geri dönmüşken içeriye meydandaki çaycının çırağı girdi. Yüzünden düşen bin parçaydı Ümit'in.

"Gel aslanım."dedi Ecevit.

İçerdeki ofiste hem çay hem kahve makinesi olsa da Ümit her geldiğinde iki çay alır bahşişi fazlasıyla verirdi. Buncacık çocuğun geçim derdini iyi bilirdi herkes.

PROZACHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin